Hz.Pir İbrahim Gülşeni’nin Maraş’tan Mısır’a Yolculuğu

Yazılarımda zaman zaman şehrimizle irtibatı olmuş günül adamlarından, tasavvuf ehli büyüklerimizden naçizane bahsetmekteyim. Bu günkü yazımda da; “Gülşenîye” tarikatının kurucusu Hz. Pîr İbrahim Gülşenî’nin Maraş’a teşriflerinden ve buradan da Mısır’a gitmelerinden bahsetmeye çalışacağım.

GÜLŞENİYE TARİKATININ KURUCUSU

İbrahim Gülşenî hazretleri Miladi. 1423-1534 yılları arasında yaşamış bir tasavvuf büyüğüdür. Diyarbakır’da dünyaya gelmiş. İlim ehli bir alileye mensuptur.

Dört yaşındayken Kur’an-ı hatmeder. Türkçe kitaplardan ayet ve hadisler okumaya başlar. İlim tahsili için Maverâünnehir’e gitmek için yola çıkar. Tebrîz’e vardığında Uzun Hasan’ın kazaskeri Molla Hasan ile karşılaşır, onun kabiliyetini fark eden Molla Hasan, tahsilini Tebrîz’de de yapması için ikna eder. Burada Uzun Hasan’ında yardımıyla medrese eğitimini görür ve Molla İbrahim olarak herkes tarafından tanınmaya başlar.

“SEN OL BEKANIN GÜLŞENİSİN”

Hz. Pîr İbrahim Gülşenî; Halvetiyye tarîkatı ikinci pîri Seyyîd Yahyâ’yı Şirvanî’nin halîfelerinden Dede Ömer Rûşenî ile tanışarak O’na intisab eder. Sıkı bir zühd ve riyazet hayatı yaşamaya başlar. Rûşenî’nin O’na bir gül vererek “sen ol bekanın gülşenîsin” demesi üzerine “Gülşenî “ lakabını kullanamaya başlar. Mürşîdinden hilafet alarak kurduğu tarikata “Gülşenîye” denilir.

İbrahim Gülşenî  hazretleri; Halvetiyye tarîkatı ikinci pîri Seyyîd Yahyâ’yı Şirvanî halifelerinden Dede Ömer Rûşenî ‘niye intisabı ile, asıl itibarı ile hazret Halvetiye tarikatındandır.  

1495 yılında çok sayıda müridiyle birlikte hacca gider.Burada bazı Mısırlı alimlerle tanışır ve daha sonra Tebriz’e geri döner. Şah İsmail 1502 de Sultan Elvend’i mağlup ederek Tebriz’e girince ailesiyle birlikte şehirden ayrılarak doğduğu şehir Diyarbakır’a döner.

Hz. Pîr İbrahim Gülşenî, Kudüs’e gitmeyi istiyordu. Bunu çok arzuluyordu. Ancak bu isteği her defasında reddedildi. Daha sonra Cenab-ı hak onun bu isteğini yol güzergahına Maraş’ıda dahil ederek kabul eyleyecekti.

ALAÜDDEVLE BEY MARAŞ’A DAVET ETTİ

Maraş merkezli geniş bir coğrafyada hüküm süren Dulkadiroğlu devleti hükümdarı Aleüddevle bey Diyarbakır’a gider. Orada İbrahim Gülşenî hazretlerini ziyaret ederek Maraş’a davet ederler. Hazret davete icabet ederek Maraş’a gelir. Birkaç ay, ya da birkaç hafta gibi bir sürede şehrimizde kalır. Maraş’ta kaldığı süre içerisinde Dulkadiroğlu hükümdarı Alaüddevle beyden, şehir eşrafından, ahaliden ve ulemadan büyük hürmet görürler.

Alaüddevle bey  Dulkadiroğlu devleti hükümdarı. O yıllarda Maraş’ta çok geniş imar ve inşa çalışmaları başlatmıştı. Miladi 1501 yıllarında Maraş Ulu Camiini tamiratını yaptırmış. 1510 yılında kendi vakfiyesi olan kapalı çarşı külliyesi içerinde ki Yum baba dergahını, Maraş Mevlevihanesi’ni inşa ettirmişti. ( Kahramanmaraş kapalı çarşı külliyesi içerisinde, bedestenin doğu tarafında, şimdiki saatçılar pasajı olarak bilinen yerde ) Hz. Pîr İbrahim Gülşenî, Maraş’ta misafir edildiği süre içerisinde, Dulkadirli vakfiyelerini, camileri, dergahları da ziyaret eder. Muhtemelen Maraş Ulu camiinde namaz kılmışlar, Yum Baba Maraş Mevlevihane’sinde de zikir meclislerinde katılarak Maraş’lı ihvanlarla hasret gidermişlerdir.

TEKKE TAHSİS EDİP, MARAŞ’TA KALMASINI RİCA ETTİ

Alaüddevle bey İbrahim Gülşenî’ hazretlerine Maraş’ta kalması için ricada bulunur. Tekke tahsis ederek her türlü ihtiyacının karşılanacağını söylese de, Hazretin çok istediği Kudüs ve Mısır’a gitme arzusu daha ağır basar.

Zira o dönemde Avrupa’daki bazı mahfillerde Osmanlı’yı yenebilmek için çare aradıkları ve Tapınak Şovalyelerinin toplantılar yaparak “Osmanlı’yı alt edebilmek için önce Mekke ve Medineye saldırmak Peygamberlerinin türbesine zarar vermek gerekir” şeklinde edepsizce kararlar aldığı biliniyordu.

“KALKIP GELSİN, HARAMEYN HİZMETİ ONA VE ONUN NESLİNE VERİLDİ”

Yavuz Sultan Selim Han’ın nedimi Hasan Can’ın anlattığına göre  Peygamber Efendimiz  Kapıağası Hasan Ağa’yı mânâ âleminde şereflendirerek  “ Haremeyn hizmeti ona ve onun nesline verildi, kalkıp gelsin ” buyurmuştu. Böylece Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır ve Arabistan seferlerine izin verilmişti.

İbrahim Gülşeni hazretleri de Kader-i İlahi icabı bu sebeple Maraş’tan ayrıldı. Mısır’a doğru yola çıktı. Kudüs’te kırk gün kalıp erbain çıkardıktan sonra Mısır’a geçti. Kahire civarında Birketülhac denilen yerde kısa bir süre konakladı. Dede Ömer Rüşeni’nin Timurtaş adlı halifesi daha önceden Mısır’a yerleşmişti. Gülşeni’yi Kahire’ye davet etti. Burada bütün camileri dolaşan İbrahim Gülşeni, Babü Züveyle semtinde bulunan Müeyyediyye Camii’nde bir hücrede erbain çıkararak oraya yerleşti. Şöhreti kısa sürede her yere yayılmaya başladı.

YAVUZ’UN MISIR FETHİNE ZEMİN HAZIRLADI

Yavuz Sultan Selim han hazretleri Mısır’ı fethedip Kahire’ye geldiğinde Hz. Pîr İbrahim Gülşenî’yi ziyaret eder. Görüşüp hasret giderirler, bir isteği olup olmadığını sorar. Gülşeni hazretlerinin tek ricası vardır. Müeyyediye Camisi önündeki, araziyi dergâh yapımı için bağışlamalarıdır. İstek hemen yerine getirilerek dergah inşasına hemen başlanılır.    

İşte bu sebeplerle, Hz. Pîr İbrahim Gülşenî Maraş’ta kalamamıştı. Nasıl ki Anadolu’ya önce dervişler geldi, manevi fetih gerçekleşti; akabinde ordu geldi. Nasıl ki Rumeli’ye önce dervişler gitti, manevi fetih gerçekleşti; akabinde ordu gitti. Gülşenî efendimizin Mısır’a giderek dergah kûşad etmesi, Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferine zemin hazırlamak içindi. Allah ve Resulü böyle murad etmiştir diye inanıyoruz.

HZ. MEVLANA BEYTİNDE YAZMIŞTI

Mevlânâ Celaleddin-î Rumî hazretleri de bir beytinde;

“Dîdem ruh-ı hub-ı Gülşenî râ

 Ân çeşm-i çerağ-ı Rûşenî râ”

(Gülşenî’nin güzel yüzünü gördüm, o Rûşenî’nin gözünün ışığıdır.) diyerek geleceğini müjdelemişti.

24 bini aşkın beyitten oluşan, dil açısından çok önemli Türkçe divan yazmıştır. Arapça divanı ve 40 bin beyitlik Ma’nevi isimli mesnevi Farsça olarak Hz. Mevlana’nın Mesnevisine nazire olarak yazılmış olup, Gülşeniler arasında büyük bir ün kazanmıştır.

KANUNİ İSTANBULDA KALMASINI İSTEDİ

Şeyh Seyyid İbrahim Gülşeni hazretleri bir aralık İstanbul’a gelmiş ve Kanuni ile görüşmüş, padişah kendisine saygı göstermiş, kehhalbaşına şeyhin gözlerini tedavi etmesini emretmiş ve o da şeyhin ilerlemiş yaşına rağmen onun gözlerini açmıştır.

Mısır’da gitmek üzere İstanbul’dan ayrılacağı zaman Kanuni’nin Gülşeni Hazretlerinden İstanbul’da kalmasını istemişler ancak çok yaşlandığını ileri sürerek bu teklifi kabul etmez. Bunun üzerine de Kanuni’nin bir halife bırakmasını rica etmesine karşılık Hasan Zarifi’yi İstanbul’da halife olarak bırakırlar.

Şeyh Seyyid Hz. Pîr İbrahim Gülşeni efendi, Mısır’a döndükten sonra yaklaşık beş yıl daha yaşamış ve 9 Şevval 940 (23 Nisan 1534) tarihinde hakka yürümüştür. 

Allah şefaatlerine nail etmesi temennimizle,

Selam ve sevgilerle. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi