Esat BEŞER
BİR RÜYANIN ÖNLEDİĞİ FELAKET
Geçen savaş esnasında fırtınalı bir gün, C-23 numaralı denizaltı, şafak sökmeden limandan ayrılmıştı.
Buz gibi rüzgâr, yağan yağmuru sulu sepken haline getiriyordu. Bütün gün ve onu takip eden gece denizaltı, güvertelerine vuran rüzgâr ve sulu sepken tarafından kamçılana kamçılana fırtınalı denizde çalkalanıp durdu.
Denizaltının havanın bu şiddetine tahammül edemeyeceğini düşünen kaptan, subaylarından Fred’e dalma emri verdi:
“Kahvaltıdan sonra, ön derinlik ölçü cihazının yanına bir gözcü koy. Geriye kalan herkes bu gecenin 10’una kadar serbesttir. Bu saatten önce, su yüzüne katiyen çıkamayacağız.”
Denizaltı daldıktan sonra, vazife başında bulunmaları gerekenler dışında, bütün subaylar ve mürettebat uykuya çekildi.
Hiç olmazsa 10 saat uyuyacağını tahmin eden Fred ise, başını yastığa koyar koymaz derin bir uykuya daldı ve rüya görmeye başladı.
Bir mühimmat fabrikasıydı. Pantolonlu kadınlar mermileri barutla doldurmakla meşguldüler. Çalıştıkları odanın bir ucunda, üzerinde “Müfettiş” yazılı cam bir bölmeyle ayrılmış kısım vardı.
Buraya yaklaşan Fred, kız kardeşinin içeride bir masa başında oturduğunu görür gibi oldu. Genç kadın, Fred’in bulunduğu istikamete baktığı halde, Fred’i görür veya tanır gözükmüyordu.
Aradaki kapıdan öteki odaya bakan Fred, bir ateş dilinin, yerden kadınların mermiler doldurdukları odaya doğru yılan gibi kaydığını dehşet içinde gördü. Kız kardeşine bağırmak istediyse de, sesinin kısıldığını fark etti.
Başı masanın üzerine düşen kadıncağız uyuyor görünüyordu. Fred, ona doğru koşmak isteyince bacakları hareket etmedi. Sonra, kulakları sağır edici infilak, etrafı toz, alev ve dumana boğdu.
Fred, tekrar ileri atılmaya çalışırken başının yatağın tavanına vurmasıyla uyandı.
Bir mühimmat fabrikasında değil, C-23 denizaltısında güvendeydi. Gördüğü rüyayı hatırlayınca, yüksek sesle “Aman ne feciydi” diye söylemekten kendini alamadı. Biraz daha kendine gelince, saatine bakmayı akıl etti. Saat 10’du.
Kaptan, denizaltının saat 10’da su yüzüne çıkmasını emretmişti. Acaba kendisini niye uyandırmamışlardı.
Fred, heyecanla yataktan fırladı. Nöbetçinin yanına gidince, onun uyuya kalmış olduğunu gördü. Adam, Fred kendisini sarsınca dahi uyanmadı. Adamın kalbini yokladı. Kalbi pek hafif atıyordu.
Fred, derin bir uykuda olan kaptanı bile uyandıramadı.
Fred, kendi kalbinde de bir ağırlık olduğunu ve nefes almakta güçlük çektiğini hissetti.
Bunun üzerine, adamların üzerine kova kova su dökerek onları uyandırmaya çalıştı. Böylelikle uyanabilen üç kişinin yardımıyla denizaltıyı su yüzüne çıkardı.
Kaportaları açınca, ortalığın apaydınlık olduğunu görerek hayretler içinde kaldılar.
Denizaltı, 24 saat süresince, kaptanın emrettiği süreden 12 saat daha fazla suyun dibinde kalmış ve bu 12 saatte hava, gaz dumanlarıyla ağırlaşmıştı. Dumanlar Fred’ten başka herkesi kendinden geçirmişti.
C-23 limana dönünce, Fred kız kardeşinin bir mektubunu buldu. Genç kadın, şunu yazıyordu:
“Bugün fabrikada korkunç bir felaket oldu. Kadınların mermi doldurdukları atölyede 36 kadın öldü. Binanın içinde yüzlerce kişi ağır bir şekilde yaralandı. Ben, büyük bir talih eseri olarak, yarasız beresiz kurtuldum. İnfilak, saat 10’dan önce oldu. Saat 10’da atölyeleri dolaşıp teftiş etmem gerekiyordu. Hayatımda ilk kez masamın başında uykuya daldım. Uyurken seninle ilgili korkunç bir rüya gördüm. Rüyamda, bir denizaltının içindeydim. Sen ve arkadaşın, ölü olarak yatıyordunuz. Fakat, her niyeyse senin tümüyle ölmediğine inanarak seni uyandırmaya çalıştım. Ne çare ki; sesim kısıldığından kendimi sana işittiremiyordum. Tam bu sırada infilak beni uyandırdı. Uyumamış olsaydım, saat 10’da atölyeleri dolaşmaya çıkacağımdan, şimdi sağ olarak sana bu mektubu yazamayacaktım. Beni uyandıran infilak duyulduğu zaman saat tam 10’du."
Fred, sesini çıkarmadan mektubu kaptana uzattı. “Buna ne dersiniz?” diye sordu.
Kaptan, mektubu okuduktan sonra, hayretle mırıldandı: “Ne diyeyim? Şimdi hayatta olduğumuza göre, Allah’a çok şükür.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.