Gıda, Bu Milletin Kozmik Odasıdır.

Kapitalizm; teknolojinin gelişimi ile daha çok hız kazanıp, hep kazanma odaklı büyüyor. Ülkemde ve dünyada her alanda kapitalizm, insani ve ahlaki değeri olmayan bir zulüm makinesine dönüştü.

Tüketimi körükleyen üretim, yani kapitalizm bugün kâr hırsı ile tüketimi karşılama adına, gıdayı sanayi ürünü haline getirdi. Gıda katkı maddeleri ile adeta kendi olmaktan çıktı.

Sıralamak gerekirse :

‘’ Sanayi ürününe dönüşen tavuk zehirdir. Kısırlık, hastalık yapıyor; besleyici değeri yok.’’

‘’ Kanserin nedeni işlenmiş gıda ve vitamin eksikliğidir.’’

‘’ Nişasta bazlı şeker halkı zehirliyor.’’

‘’Ekmekte on altı katkı maddesi var.’’

‘’ Mısır şurubu ithalatçısı, karteli Bush’un CARGİLL’ i (uluslararası ABD firması) yerli işbirlikçileri ile ülkemde şeker üretimini bitirdi. Şeker yerine halkımıza yüksek dozda fruktozlu mısır şurubu yediriyoruz.’’

‘’Şeker fabrikalarını sattık, pancar ekimini sınırladık, mısır şurubuna gün doğdu.’’

‘’ Ankara Hıfsızsıhha Gıda Denetim Bölüm Başkan Yardımcısı Gönül Özdeğer ve iki asistanı, SOLİTİN adlı kimyasal ile ilgili çalışmaları ve yayınlarından dolayı ölüm tehditleri aldıklarını açıkladılar.’’

‘’ Modern tıp, ilaç odaklı, ömür boyu ilaca mahkumiyet; geleneksel tıp tedavi odaklı, doğal besinden , bitki ve doğadan faydalanma.’’

Müslüman bir ülkenin tıp fakültelerinde ‘’Tıbb-ı Nebevi’’ kürsüsü neden yok?

‘’ Modern tıp, tereyağı, yumurta, zeytinyağı yeme; çörekotu safsata, bitkisel tedavi hokkabazlık, bu konuyu konuşan şarlatan, der; geleneksel tıp zeytinyağı, tereyağı ye, der.’’

Hülâsa aldatıldık, aldatılıyoruz. Bu kadarına ne denir? Sonra, vatandaş kime inansın?

Piyasada ‘’adı gibi’’ olmayan yiyecekler üretiliyor, tüketiliyor.

‘’ÖLEN ÖLÜR, KALAN SAĞLAR BİZİMDİR.’’

Kalan sağlar için de mahalli, bölgesel, ulusal hastaneler yap.

Çoğaltalım, büyütelim hastaneleri, adliyeleri, hapishaneleri…

Müslüman bir ülke miyiz?

Buna, Müslümanlığımıza, değerlerimize, sağlığımıza, kapitalizme körleşme denir.

Buna, ‘’ elinle gözünü çıkarma’’ denir.

Gıda terörüne, gıda zehirlenmesine birey, toplum, yönetim olarak körleştik. Körleşmeye de körleştik.

Peki devlet, hukuk, tıp, tıbbiyeli, sağlık bakanlığı bunun neresinde?

Yönetimin kürsülerdeki hitabeti dolaylı bir ihanete dönüşmüştür.

‘’Hesap soracağız!’’ yalanlarına halk inanmıyor.

Atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Nesil sağlığını kaybettikten sonra…

BİYOLOJİK HARP

Biyolojik harp çok profesyonelleşti. Zehir, ambalajlanarak ‘’ikram’’ ediliyor.

Hele hele Siyonizmin şirketleri bunu güle oynaya yapıyor. Cola’ dan, temizlik ürünlerinden, tavuktan başlayın … Sonuç: Kısırlık ve çeşit çeşit hastalık… Yahudi’nin hedefi de ülkemde ve dünyada nüfusu azaltmak değil mi?

Bir haber, bütünün habercisidir. Bir olay bütünün bir parçasıdır.

Ahiret hesabı olmasa kahrımdan çatlarım.

Sorumlu olan, ’’ Müslüman, vatansever…’’

‘’Akletmez misiniz, düşünmez misiniz?’’ ilahi ikazının muhatabı önce yöneticilerdir. Bu makamlar, yetkiler cehennem ateşimiz olmasın.

Bırakın araştırmayı, her gün televizyonlardaki haberleri toplasanız gıda alanının ‘’ teröristan’’ olduğunu görürsünüz.

Avrupa’ da kıyamet koparan olay, bizde…

Hep sonuçları konuşuyoruz. Sebepler: ‘’Elimizle yaptıklarımız.’’

‘’İsraf haramdır.’’ ‘’ Yılan bile toprağı kanaatle yer.’’, ‘’Görev ateşten gömlektir.’’ ,‘’Kul hakkı muhatabı ile giderilir.’’…

Bu değerlerim nere gitti ola?

‘’Gavuristan’’ da arasak mı?

‘’Gıda terörü var.’’ demek, malumu ilandır. Malumu ilan etmek devletin işi değildir. Devlet, anında konuya çözüm üretir. Devlet güçtür, eylemdir, icradır. Malum olmayanı bulmak, araştırmak, yerin altını ve üstünü dinlemek devletin, yönetimin asli işidir.

Hani, ’’ Dicle’nin kenarında bir kuzuyu kurt kapsa…’’ diyoruz ya…

. . . . . . . . . . . . . . . .

Eyleminiz yoksa, söyleminiz faso fiso olur.