A.Süreyya Durna
Bir Şerif’e Manifesto
Dokunuş
Aslından uzaklaşmak yakışmaz er kişiye
Aslına sahip çıkmak misyondur her kişiye
Gerçeği anlatmanın imkânı var mı bilmem
İnkârı benimseyen şartlanmış bir kişiye
A.S.D
Helâlinden yememeye yemin mi ettin yoksa?
Gerçi annen olacak kadından helal süt emmediğini duymuştuk bilenlerden. Etin, kemiğin, kanın, iliğin ve tüm bedenin; haramla karılmış ve haramla yoğrulmuş. Helâl lokma, helalinden kazanma; “Ben de alerji yapıyor.” diyormuşsun. Kendi “haramzade”liğin ayyuka çıkınca da, “asilzade”lere kızıp köpürüyormuşsun; öyle mi Bay hergele?
Senin gibi mahlûklara da bu yakışır zaten. Senden güzel ve iyi şeyler beklemek, “safdillik” olur bence.
Atalarımız; “Herkes sütünün hükmünü işler.” buyurmuş. İşte sen onlardan birisisin ve yalnız değilsin. Daha nice emsal teşkil edecek emsallerin var. Tıpkı bir mikrop misilli üreseniz de, köksüzlüğünüz ve bereketsizliğiniz; kalıcılığınıza manidir. Zira köpekler de, enikleyerek ziyadesiyle üremelerine rağmen; “itlaf” edilmekten kurtulamazlar. Anladın mı sütü bozuk Bay medya bezirgânı?
Bakıyorum da, yağını kaymağını yiyip semirdiğin memleketimin, öz sahiplerine inat; kemik atan yabancılara daha yakınsın. Burada yemlenip yallanmana rağmen, başkalarının kapı eşiğinde kuyruk sallamaktasın! Dolayısıyla ekmek yediğin sofraya pisliyor, ihanet ediyorsun!
Sana, “farkında değilsin!” diyemiyorum; çünkü bal gibi farkındasın ve bu vazifeyi gönüllü veya “akçe”ye dayanarak yürüttüğün cümlenin malûmudur.
Her platformda Müslümanlığa dil uzattığın bellidir de, yalnız şu “Türk’lük” kelimesini bir “şablon” olarak kullanmakla ve “Türk’üm” demekle neyi amaçlıyorsun? Madem öylesin de, niye “Ezan-ı Muhammediye”den inhiraf ederek, “zangoç”luğa soyunuyorsun ki? Yoksa “Türk’lük” Müslümanlıktan soyutlanmış bir kavram mı sizce.
Kiliseye, havraya her fırsatta hayranlık duyduğun gözlerden kaçmadığına göre; peki neden aynı hayranlığı ve hassasiyeti Müslümanların kutsal mabetlerine duymamakta ısrarlısın, Bay zındık? Bu senin müseccel kimliğini göstermiyor mu?
İslamî ve millî değerlere salya-sümük saldırmanız, kudurmuşluğunuzun bariz göstergesidir. Hiç merak etmeyin; itler ürüye dursun, bu kervan yürüyecek ve bir gün er-geç menziline varacaktır mutlaka! Unutma ki kahrından çatlayan sen olacaksın! Aziz milletimiz; üç-beş kansız, kızıl mendebura pabuç bırakacak kadar, korkak ve neme lazımcı değildir.
Eyy canı-ciğeri metelik değmeyen kopya adam!
Arkasına saklandığın siperleri, gölgesine sığındığın dev(!)leri biliyoruz kuşkusuz. Ve yine biliyoruz ki o siperlerden uzaklaştığın vakit, sudan çıkmış fareye döneceksin ve de yelkenleri suya indireceksin! Şimdilik “kahve dövücüsünün, hıng deyicisi!” rolüne devam et bakalım.
Yurtta sulh içerisinde kardeşçe ve insanca yaşamak dururken, durgun suyu bulandırmak çok mu hüner a kuzum? Neden hırçınlıktan ve kavgadan yanasın? Topyekûn insanlığa savaş açmayı kim öğretti sana? Atatürk’ün ilke ve inkılâplarında, “halkçılık” okla gösterilirken, hele harbiden söyleyiver; bu halktan ve insanlıktan alınacak rövanşın mı var senin? Veyahut da derdin nedir, Bay hırbo?
Bir elin yağda, bir elin balda… Yediğin önünde, yemediğin arkanda… Bunca lükse, bunca konfora ve bunca saltanata rağmen, susacağın yerde zırvalamak de neyin nesi? Böylelikle “cürm-ü meşhut” durumundasın ve işlediğin suçu “deklare” etmektesin! Hem suçlu hem güçlü numarasına yatmanı da sağduyulu milletimiz yutmuyor. Sen alemi uyuyor mu sanıyorsun bre sersem, bre dürzü, bre yoz!..
Yine bir Atasözüyle bağlıyorum sözümü: “Ürümesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt!”
İyisi mi gel o kisvenin altında zırvalamayı bırak da, bari “adam” zannetsinler. Aksi takdirde gittikçe alçaklaşıyor, gittikçe çukurlaşıyorsun! Eğer anlamadınsa, hukuk çerçevesinde bir gün anlayacaksın!
Bir gün mutlaka…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.