Yazı başlığı meşhur filozof Frederick NİCHE' e ait. İlaveten der ki, halk adatılmayı çok sever, o kadar sever ki; her seçim de aldatıldığı halde seçim meydanları yine o doldurur. Döner kalabalığa sırtını, sıyırır pantolonunu çömelerek, avazı çıktığı kadar " beni aldatan yok muu ! beni aldatan yok muuu !?" diye bas bas bağırır. 
Niche burada her ne kadar sözlerini ağır argo ile söylese de, ben sözlerinin argosunu "bip" ederek söylemiş oldum, anlayın işte. ..

Ehh biraz siyasilere uzansa da, esas konu  "ğanalğa" mızdı. Eskiler aldatılmaya müsait olanlar için "ğanalğası çok yakın" derlerdi. 

Millete, Sülün Osmanlar, Bankerler, Titan Kenanlar, Faizsiz Finansçılar, Jet Bilmem Neler, Tüm Denizleri Aydınlatan Kutsal Fenerciler, Daha Neler Nelerciler yetmiyor.  Gözleri yollar da; daha iyi ğandırıkçılarını el ovuşturarak hazır da bekliyor...

Kamuoyunun "Tosuncuk" olarak bildiği Mehmet AYDIN' dan sonra, şimdi de kendini "yerli  kripto paracısı" olarak lanse eden, THODEX' in sahibi Faruk Fatih ÖZER  391 bin yatırımcının tam 2 Milyar $'ın çarparak  "size doyum olmaz tosunlarım" diyerek, Arnavutluk'un yolunu tuttu...

Bu adamların hemen hemen ekseriyetinin, halkın alim-allah bir türlü yanlarına yaklaşamadığı; bakanlar, milletvekilleri , onların çocuklarıyla senli benli resimlerinin olmasıdır. 
Hatta güç kuvvet simgesi sayılan bakanlık binaları önlerin de; iki elleri döşten birbirine bağlı dirayet ve öz güven içinde  "bak yanım da ve arkam da kimler var !?" edâsında ki güç bildiren, ekonomiye can verecek, "Allah'ın bir lutfu, kutsal kurtarıcı (!) " görünümlü  pozlarının da hiç eksik olmaması.
Bir başka özellikleri de, attıkları twitterların çoğunda; artık kabak tadı veren, ne olduğunu sorsan iki kelime bile edemiyecekleri "yerlilik " ve "millilikten" hâmâsetli sözlerden tâvâtır dem vurmaları.

Tosuncuk dedim de, ben bu adama bayılıyorum yâ (!)
Hele iki sözü vardı ki değme gitsin. 
Birincisi, "Dış güçler engellemeye çalışsa da, milyon milyon başlık çiftlikler kuracağız. Yanımızda sizler olduğu sürece bu sevdamızdan bizi kimse vazgeçiremiyecek, bu hainlerin güçleri bize yetmiyecek.!"
İkincisi tarihe geçecek nitelikte;
 "insanları sağmak, inekleri sağmaktan daha kolaydır ! "
Söylememiş olsa da, imâsından anlaşılan bir üçüncüsü ise ; lüks arabalar yanın da güzel kızlarla çektirdiği o resimler "yemiyenin malını işte böyle yerler". 
Yâ milyar dolarları çarpıp, uçağa binerken, "size doyum olmaz tosunlarım" diye gülücüklerle el sallayışı, 
her halde dördüncü ve son sözü olmalı...

Suç olup olmadığını bilmiyorum amma; Bu Tosuncuğun dört bir yandan gözüken haşmetli  bir heykelini Anğaraya dikmek gerekir. Kaidesine de iri iri harflerle;
"İNSANLARI SAĞMAK, İNEKLERİ SAĞMAKTAN DAHA KOLAYDIR" 
veciz sözünü de yazarak... 
Hiç değilse aldatılmaya bir türlü doymayan insanımıza belki bir uyarı olur (mu) ?.

Devletle vatandaşları arasın da, karşılıklı kabule dayanan zımmi ve anayasasın da belirtilen yazılı sözleşme vardır. 
Vatandaşın devletinden istediği, sen benim can ve mal güvenliğimi sağlıyacaksın, ben de senin kanunların da yazdığın emir ve mükellefiyetlerine aynen uyacağım. Uymazsam, kanundaki maddi manevi cezama razıyımdır. 

Onca birikimlerini vurguncuya kaptıran vatandaşların, "mal güvenliği" nerede ?
Vatandaşlar bu soyguncuların tuzağına düşmeden, müracaatta bulunan Tosuncukların, yerli kriptocuların, daha bilmem nelerin evraklarını inceleyen sen, riskleri görüp, öngörülerinle mevzuat oluşturup ve/veya mevzuatın gereği sıkı gözetim ve denetimle tedbir almadın da; tosuncuklar vurgunu yapıp, çuvallar dolusu parayla kaçtıktan sonra;
"âha vallâ hırkız lâ, gomân hâ gaçıyo !" diye, niye feveran edersin ?