Mehmet Dobaoğlu
NE OLUR, YUVALARINIZI YIKMAYIN!
Abdurrahman Acer kardeşim dün, son 7 yılın evlenme, boşanma yani dağılan aileler ile ortada kalan çocuklarla ilgili bir istatistik paylaştı. İnanın derin bir üzüntü duydum, çünkü rakamlar her geçen gün artıyor. Peki yuva yıkılırsa, toplumsal düzen bundan nasıl etkilenir? Cevabı yakın ve uzak çevremizde net olarak ortada ve yaşanıyor…
2012 yılı ile 2019 yılındaki rakamlardan aktarayım, sonra karşılaştırma yapıp, ardından da neler yapabiliriz konusunu yazalım inşallah!
2012 yılında yaklaşık 600 bin evlenme, 190 bin boşanma davası ve ardından 123 bin ayrılık. Ortada kalan çocuk sayısı 100 bin, yani velayete bırakılan çocuklarımız…
2019 yılında evlenen 541 bin, boşanma davası 248 bin, boşanan 155 bin, velayette bırakılan çocuklar 140 bin.
Rakamlar neyi gösterdi. 7 yılda evlenenlerin sayısı 60 bin gerilemiş. Açılan dava sayısı 50 bin artmış, boşanan sayı 35 bin artmış, ortada kalan çocuklar ise 40 bin artış göstermiş.
Bu şu demek evlerde yangın var. Yuvalar yıkılıyor, buna paralel şiddet artıyor, birde ortada kalan çocukların psikolojisini düşünürseniz yangın hiç söndürüleceği benzemiyor! Bu gerçekten çok ciddi bir durum
NEDEN Mİ?
Bir konuyu dillendirdik, şimdi neden, sonuç ilişkisini de yazmak durumundayız. Neden sorusunun cevabın çok ama çok önemli.
Gazetecilik hayatım boyunca benzer sorunları ve soruları araştırıp, çok yazdım. Ne yazık ki, ben yazdıkça sayı durmadı daha da arttı. Bu da gösteriyor ki, aileyi ayakta tutan direkler çürük.
Çünkü toplum değerlerinden uzaklaştıkça, ‘ben’ merkezli hareket etmeye başlıyoruz, böyle olunca da sen sensen, bende benim anlayışı yaygınlaşıyor, sonuç da yukardaki rakamlara yansıyor.
Birincisi biz çocuklarımızı evliliğe hazırlayamıyoruz ki bunda eğitim sisteminin büyük payı var.
Bir genç okuyup, işe girdikten sonra doğal olarak evlilik yapıyor ama yapacağı büyük ortaklığın zorluklarını bilmiyor. Sorumluluk alamıyor, almıyor. O hayatı boyunca tost yedi, test çözdü o kadar.
Bunun için çocuklara evliliğin ciddiyeti öğretilmeli, eşlerin birbirini çok iyi tanıyarak evlilik yapması gerektiği kavratılmalı. Nişan dönemi iyi geçirilmeli. Sevgi tek başına evliliğin sürmesine yetmiyor ve siz ona aşk deyin. Beraberinde sorumluluk, sadakat, sabır gerektiren evlilikler kısa sürede çürüğe çıkıyor. Oysa insan Allah için evlilik yaptığının farkında olsa, İslami değerlerle evliliğini yürütse sorunlar daha da azalacaktır diye düşünüyor. Ama olmuyor…
Bunun için özellikle ergenlik döneminden sonra kademeli olarak okullarımızda eşler arası sabır, sadakat, mutlak ekonomisi, çocuk bakımı v.s. konular da dersler verilmeli. En azından rehberlik yapılmalı.
HAYAT MEKTEBİ
İnanın kırk yıllık meslek hayatımda, çocukların seviyelerine göre bu konuda öğrencilerimi bilgilendirdim ve kesin dönütte aldım.
Anne ve babalar ayıptır, çocuklardan utanırım diyerek bu konu üzerinde durmayınca, evlilik ilk günden itibaren sorunlar yaşanıyor.
Bu konuda daha akademik yazmak isterdim, zaten Sevgi Suyu kitabımda baştan başa bunu anlatıyor.
Değerli dostlar, aile yıkıldığında toplum sarsılır, büyük yara alır. Bunun için çırpınıyorum, belki bir yuva kurtarabilir miyiz diye bu yazıları kaleme alıyorum. Biliyorum ki, boşanmalarda olan çocuklara oluyor.
Evet, zaman zor, problemler dağ gibi, evlilik ortaklığını da götürmek fedakârlık ister ama bütün bunları Allah için yaptığınız bilincinde olursanız, çileniz ibadet olur. İnşallah da cennette daha güzel günler sizin olur.
Biliyorum şu anda cinnet getiren insanlarımız var, gel de sen çek diyenlerin olduğunu duyar gibiyim. Onlara da asır suresini hatırlatıyorum, sabır dinin yarısı değil mi?
Evet boşanmada bir çözüm ama son düşünülmesi gereken konu olmalı. Bu vesile ile boşanmak isteyenler ne olur, bir daha düşünsünler diyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.