Dr. İmbat Muğlu
ONİKİ ADA
Oniki ada tabiri, irili ufaklı birçok adası bulunan Ege denizinin güneydoğu kesiminde Anadolu kıyılarına yakın konumda yer alan ve Menteşe adaları, Güney Sporat adaları gibi isimlerle anılan adalar grubunun 1912’de İtalyan işgaline uğrayan bir bölümüne Yunanlılar’ın verdiği Dodeca-nissas adlandırmasının Türkçe tercümesine dayanır. Bu adalar Batnoz (Patmos), Lipso, Leryoz (Leros), Kilimli (Kalimnos), İstanköy (Kos), İstanpulya (Astipalaia/Astropalya), İncirli (Nisiros), İlyaki (Tilos), Sömbeki (Simi), Kerpe (Karpatos), Herki (Halki) ve Kaşot’tur (Kasos). Bunların çoğu Anadolu’nun devamı olan kıta sahanlığı üzerindedir ve fizikî bakımdan Anadolu’nun bir parçasıdır.
Dodeca-nissas (Dodecanese) tabiri bütün Batı dillerinde kullanıldığı gibi Osmanlı Türkçesi’nde “Cezâyir-i isnâ-aşer” şeklinde geçer. 1309 yılından beri Saint-Jean şövalyelerinin elinde bulunan Rodos ve Oniki Ada 1522’de Kanûnî Sultan Süleyman tarafından fethedildi. [1] Ege Denizi’nin güney doğusunda yer alan “12 Adalar” olarak tanımlanmakta olan, aslında sayıları 12’den daha fazla olan adalar 20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun tartışılmaz bir parçası olan bu adalara ilk saldırı, Trablusgarp ve Bingazi’deki çıkarlarını koruma gerekçesiyle 1911’de Osmanlı Devleti’ne savaş açan İtalya’dan geldi. İtalya 28 Nisan - 20 Mayıs 1912 tarihleri arasında İstanpulya, Rodos, Herke, Kerpe, İlyaki, Leryoz, Batnoz, Kilimli, Lipso, Sömbeki ve İstanköy adalarıyla birlikte toplam on altı adayı işgal etti.
15-18 Ekim 1912’de İtalya ile Osmanlı Devleti arasında İsviçre’deki Lozan kentinin Ouchy semtinde imzalanan ve “Ouchy (Uşi) Antlaşması” ya da “Birinci Lozan Antlaşması” olarak bilinen anlaşma ile sona erdi. Buna göre Osmanlı Devleti Libya’daki askerlerini geri çekecek, bölge özel bir statüye konulacak, karşılığında İtalyanlar da işgal ettikleri 12 Adalar’ı geri verecekti. İtalyanlar Trablus’taki mahalli güçlerin arasında hâlâ bazı Osmanlı subayları bulunduğu bahanesiyle bu adaları bırakmadılar. 12 Adalar’ın statüsü İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar böyle sürmüştür. İtalya’nın II. Dünya Savaşı’nda Almanya tarafında yer almasıyla birlikte Ege adaları meselesi tekrar tartışılmaya başlandı. İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri, 8 Eylül 1943’te Yunanistan’a savaş açan İtalya’nın kayıtsız şartsız teslim olması gerektiğini ilân edince New York’ta toplanan Oniki Ada temsilcileri Yunanistan’la birleşmek istediklerini ilân ettiler.
İtalyan egemenliğindeki adalar savaş sırasında önce Almanların, ardından İngilizlerin eline geçti. Almanların adaları boşaltırken Türkiye’ye yaptıkları adaları işgal etme teklifini Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün reddettiği ileri sürülür. (12 Adalar’ı ve Adalar’ın kaybedilme sürecinde İsmet İnönü’nün rolü hakkında Prof.Dr. İlber Ortaylı hocamın ifadeleri şu şekildedir… ‘Reis-i Cumhur İsmet İnönü ile Kars gezisinde temasa geçen Başvekil Şükrü Saracoğlu’nun, von Papen’in kendisine Almanya’nın adaları teklif ettiğini bildirdiği görülüyor. Cumhurbaşkanı, “Almanların adaları kayıtsız şartsız teslim etmeyeceğinin çok açık olduğunu, bu yüzden İngilizler ve Yunanlarla ihtilafa girilemeyeceğini” belirtiyor.)
Adalarda 8 Mayıs 1945’te kurulan İngiliz askerî idaresi Rodos ve Oniki Ada’ya hâkim görünmekle birlikte yönetimin her kademesinde Yunanlılar bulunuyordu. 10 Şubat 1947’de imzalanan ve Türkiye’nin temsil edilmediği Paris İtalyan Barış Antlaşması ile Rodos, Oniki Ada ve Meis savaşta galiplerin safında yer almış olan Yunanistan’a devredilmiştir.. Lozan Antlaşması’nın Anadolu kıyılarına yakın adaların askerden arındırılması hakkındaki hükmüne göre Yunanistan’ın bu adalarda askerî üsler ve yığınak yapamayacağı hükmü kabul edildi. Yarım asırdan fazla Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Adaları gerilimi devam etmektedir. Bu gerilimin en büyük sebebi Yunanistan'ın Doğu Ege Adaları'nı yapılan anlaşma şartlarına göre bu adaları silahlandırmayacak, silah yerleştirmeyecek olması gerekirken aksini yapması Türkiye’nin sert tepkisine neden olmuş/olmaya devam etmektedir…
Yakın tarihte Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan'a hitaben "Kendine gel. Türkiye adaların silahlandırılması konusunda uluslararası anlaşmaların kendine tanıdığı hakları kullanmaktan geri durmayacaktır" demesi oldu. Ayrıca şimdiye kadar Türkiye Yunanistan'ın adaları silahlandırdığı gerekçesiyle de "egemenlik haklarının tartışmaya açıldığını" savunan Türkiye, uluslararası antlaşmalara uyulması için Birleşmiş Milletlere (BM) de birçok mektup gönderdi. Yunanistan'ın adaları silahlandırdığı gerekçesiyle Türkiye silahlı güç kullanma yerine her zaman sulh yolunu seçmiş ve uluslararası antlaşmalara uyulması için tüm tarafları masaya davet etmiştir… Türkiye, dün olduğu gibi bugünde Ege'deki haklarından vazgeçmeyeceği gibi adaların silahlandırılması konusunda uluslararası anlaşmaların kendisine tanıdığı yetkileri gerektiğinde kullanmaktan da geri durmayacaktır… Türkiye kendisi gibi NATO üyesi olan Yunanistan ile birebir çatışma ortamına girmeyi düşünmediği halde NATO’nun diğer üyeleri başta ABD olmak üzere birçok AB ülkesi Yunanistan ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek işin her türlü oyunu oynamaktalar… Özellikle son yıllarda ekonomisinin iflas etmesinden ötürü AB’ye adeta kukla olmuş Yunanistan söz konusu ülkelerinin emir komutasında hareket etmektedir. Yunanistan’ın sürekli gerilim ve kaotik ortam yaratmasının diğer bir sebep ise Güney Kıbrıs Rum yönetiminin akıl almaz talepleridir. 1960’lı yılların başından Kıbrıs Rum tarafı Türklere karşı kapsamlı ve sistematik saldırılara geçmiş bu saldırılar işkence, katliam ve her türlü zulme kadar devam etmiştir. 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunan Cuntasının desteğiyle EOKA lideri Nikos Sampson, adayı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı bir darbe gerçekleştirerek iktidarı kısa süreyle ele geçirmiştir.
Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kasteden bu hareket karşısında Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması çerçevesinde, önce İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunmuştur. Türkiye, İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine, Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974 günü Barış Harekatı’nı başlatmıştır. Böylece Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı önlenmiş, Kıbrıs Türk halkının varlığı da güvence altına alınmıştır. Türk Barış Harekatı aynı zamanda Yunanistan'da Cunta idaresinin de sonu olmuş ve ülkeye demokrasi getirmiştir. Türkiye’nin 20 Temmuz 1974'te başladığı "Kıbrıs Barış Harekâtı" ile Kıbrıs’a yeni bir kimlik tanınması Yunanistan ve dostların işine gelmemiştir.1947'de imzalanan Paris Antlaşması ile 1913 Londra ve 1923 Lozan Antlaşması'na atıfta bulunularak gayri askeri statüde olmak şartıyla adalar Yunanistan'a verildi. 1947 yılından beri gayri askeri statü şartı, Yunanistan tarafından ihlal ediliyor. Uluslararası hukuk açısından 12 adanın Yunanistan'a devrini öngören Paris Antlaşması ihlal edilmiş, geçerliliği tartışmaya açılmıştır.
Meis ve Sisam Adaları’nda deniz ve hava üssü kurduğunu, son yıllarda çok ciddi sayıda asker çıkardığına da tanıklık etmekteyiz. Yunanistan tüm bu hukuksuzluğu 'meşru müdafaa' hakkına dayanarak' yaptığını söylüyor. Türkiye için bir beka meselesi haline gelmiş olan Oniki Ada konusunda asla taviz verilmemelidir.
[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/oniki-ada
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.