Dr. Mustafa Coşkun Kale
Durdu Karaçoban, Nâmı Dığer Çoban Durdu
Gayalık'lı Çoban Dayı'nın babası, Burdur-Tefenni yörüklerinden Çoban Ali'dir. Çoban Dayı'ya atfedilen "Çoban" lâkabı da, soy isminde ki "çoban" da, yörüklük ve çobanlığından dolayı babası Çoban Ali'den gelir.
Rahmetli Çoban Ali, Kurtuluş Savaşı'nda askere alınır, savaş bitiminde de Çavuş olarak 1922 tarihlerin de Göksun Jandarma'sına görevlendirilir.
Kayabaşı Mahalle'mizde "Gizirler" olarak bilinen, Gızır Kadir'in (Çakar) dört oğlunun yani; rahmetli Hüseyin (Çolak Hösün), Gizir Osman, Mahmut (Kör Mâmud) ve Hacı (Sâar Hacı)'nın tek güzel bacıları, Meriş Hatun'la evlenir.
Çoban Ali ve Meriş Hatun'un bu evliliklerinden, Adiliye, Durdu (Çoban Dayı) ve Döne olmak üzere üç çocuk olur
Çoban Dayı'nın ablası Adiliye Dezze, Ğârânşâ Mustafa nâmıyla bilinen Mustafa Akmaz'la evlenir. Yani tanıdığınız Hacıali ve Şerafettin Akmaz'ın anne ve babalarıdırlar.
Çoban Dayı'nın küçük kardeşi Döne Hatun'sa, Bölôba'lı Ahmet Koca (Bostan Ahmet) ile evlenir. Çoğunuzun tanıdığı Atilla Koca'nın ana ve babasıdır.
Çoban Dayı daha on yaşlarındayken babasını kaybederek yetim kalır. Sabır ve metaneti sonucu hayal edemiyeceği bir muradı şimdilik farketmese de; Dünya şeleği artık O'nun üzerindedir.
Hükümet Konağı karşısında Parlak'lara ait olan yerin mülküyeti o zaman rahmetli Abidin Emmi (Demirci)'ye ait demirçi dükkânıydı.
Çoban Dayı burada çalışır. Her türlü demir alet edâvat, zikke (örk), ğalıç (orak), balta, nacak, çekiç, kerpeten, kilit, garga burnu, kömür maşası, nal ve nallamayı hatta eskiden demirçilerin de yaptığı diş çekmeyi bile burada epeyce öğrenir.
Demircilik mesleğinin verdiği güç ve kuvvet avantajıyla Çoban Dayı boş zamanların da meyilli olduğu güreşi de ihmal etmez. Köy güreşlerin de ödül olarak ortaya konan, toklu, şişek, oğlak'ların yer yer sahibi de olur.
Temiz kalpli, alçak gönüllü, güleç yüzlü, baba yiğit ve yakışıklı bu adam, kapı komşusu rahmetli Hac'omâr'ın (Çiçek) kızı Eşe Hatun'la evlenir. Eşe Hatun, Mahallenin pek etlisine sütlüsüne karışmayan, güvenilen, sessiz, sevilen takdir gören bir kadınıydı. Çoğunuzun bildiği rahmetli Durdu Çiçek'in yani İzzet Durdu'nun ablasıdır.
Geçen zaman içinde Çoban Dayı, Belediye de iş başı yapar. Rahmetli Ğâbal Veli (Sağır)'nin uzunca yıl tek attan oluşan yağız atlı arabasıyla kasaplara et taşıma görevini O yapar. Höyük Tepesi'nde iftar vakti barutlu ramazan topunu da Çoban Dayı patlatacaktır.
Güreş meydanlarında olmazsa olmazıdır. Er meydanına çıkacak pehlivanları birini sağına ötekini soluna alarak; onlara, güreşin kaidelerini, delikanlılığa yakışmayan hal ve hareketten uzak durmalarını, temiz güreşmelerini fısıldar.
Şair olması nedeniyle doğaçlama şiirlerle, esprilerle seyircinin dikkatini üzerine çeker, pehlivanları güzel bir övgülerle tanıtır, motive eder ve nihayetin de;
Zurnacı Cuma'ya dönüp "Şişir Cuma !" diye güreşin başlama komutunu O verir. Bu "şişir" demek; zurnacıya avutlarını nefesle doldur anlamıyla birlikte, güreş zorlu ve uzun geçecek, çok nefesin gidecek, nefesini idareli kullan anlamı da taşırdı.
Güreşçilerle birlik de Çoban Dayı'da keyfe gelir, O'da başlardı peşreve. Sempatik, çok yönlü ve Göksun'a renk veren bu adam, sadece Göksun'lularca değil güreşe gelen tüm İl ve çevre ilçelerde de çok sevilirdi.
Çoban Durdu ve Eşe Hatun'dan biri kız beş erkek evlat Dünya'ya gelir. Kızı Hüsne Gâytancı İsmâl Emmi (Aşçı) ve Dûlûşiş Fadımâ'nın tek oğlu; güzel güreşmesinden dolayı, Göksun da "Ahmet Ayık" lâkablıyla tanınan genç yaşta kaybettiğimiz Ahmet Aşçı ile evlenir.
Çoban Dayı'nın en büyük çocuğu Göksun'un gururu ilk pilotu Ali Karaçoban'dır. Diğer oğulları Mehmet; Deniz Assubayı, yakında kaybettiğimiz rahmetli Alirza; Kara Assubayı, Yaşar; Hava Albayı ve en küçük oğlu Mithat ise memur oldular.
Çoban Durdu ve Eşe Hatun'un zorlu geçen hayat mücadelesi sonun da; Silahlı Kuvvetlerimize hava da, deniz de ve kara da dört evlat yetiştirmenin haklı onuru kadar, bu hayat hikayesinin gençler için ibret ve hayata dair tavsiyeleri de vardır...
Ali Karaçoban'ın başarı dolu hayat hikayesini ne ben tam anlatabilir, nede sayfa buna müsaade eder. Özetle;
O, ilk ve ortaokul yılları yaz tatillerini berber ve kahvehane çıraklığı yaparak geçirdi. Çoğu Göksun'lu gibi O'da Cenup Pınarı'nda arkadaşlarıyla antreman amaçlı güreşler tuttu.
Babası garip büyüdüğünden oğlunun "gözünün önünde" bulunması için Ali Abinin de berber veya öğretmen olmasını istiyordu.
O, Ögretmen Okulu sınavına bunun için katıldı ama; Göksun Ortaokulu'ndan müracaat edenlerin tamamı kazanmasına rağmen, kadere bak ki sınavı kazanamayan tek kişi Ali Abi oldu.
Ali Abi, bu defa Maraş Lise'sine yöneldi. Lise, kayıt için "veli" istendi. Ali Abi'nin hemen aklına, tanımadığı ancak ismini duyduğu Maraş Güreş Antrenörü İsmet Alpaslan geldiğinden, doğru Kapalı Spor Salonu'na bir arkadaşıyla gittiler.
İsmet Alpaslan ne için burada olduklarını sorunca Ali Abi yanında ki arkadaşıyla "güreşçiyiz !" der. Bu cevap biraz tuhaf gelir İsmet Alpaslan'a, hatta dudak bile büker.
Madem güreşçisiniz bir başka sporcuyu göstererek "tut o zaman !" der. Ali Abi deneme rakibine bir "Kurt Kapanı" oyunu çeker ki, rahmetli İsmet Alpaslan'da hayret de kalır.
"Kimsin nerelisin ?" sorusundan, güreşlerden tanıdığı Çoban Dayı çıkınca,
"Bu çocukdan pahlivan olur" kanatiyle, O'nu bizzat Maraş Lisesine götürerek ögrenci velisi olur.
İsmet Alpaslan ile Ali Abi arasında ki, hyerarşik tatlı sert ilişki, yani hem öğrenci veliliği hem antrenör ilişkisini Ali Abi hiçbir zaman suistimal etmez. Nitekim, Ali Abi'nin gayretleri sonucu 1965-1969 Maraş Güreş Takımı'nın 48-52 ve 57 kilogramlarının vazgeçilmezi olur.
Ali Abi'nin lise yılları da ekonomik olarak çok zorlu ve çetin geçer. Nenesi rahmetli Meriş Gârı çamaşır yıkayarak geçim derdine katkı sağlamasaydı belki çok daha zor geçecekti.
Lise bitmiştir ancak Ali Abi, üniversite sınavlarına mali durumlarıda dikkate alarak girmemiştir. Kim bilir belki de O'nu "girdirmeyen" bir büyük güçvardı...
Alıçlıbucak İlk Okulu'nda bir süre öğretmen vekilini yaparken, "Bırak gel !" diye Antrenörü İsmet Alpaslan haber gönderir. Zira, Ankara'da Türkiye Serbest Güreş Şampiyonası vardır.
Ali Abi finale kadar getirdiği güreşi kaburga kırılması nedeniyle hakem kararı ile bırakmak mecburiyetin de kalır ve Türkiye 2 ncisi ve "En İyi Teknik Güreşçi" ünvanı alır. "Yâ kaburgası kırılmasaydı ?" sorusu, O'nun geleceği için irdelenmeye değmez mi ?
Güreşiyle göz dolduran bu adama, en iyi refaransı da güreş sicili olacaktır. Spor Toto Spor Kulübü Ali Abi'yi kadrosuna ekler. Orada Hava Harp Okulu sınavını duyar. Ve Ali Abi hayalinde ki meslek için 1969 yılın da 3 ay sürecek zorlu imtihan için İstanbul yolunu tutar.
Beden eğitimi, komando, paraşütle atlama ve nihayet uçuşlar da gösterdiği başarıyla 14 bin kişi arasında 150'ye girmeyi başarır ve Gayâlık çocuğu bu adam Harbiyeli olur.
O'nu pilotluga hazırlayan hocası da, Kıbrıs Harekatında şehit düşen ve adı "Ercan Hava Alanı" olarak yaşatılan Şehit Pilot Fehmi Ercan'dır.
O, 23 yıl Hava Kuvetlerin de, jetlerle uçtuktan sonra Kurmay Yarbay olarak emekli oldu.
Yetmedi 29 yılda Sivil Havacılık da Boing'lerle uçtu. Dile kolay 52 yıl uçmak !
O, Türkiye de en fazla Gökyüzü'nde kalan ve en fazla uçuş öğretmenliği yapan biridir.
O, 1974- 80' de sevdiği Göksun semaların da yakın mesafeler de çok uçtu. Göksun'lu gerek Meydan gerek sokaklar da, balkon ve damlara çıkarak uçakta ki Ali'ye; "Çoban'ın Oğlu" veya "Ali bu Ali" gençler de "Ali Abiii" diyerek; O gördü mü bilmem ama, O'na hep el sallandı. Hatta Göksun aşığı bu adam, Fırıncı Apık Emmi'nin evinin yanında ki tarlaya bile jetle indi.
Gençler !
Burdur'lu Çoban Ali'den, "uçmanın duayeni" Çoban Durdu'nun Ali'ye kadar okuduğunuz ibret dolu hayat hikayesi, içinde yaşadığınız zorlu hayatın sizi ümitsizlige düşürmemesi, "pes !" etmemeniz içindi.
Zira; "yenile yenile büyüyen bir zafer vardır."
Nitekim Ali Abi'de yer yer yenilmemiş miydi ?
Burada andıklarımızdan göçenleri rahmet, kalanlara sağlık ve afiyetler diliyoruz.
Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,
Henüz yayımlanmamış,
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.