M.Halit AYHAN
Mü’minin Vasıflarından:Yalan Söylemez
Değerli Kardeşlerim bizleri yoktan var eden yüce rabbimiz bizleri çeşitli kural ve kaideler çerçevesinde yaşamamızı emretmiş, bu kurallardan biriside yalandan kaçınmamızdır. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir.
Hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:
Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedik, mü'min korkak olur mu?"
"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! Buyurdular.”
Hadis-i Şeriftende anladığımız üzere yalan bir mü’minde bulunamaz. Sevgili Peygamberimiz:
"Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde "yalancılar" arasına kaydedilir."
"Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar."
Yalan söylemek şirk, anne ve babaya isyan derecesinde büyük günahlar sınıfındadır.
Peygamberimiz bir gün ashabına; "Bakın, büyük günahların en büyüğünü size bildireyim mi?" diye buyurdu. Oradakiler; “Ey Allah'ın Rasûlü, Evet bildir," deyince, Efendimiz (s.a.s); "Allah'a şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek" buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve "İyi belleyin, bir de yalan söylemek, yalancı şâhitlik yapmaktır" buyurdu. Bu son cümleyi sürekli tekrarladı.
Ayrıca insan, yalan söylediğinde kimsenin bunu fark etmediğini zanneder. Oysaki Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir uyarı yapılmaktadır:
“Hiç şüphesiz Rabbin sürekli görüp, gözetlemektedir”(Fecr, 89/14),
Elbette Yaratan yarattıkları varlıkları her daim görmektedir. İnsanlar O’nu görmese bile O yarattıklarını her daim görücüdür. Bununla beraber bir başka gerçek şudur ki; her birimizin yanında yaptıklarımızı yazan melekler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerimde:
"İnsan hiçbir söz söylemez ki, onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen ve (kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." (Kaf, 50/18)
Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde yalandan uzak durmamızla ilgili bizlere şu tavsiyelerde bulunmaktadır:
“Hakkında bilgi sahibi olmadığı şeylerin ardına düşme. Gerçekten kulak, göz, ve gönül hepsi (bu durumdan) sorumludur. ”(İsra, 17/36)
“O halde pis putlardan sakının; yalan sözden kaçının.”(Hac,22/30)
“Ey İman edenler! Allah’tan sakının ve doğru sözlülerle beraber olun.”(Tevbe, 9/119)
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab, 33/70-71)
O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir. (Hud, 11/112)
Sevgili Peygamberimizde:
“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, Fücura (yani yoldan çıkmaya) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.”
Değerli Kardeşlerim Efendimizin (s.a.s.) hayatından hepimizce malum olan bir kesiti sunmak isterim. Kâbe’nin tamirinde Kureyşliler "Hacer-i Esved"i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar. Kureyş'in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu. Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki, Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını" teklif edildi. Bu teklifin kabul edilmesiyle Haremin kapısından gerecek olan beklenmeye başlandı. Kapıdan Hz. Muhammed (s.a.s) girince buna o kadar sevindiler ki, “el-Emîn, el-Emîn,” geldi, O’nun vereceği karara razıyız dediler. Hz. Muhammed (s.a.s.), üzerine Hacer-i Esved-i koyduğu yaygının uçlarını Kureyşin ulularına tutturdu; hep berâber, konulacağı yere kadar taşıdılar. Hz. Peygamber (s.a.s.)'de taşı alıp yerine yerleştirdi. Anlaşmazlığın bu şekilde çözümlenmesi herkesi memnûn etti. Böylece büyük bir felâket önlenmiş oldu. Sevgili Peygamberimizin hayatını kendimize rehber edip doğru olan insanın toplumda önemli bir yerde bulunacağı onun söylediğinin toplum tarafından kabul edileceğini anlamaktayız. Yalan insana bataklığa düşmesi gibidir. Yalanı söyledikçe batıkça batar. Şaka dahi olsa dinimiz yalandan uzak durmamızı istemektedir. Yalan sadece 4 yerde söylenir ki bu durumda günah olmaz bunlar:
Savaşta, 2- İki Müslümanı barıştırmak için, 3- İki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için,4-Küsmüş olan karı kocayı barıştırmak için
Bu durumlar dışında mü’min yalandan uzak durur ve kendisini korur ve şunu hiçbir zaman aklından çıkarmaz dünyada yaşadığı her anın hesabını kıyamet gününde karşısına çıkacağını unutmaz. Rabbim bizleri yalan söylemekten ve yalancıların şerrinden korusun. Rabbim bizleri kendisine layık kul, Sevgili peygamberimize layık ümmet etsin. AMİN.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.