Ahmet Doğan İLBEY
DİL ŞEHRİNDE YAŞAMAK
İslâm tasavvufunda dil mânasına da gelen insanın gönlü şehre benzetilir. Biz gönül şehrine dil şehri demeyi tercih ettik. Gönül veya dil, tasavvufî hayatın merkezini oluşturan mefhumdur. Bütün ulvî faaliyetler gönülde, yâni dil evinde meydana gelir.
Ârifler ve mutasavvıflar nefsin mertebelerini ve gönül eğitiminin safhalarını şehir sembolüyle de anlatırlar. Nefs-i emmâre şehri Şeddad’ın binaları gibi Allah’a âsi, gösterişli ve Kârûn gibi dünya zengini olarak târif edilir. Modern insanın şehri bu. Cehennemlik huylara sahip; gönülleri dar ve zulmet içindedir. Bu şehre hakikat güneşi doğmaz.
Nefs-i levvâme şehri nefsinin kötülüklerinden pişmanlık duyan, gafletten bir nebze sıyrılan, fakat kemâle tam olarak ulaşmamış olanların şehridir. Nefs-i Mutmainne şehri kalpleri kötü ve çirkin sıfatlardan arınıp, Allah’ın huzurunda hesap verebilecek seviye gelmiş ve kalbi huzura kavuşmuş olanların şehridir. Modernliğin azdırdığı ve ifsad ettiği Beden şehrini bütün varlığıyla terk edenler ve kendini bilenler için bu şehirden üstün şehirler de var: Nefs-i Râziyye, Nefs-i Marziyye, Nefs-i Kâmile. (Risâle-i Mahbüb: Nefsin Şehirleri, Muhammed Sâdık)
“AY DOĞMUYORSA YÜZÜNÜZE” GÖNÜL ŞEHRİNE GİDİN
Kalbi kırıklar, idraki kirliler, ışıksızlar, aşksızlar, ruhu ve kalbi kapkara olanlar! Hz. Mevlâna’nın hülâsa ettiğimiz sözüyle “Ay doğmuyorsa yüzünüze bir gönül ehlinin kapısına gidin.” Beden şehrinden kurtulup, gönül ehli mânasına gelen gönül şehrine, yâni dil şehrine hicret edin, diyor Hz. Pîr. Çünkü “Gönül ve kalp şehri Kâbe ile eşdeğerdir.” Beden şehrinde yaşayanları asırlar önce ikaz ediyordu: “Gönül şehrinin suyunu bulandırma ki, durulsun da, orada Ay'ı, yıldızları dolaşır halde göresin!” (Mesnevî, cilt:2, s. 645)
Yûnus Emre’nin ”Kasdım budur şehre varam / Feryad ü figan koparam” ve Niyazî-i Mısrî’nin “Var ol hakikat şehrine / er anda hakikat sırrına” mısralarında varılmak istenen “şehir” gönül, yâni dil şehridir. “Gönlümüz oldu ulu şâr / o şâr gibi yâ kanda var “ diyen ulu derviş Yûnus gönlünü mamur ve bayındır bir şehre benzetiyor. Bu şehir aşk ile âbâd olur ancak. Şehir, ilâhî mânada vahdaniyet mertebesine kadar yükselen gönle işarettir” (Yûnus Emre Dîvanı, Prof. Dr. Mustafa Tatçı)
Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri “Nâgehân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm / Ben dahi bile yapıldım taş u toprak aresinde” mısralarında şehrin imar edildiğini, kendisi de o taş ve toprak arasında yapıldığını, gönlünün âbâd, nefsinin tezkiye olduğunu, gönül şehrinin mânevî terbiyesinden geçerek kemâle ulaştığını anlatıyor.
Şar, şehir demektir. Allah iki cihan arasında bir şehir yaratmıştır. Bu şehir insanın gönlüdür. Şehir bir tarafıyla dünyaya, diğer tarafıyla ahrete bakar. Bu sebepledir ki gönül denilen şehir dünyalık değil, ulvî vasfıyla değerli.
Velî zatın sözüne göre mekân olarak şehir imar edilip medenîleştiriliyorsa, Allah’ın sırlarına vâkıf olmak için gönlün de nefs-i emmârenin karanlığından kurtulması lâzım. Maddî şehir için “taş” ve “toprak” nasıl lüzumluysa; dil şehrinin inşasında da zikir, sabır, şükür, tövbe, tefekkür, tevekkül gibi aşk ve îmanı kuvvetlendiren, kalbi ulvî olana yönelten ulvî değerler gerek.
DİL ŞEHRİNİN KAPILARI AŞKTANDIR
Şeyh Gâlib’in dil şehri modern şehrin mağdur ettiği insanlar için şifa yurdudur. Kirlenmiş kalplerini tezkiye etmek ve hazret-i insan olmak istiyorlarsa bu gönül şehrinin kapısını çalsınlar. Bu şehrin kapılarının taşları kırmızı yakut, tuğlaları som altın ve mücevherlerle kaplı ve güneş gibi parlak... Beş kapısı denize bakıyor; beş kapısı yeşil ovaya. Her kapıda Cebrail Aleyhisselâm gibi büyük melekler var.
Şeyh Gâlib’in, yâni aşk’ın hüsn’e kavuşması için kalp kalesi’ne ulaşması gerek. Aşkın hüsn’e kavuşmak için kalp ülkesine yaptığı zorlu yolculuğunu, yâni mücâhedesini göze alanlar eşref insan vasfına yeniden kavuşur ve selâmete ererler. Modernliğin canavarlaştırdığı ve kalpsizleştirdiği insan bu yolculuğa çıkmayı denemelidir. Başka şansı yok. Hüsn ve aşk, seven ve sevilen’dir. Seven ve sevilen’in gayesi dil şehrinden sonra hüsn-ü mutlak’a, yâni Allah’ın sevgisine mazhar olacaklardır. (Kuğunun Son Şarkısı, Beşir Ayvazoğlu)
KURTULUŞ DİL ŞEHRİNİ İNŞA ETMEKTE…
Bedene hitap eden modern şehirler insan cehennemine dönüyor artık. Kurtuluş dil şehrini inşa etmekte… Dil şehri insanın terbiye edildiği hakikat şehridir. Muhabbetin, ulvî aşk ve lisanın yürürlükte olduğu güzel bir şehirdir ki, insan eliyle yapılma şehre benzemez.
Sözün hatmi; beden şehri diye isimlendirdiğimiz modern şehrin, insanları hâkimiyet altına aldığı bu zamanda esfel-i safiliğin, yâni sefillerin en sefili, aşağıların en aşağı derecesine düşen insanlığın kurtuluşu, Şeyh Gâlib’i gönül şehrine ulaştıran Sühan gibi bir gönül tabibinin, bir insan-ı kâmilin rehberliğinde hüsn ile aşk’ın bir arada olduğu dil şehrine hicret etmektir.([email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.