M.Fatih ERDOĞAN
DEMOKRATİK KRALLIK
Kilis’te, ‘Kilis Postası’ ismiyle yayın yapan bir gazete var. Bu gazetenin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Hocanın müritlerinden olsa gerek. Çünkü bu gazetede Hocanın yazıları düzenli olarak yayınlanıyor. Prof Dr. Haydar Baş Hocanın 07 Mayıs 2016 tarihli yazısını beğendiğim için köşeme taşımak istedim… Doğruya doğru, eğriye eğri demek dürüstlük olsa gerek.
“Bugün Kilis’i kaybetmek üzereyiz; Antep tehdit altında! Kimin Umurunda!
AB’nin vizesiz seyahat konusundaki tavsiye kararı bile gündemi değiştirmek için yeterli oldu.
Türkiye’de siyaset görünenlerin ve konuşulanların seyreylediği gerçekler istikametinde şekilleniyor.
Bir yanda Meclis’te milletin iradesi ile seçilen vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda kavga çıkarken, diğer yanda ‘istifa, seçimi kaybetme veya gensoru’ olmadığı halde ülkenin başbakanı alaşağı edilirken, Anayasa değişikliğine dahi gerek olmadan devlet sisteminin başkanlık düzenine fiilen geçeceği yazılırken, ortada vizesiz seyahat konusunda henüz net bir durum dahi yokken, ekranlarda bir bayram havasında halkla röportaj yapılıyor, pasaportların değişmesi konuşuluyor.
Gelinen nokta, bizim ilk anayasa referandumunda altını çizdiğimiz demokratik krallığın hayata geçmesidir.
Demokrasinin temel vasfı, dün sabah itibariyle ortadan kalkmıştır. Ve demokrasi artık hayaldir.
Zaten Türk Milleti de gerçeklerin ötesinde, hayallerle yaşamaya alışıktır.
Bugün Kilis’i kaybetmek üzereyiz; Antep tehdit altında. İsrail’in Akdeniz’e açılan koridoru maalesef bizim Güneydoğu’muzun elimizden çıkmasına bağlı, kimin umurunda…
AB havucu maalesef Türk milletine dayatılanlar için her zaman işe yaradı, yine yarıyor.
Yıllardır, ülkenin siyasetine, ekonomisine, yönetimine, milletin inancına adeta dinamit koyan pek çok kanun sırf AB istiyor diye kanunlaşmadı mı?
İktidarların ilk yıllarında uygulanmaya başlayan AB’ye uyum yasalarından birkaç örnek verelim:
* 2 Ocak 2003 tarihli 4. Uyum Paketiyle azınlık vakıflarının önü açıldı. Yabancılara Meclis’e doğrudan başvurma hakkı, Türkiye’de dernek açma hakkı verildi
* 12 Haziran 2003 tarihli 6. Uyum Paketi ile farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması imkânı tanındı.
* AB mevzuatına uygun Türk Gıda Kodeksinde, domuz eti satılabilir kasaplık et statüsüne alınarak, satışı serbest bırakıldı.
* Din dersi kitaplarından Kelime-i Tevhid’in ikinci kısmı olan ‘Muhammedün Resulullah’ çıkarıldı.
* İçişleri Bakanlığı’nın 2006 yılındaki 2227 sayılı kararı ile nüfus cüzdanlarından ‘Dini İslam’ ibaresi kaldırıldı.
* AB istiyor gerekçesiyle AKP döneminde 2005’te yapılan TCK değişikliği ile zina suç olmaktan çıkarıldı
* AKP döneminde “Allah katında tek din İslam’dır” ayeti, AB ve ABD’den gelen tepkiler nedeniyle Cuma hutbelerinden yasaklandı.
* Petrol Kanunu ile devletin katkı payı yüzde 2’lere kadar düşürüldü.
* AB’nin belirlediği Türkiye’de 36 etnik kimlik vardır tespiti kabul görmüş; ana dilde yayın ve ana dilde eğitim yasası çıkarılmıştır.
* Yine AB istiyor gerekçesi ile tarımda kota uygulaması getirilmiş; hayvancılık ithal et girişi nedeniyle bitmiştir.
Son olarak Türkiye esas talebi olan üyeliği geri plana atarak, vizesiz seyahat için ‘Geri Kabul Anlaşmasının şartlarını’ harfiyen yerine getirmiştir. Türkiye’nin binlerce mültecinin Avrupa’ya geçişini engelleyen tampon ülke olması da göreceksiniz bir işe yaramayacak.
Hıristiyan birliği olduğunu gizlemeyen AB, her istediğini aldığı halde, Haçlı seferlerini yaptığı Müslüman-Türk’ü sınırlarından içeri sokar mı sizce?
Türk demokrasisi, yukarıdaki icraatları demokrasinin işleyişi gibi gösterse de gidişat demokratik krallık değil mi?”
Prof. Dr. Haydar Baş Hocanın yazısındaki bu iddialar doğruysa ahvalimiz gerçekten çok vahim. İnşallah yanlıştır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.