Dr. Mustafa Coşkun Kale

Dr. Mustafa Coşkun Kale

NEREDE BENİM BONFİLEM ?

"OÙ EST MON FİLET ?" 
veya
" NEREDE BENİM BONFİLEM ?"

Sanırım 1996 yılıydı. Bakanlık  tarım ve Hayvancılıkla ilgili araştırma ve inceleme için heyet halinde bizleri  Fransa'ya göndermişti.
Fransız çiftçileri eriyen gelir kayıplarının telafisi adına hemen hergün Paris'teydiler. Sütlerini yola döken süt üreticileri, besiciler v.s cadde ve meydanları hak arama adına dolduruyordu.

Şanzelize de yol kenarı kafede soluklanırken, gittikçe artan şiddette sloğanik sesler duyuyorduk. "Neyin nesi ? " diye meraklanıp kalabalığa doğru adımlarken, dikkatimizi koca koca pankartlara yoğunlaştırılmıştık. Evett Fransız tüketicilerinin zamlanan et fiyatlarını protesto eden yürüyüşüydü bu..
Neler yoktu ki pankartlar da, où est mon filet ? (nerede benim bonfilem ?), patience du gouvernement ! (hükümet sabrımızı taşırma !), nos revenus ont-ils augmenté ? (gelirimiz arttımı ki !?) v.s.

Heyet de bulunan "üstad"ımız" alın size Fransa da tarım ve hayvancılık ! Üretici ve tüketicisinin böyle  duyarlı olduğu toplum i" deyiverdi. Neyse...

İki Dünya savaşında da açlık-kıtlık görmüş Avrupalılar, hani bizde asırlardır söylenip de bir türlü uygulamak istenmeyen "insanı yaşat ki devlet yaşasın" dusturunu devlet felsefeleri haline getirmişler. "önce insan !" diyerek, insanının kesintiye uğramadan (arz güvenliği) sağlıklı dengeli beslenmeleri için tüm kaynaklarını rantabilitesi yüksek şekilde seferber etmişler. Bugün başta Fransa olmak üzere tıp ve beslenme uzmanlarının önerdiği ortalama 70 kg ağırlıkta insan için gerekli günlük 35-40 gram üstün vasıflı hayvansal proteinle beslenme normunu çoktan yakalamışlardır. Üstelik hem üreticisini hem tüketicini memnun ve mutlu kılarak milyarlarca €'luk  ihracatı da cabası..
Hemen her üretim alanında üretici birlikleri yani sivil toplum kuruluşları mevcut. Bu örgütlerin tek amaçları var; üreticilerinin hak ve hukuku korumak, ürünlerini en uygun fiyattan pazarlamak, üreticinin ihtiyaç duyduğu girdiyi zamanında ve en uygun fiyattan temin etmek. Bizde ki  idealist görev yapan sivil toplum kuruluşi yöneticilerini tenzih ederek, Avrupa da, bizde ki gibi; sırf statü elde etmek, egosunu tatmin için görev alan boynu gravatlı, gosgalı, üyelerinin sırtından geçinen kanını  emen vampir sivil toplum örgütü yok. Hesap veren sorgulanan ve devletçe üreticiler adına sürekli kontrol edilen bir sistem bu...Tarla veya ahırdan sofraya kadar aracıyı minimize etmiş mükemmel bir lojistik ağı... 
Ortalama dört kişilik bir Avrupa ailesi yılda 350 kg et tüketirken, dört mevsimli , Van Gölüyle birlikte dört denizli bu güzel vatanın mahsun insanları ancak ve ancak yılda Avrupalıların tükettiklerinin beşte biri et tüketmektedir. Türkiye de gelir dağılımı adaletsizliğini de dikkate alırsak bu belki onda yada yirmide otuzda bir demek...Üstelik onlar da arz darlığı olmadığından ette kalite -fiyat ilişkisi mükemmel işlemekte, gövdenin besin değeri en yüksek praparatı bonfile fiyatı, besin değeri bonfileden on kat düşük kıymalık etin fiyatınıdan 8-10 kat  daha yüksek. Bizde bu oran yaklaşık 2  kat. Yani dar gelirlilerin en çok tükettiği kıyma fiyatı  bonfilenin 1/5' ı olması gerekirken yarı fiyatına tüketiyor. Vurun ablaya misali

İnsanımız, sadece ve sadece hayvansal gıdalarda bulunan ve eksojen amin asitlerden yeteri kadar tüketemediği içindir ki, daha altmışına gelmeden beyin fonksiyonları dumura uğruyor" hâ hu" demeye başlıyor. Birilerinin sorma sorgulama yetisini kaybetmiş bu topluluklar hoşuna gitse de, "elin gâvuru" doksanlı yaşına kadar hâlâ üretiyor dahası mucidlik peşinde..yetiş yetişebilirsen !

Bu yazıyı hazırlarken Pazarcıklı dostumu yâd ettim. Demişti ki; " Allah biz garaları niye yaratmış biliyon mu ? Hâ bre birbiriyle kavga etsin diye.. Biz, yok laik- antilaik, dindar-dinsiz, alevi-sunni, kürt-türk, milli-gayri milli diyecek kafalarda bununla yorgun- arğın düşecek ki, yumaklanan tortulaşan sorunları göremiyeceğiz. Hem gardaş, gâyri ben garalıktan vazgeçeceğim saçımı sarıya boyatıp gözüme de renkli lens taktıracağım. Biz garalar bitmek bilmeyen kavgaya tutuştukça sarılar hep aradan sıyrılıyor " dediydi. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Mustafa Coşkun Kale Arşivi