Ahmet Doğan İLBEY

Ahmet Doğan İLBEY

Ruh sağlığını bozan millî piyango veyılbaşı pespâyeliği

İnsanımızın ahlâkını yozlaştıran bir mihrak arıyorsanız “Millî Piyango İdaresi” ne gidin. “Millî Piyango Çekilişi” cühelâ zümresinin parasını murdar eden “yasal” bir kumar odağıdır.Dînimizce haram sayılan piyango çekilişi bir kumar türüdür. Tanrılarından uzaklaşan lâdinî ve pozitivist Batı’nın icadı olan piyango azgın kapitalizmin bir kumar çeşidi… Batı’yı iktibas eden zihniyet gelir kaynağı olan piyangonun cemiyetin ahlâkını bozduğuna dair sayısız araştırmalar mevcutken anayasanın 58. Maddesi olan “…Zararlı Şeylerle Mücadele Kanununu” alenen çiğniyor.

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi” nin 4. cildinin “Cumhuriyet dönemi kültür sanat ve sosyal hayat” bölümünden hülâsa ederek anlatalım: Millî Piyango İdaresi 5 Temmuz 1939’da Hava Kuvvetleri’ne sözde yardım maksadıyla kurulmuş ve ilk çekiliş 19 Mayıs 1940 Törenleri’nde yapılmış. Sonra “Şans Oyunu” reklâmlarıyla bütün cemiyete musallat edilir.

NİMET ABLA GİŞESİ                                                                                                                                       

Türk Tayyare Cemiyetince 1931 de ilk defa yılbaşı piyangosu düzenlenir ve “Tayyare piyangosu” çekilişi yılbaşı kutlamalarıyla birleştirilir. Tayyare Piyangosu İdaresi’nin çekilişlere katılma sayısını artırmak için devlet radyosunda Aralık ayı sonuna kadar propaganda yapması son derece ahlâka aykırı bir faaliyetti. Aynı günlerde gazetelerde bol bol “Nimet Abla’nın Nimet Gişesi” reklâmı yapılması yüz kızartıcı bir yayındı. Millî, yâni İslâmî varlığımıza aykırı reklâmlardan bir örnek: “Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiş ve müşterilerimizin birçokları nimet sahibi olmuşlardır…”                                                                                                                                    

PİYANGO İLE MİLLÎ KELİMESİNİ BİRLİKTE KULLANMAK YANLIŞTIR

Piyango ile millî kelimeleri birbirine düşman iki ayrı milletin kelimeleridir. İlki Haçlı, yâni Avrupalıdır. İkincisi İslâm, yâni Müslüman milletin… Piyango ile “millî” kelimesinin yan yana olması İslâm’a yapılmış hakarettir. Bu ağır hakareti anlamak için millî kelimesinin mânasını bilmek gerek. Millî, İslâmî, yâni dîne ait olan demektir. Bundandır ki millet kavramı da İslâm kelimesinden neşet eder; İslâmî hükümlerin, yâni din etrafında toplanan topluluk mânasına gelir.Piyango biletlerinde hâlâ “millî” kelimesinin kullanılıyor olması, dîn-i İslâm üzere kurulmuş Türk devletine, Müslümanla aynı mânaya gelen Türk milletinin hâdimülharameyn vasfına ağır hakarettir. Bu şenî fiili işleyen, piyango kumarını kanunla hayatımıza sokan, üstüne üstlük bir de “millî” kelimesini ekleyen zihniyet toplumun ahlâkını ifsat etmektedir.   

HARAM DİYEN DİYANET, HARAM İŞLEYEN DEVLET

“Şans oyunları” adı altında kumar oynayanların sayısının Türkiye nüfusunun yarısına ulaşmış olması dehşet vericidir. Televizyon ve gazeteler vasıtasıyla yaygınlaşarak sosyal hâle gelen, murdar bir bağımlılığa dönüşen piyango denilen ecnebî kelimesinin yanından “millî” kelimesinin kaldırılması şarttır. Millîlikle alâkası olmayan birçok müessesenin başında din ü millete karşı hakaret alâmeti gibi duran “millî” kelimesini “Piyango” ifadesinin önünden kaldırmayan zihniyet bu mesuliyetsizliğinden dolayı sual edileceklerini düşünmek ne kadar acı! Bir yanda umut tâcirliği yapan devletin izin verdiği “Piyango İdaresi” insan ahlâkının yozlaşmasına sebep olurken, diğer yanda Diyanet İşleri Başkanlığı, “İslâm dînine göre piyangonun her türlüsü haramdır” diye fetva yayınlıyor. Bu ülke bu tezattan ne zaman kurtulacak?

“MİLLÎ PİYANGO” RUHÎ HASTALIKLARI ARTIYOR

“Millî piyango” yu modern-laik görüşlü psikiyatristler bile “normal olmayan bir beklenti” olarak târif ediyor ve depresyona yol açtığına …” dair tebliğ üstüne tebliğ yayınlıyorlar. Hülâsa olarak diyorlar ki: Umutlarını şans oyunlarına bağlayarak psikolojilerini bozan insanlar mânevî olarak bir girdabın içine düşüyorlar. Emek harcamadan maddî imkânlara ulaşmak istiyorlar ki bu ruhî hastalığın sebeplerinden biridir. Kazanılan paranın emeksizce, yâni gayr-ı meşru şekilde elde edilmesi şans oyunlarına yönelmeyi artırıyor. Beklentileri gerçekleşmeyen insanlar hayâl kırıklığına uğruyor, ruhî ve ahlâkî buhrana kapılıyorlar.

YILBAŞI KUTLAMA PESPÂYELİĞİ NE ZAMAN BAŞLADI

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi” nin 4. cildinin “Cumhuriyet dönemi kültür sanat ve sosyal hayat” bölümünden aldığımız notlardan Batılılaşmanın bir parçası olan yılbaşı kutlamalarına dair dehşet verici faaliyetlerin nasıl yürürlüğe sokulduğunu öğreniyoruz. Bu kaynağa göre, Osmanlı döneminde yılbaşı kutlamaları gayr-ı müslimlerce yapılırdı. 1829’da İngiliz elçisinin İstanbul Haliç’te bir gemide tertip ettiği yılbaşı kutlamasına Mustafa Reşit Paşa gibi Avrupa yanlısı Osmanlı devlet adamları da çağrılmıştı. 1856’da Sultan Abdülmecid, Fransız elçisinin dâvet ettiği yılbaşı balosuna Islahat Fermanları’nın oluşturduğu siyasî baskıdan dolayı gitmek mecburiyetinde kalmıştı.                                                                                                                 

YAHUDİLER YILBAŞI KUTLAMALARINI “RANT”A DÖNÜŞTÜRÜYORLARDI                                                                                                                                                                                    

Batılılaşma yanlısı yerlilerle Türkiye vatandaşı olan Yahudilerin yılbaşı kutlamalarına nasıl meylettiğine dair bilgiler Müslüman Türk kültürüne aykırı olduğuna gözler önüne seriyor. 19. Asır ortalarında Türkiye Yahudileri tarafından odaları kiraya verilmek için yaptırılan ve Müslümanlarca “Yahudihâne” olarak adlandırılan apartmanlar Noel kutlamalarının yapıldığı mekânlardır. Dinî geleneklerinde Noel kutlaması olmamasına rağmen apartman sahibi Yahudiler para kazanmak için bu âdeti cazip hâle getirerek apartmanlarını gecelik kiraya veriyorlar ve İstiklâl Caddesi'nde “Noel Alayları” tertip ediyorlardı. “Asrî eğlence” olarak bir “sosyal statü” sayılan kadınlı ve erkekli balo, danslı ve içkili yerlere gitmek yılbaşı kutlamalarının resmîleştirilmesiyle daha da yaygınlaşır.

İLK YILBAŞI KUTLAMASI…                                                                                                                   

İlk yılbaşı kutlaması 31 Aralık 1925’tir. İlk yılbaşı şerefine İstanbul Elektrik İdaresi’nce saat 00.00’da şehrin bütün ışıkları bir dakika söndürülür. Bu âdet tahrif edilmiş Hıristiyanlıkla paganizmin modern kapitalizmle sentezinden doğan bir eğlence tarzıdır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Ankara” romanında yılbaşı kutlamalarının Avrupa’ya benzemenin bir yolu olarak resmileştirildiği anlatılır: “Bu kış (1929) Noel ve yılbaşı balolarına Ankara'da her seneden daha zevkli bir hazırlanış vardı. Çünkü bu eğlenceler, henüz açılmış olan Ankara Palas'ın, büyük hall (hol) ve salonlarında yapılacaktı. Buranın bin kişiden fazla davetli alabileceği söyleniyordu. Onun için birçok ailelerin daha iki ay evvelinden İstanbul terzilerine taşındığı görülmeye başladı.”    

“Popüler Tarih” dergisinin yıl: 2003 / 29. sayısındaki “Osmanlı'dan Cumhuriyete Yeni Yıl Eğlenceleri” ve “Yılbaşı Baloları” adlı uzun yazılardan hülâsa ederek tiksindirici yılbaşı kutlama rezaletinden birkaç hâdiseyi anlatalım: 1927’nin 1 Ocak günü hafta sonuna denk gelince yılbaşı eğlenceleriyleertesi yıl İstanbul’un yılbaşı kutlamalarında piyango çekilişine katılanların sayısı artmış ve eğlence yerleri dolup taşmıştır. Yıldız Sarayı âdeta kumarhâneye dönmüş, ecnebî işletmeciler rulet masaları kurmuşlar. Yılbaşı gecesinde hiçbir kanunî kısıtlama olmadığı için büyük çapta kumar oynanmıştır. Azınlıkların oturduğu Beyoğlu semti Batılılaşmaya meyilli yerli insanların yılbaşı eğlencelerine katıldığı mekândır. Beyoğlu’ndaki yılbaşı kutlamaları daha da artar ve Türkiye’ye yayılır. Dergiler yılbaşı sayıları çıkarmaya, gazinolar yılbaşı baloları düzenlemeye başlar.                                                                                                                                                                                                                                                                      YILBAŞI KUTLAMALARI TEŞVİK EDİLİYORDU

Adı geçen dergiye göre 1 Ocak 1936 târihinin resmî tatil ilân edilmesiyle yılbaşı kutlamaları hızla yayılır. İlk yılbaşı tâtilinin ertesinde devrin gazetelerinde övücü yazılar yayınlanır: “Bu yıl yılbaşı gecesi gayet neşeli geçti. Beyoğlu gazinoları bir gecede, bir sene içinde görmedikleri kadar bol müşteri buldu ve yılın ziyanını örtecek kadar satış yaptı. Dün sabah 10’dan akşama kadar, sokaklarda sayım gününü hatırlatan tenhalık seziliyordu. Tâtili fırsat sayarak sabaha kadar içenler, ayılıp da sokağa çıkamamıştı.”                                                                                                       

YILBAŞI KUTLAMASI ALKOL, KUMAR VE GAZİNO DEMEKTİ

Yılbaşı kutlamalarının bağımlısı olan mâneviyatsız insan sayısı çoğalmaya başlamıştı. Balolar, partiler, programlar, geziler yılbaşıyla daha özel hâle getirilmiş. Devrin yazarlarından Ahmet Rasim’in adı geçen dergi tarafından iktibas edilen şu satırlarını lâhavle çekerek okuyunuz:  “Evvelleri biz Türkler, yılbaşı günlerinde başımızı sokmadığımız yer kalmazdı. Galata, Beyoğlu, kısacası Ortodoks takvimini tutan milletlerin cümlesine kendimizi dâvet eder, sabahlara kadar eğlenirdik. O ne sefahat gecesi idi!.. Her gazino, her kahve, her koltuk (küçük meyhâne demek), bir kumarhânedir. Her sokakta çalgı, saz eğlentisi, çengi, köçek… Her evin odasında bir ziyafet sofrası. Üstünde hindiler, yemişler, rakılar, biralar, etrafında türlü türlü erkekler… Eğlence evlerinin birinden çık ötekine gir… Kumarhânenin birinde yutul, ötekinde kazan!.. Sarhoşluğa ait hangi ve kaç türlü vasıta varsa hepsi ayakta; bildiğimiz karnavallar, yahut eski Roma’nın satürnalleri (Saturnus şenlikleri) buralarda akşamleyin dirilir, sabahleyin can çekişirdi. (…) Kâh kapılardan coşan karı kümeleri yol keserler, tepsiler içinde susuz, mezesiz rakılar dağıtırlar…”

BEYAZ RUS KADINLARININ YILBAŞI FAALİYETLERİ

Batılılaşmaya meyilli yerlilerin yılbaşı kutlamalarına ilgisi işgal günlerinde, 1917 Bolşevik Devrimi’nden kaçıp İstanbul’a yerleşen Beyaz Ruslarla daha da hızlanır. Beyaz Rus kadınları içkili eğlence yerleri işletmeye başlar ve yılbaşı kutlamalarına “öncülük” ederler. O yılların ünlü yazarlarından Refik Halit Karay’ın, adı geçen derginin yılbaşı dosyasında yer alan yazısından yılbaşu kutlamalarının teşvik edildiğini anlıyoruz:                                                                                                                             

“Mütareke yılbaşılarına kadar bizler, saat 12’yi çalarken ışıkların söndürülmesi düzenbazlığını bilmezdik; limandaki vapurların da bu merasime düdük çalarak katılmalarını işgal senelerinde öğrenmiştik. Esasını ararsanız, Müslüman halkı Beyoğlu tarafına alıştıran da haraşolar (Beyaz Ruslar) oldu. Arkasından gelen Garblılaşma hareketi, kaç-göçün kalkması, balolara rağbet, bize yılbaşı geceleri sabahlama âdetini de kabul ettirdi. Ama dikkat ediniz: Bu âdetin sadece eğlence tarafını almışızdır. Zira bizdekinin Hıristiyanlardaki gibi dinle alâkası yoktur, hayır ve hasenat işlemekle de, hele bir hafta evvel gelen Noel’le de! Tuhafı şudur ki, tek geleneğimize dayanmayan bu yeni âdete, yâni yılbaşı sabahlamasına, bütün âdet ve bayramlarımızdan fazla gayretle, dört elle sarılmış haldeyiz! Bakalım şehirden köye de gidecek mi?”                                                                                                                                                                                                                                                                                            

AYARTICI YILBAŞI REKLÂMLARI 

Günümüzde seküler zihniyete sahip gazete ve televizyon kanallarının son hızla yılbaşı propagandası yaptığı herkesin malûmudur. Cemiyeti yozlaştırmaya yönelik sayfalar dolusu yılbaşı yazıları ve reklâmları facianın büyüklüğünü gösteriyor: “Aşk melekleri sizi yeni yıl alışverişine çağırıyor!” , “Yeni Yılı İtalyan Güzellerle Karşılayın!”, “Avm’lerde Kır­mızı-Beyaz Günler!”, “Noel Anne İle Noel Baba Burada!”, “Çocuklara Özel Yılbaşı Partisi!”                                                                                                                             

Sözün özü: Cemiyetin ahlâkî çöküşüne yataklık eden “millî piyango biletini” almak şuursuzluk. Biletteki “millî” kelimesinin Avrupa menşeli piyango ile kullanılmasına göz yummak ve millî sızı duymamak daha beter bir şuursuzluk. Seküler ilâhiyatçılar “Yılbaşı kutlanır…” fetvası vermeye devam ederlersepespâye yılbaşı manzaralarını görmeye devam edeceğiz.([email protected])

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İLBEY Arşivi