Savaş ve Çocuk

Savaş ve Çocuk
Oysa ki çocuklara ölmek değil, gülmek yakışır…

Yerküre insanoğlu ile tanıştığı günden bu zamana dilimine kadar; sürekli bir mücadele, savaş, kan, gözyaşı, kaos, şiddet, zülüm ve ölüm gibi kelimelerin geçtiği cümlelerle anılmaktadır. Tarih öncesi savaş, yazının bulunmasından ve devletler gibi büyük sosyal yapıların kurulmasından önceki çağlarda yapılan savaşlardır.

Tarihî savaşlar Sümerlerde Bronz Çağı'ndaki profesyonel ordularla birlikte başlar. Bazı topluluklarda ise daha sonraki dönemlerde dahi tarih öncesi savaş var olmaya devam etmiştir. Günümüzde savaşlar göğüs göğüse çarpışma yerine artık yüksek teknoloji ile üretilmiş silahlarla yapılmaktadır. Eskiden büyük cephe savaşları şehirlerden uzak meydanlarda yapılmaktaydı.  Şimdi ise savaş; artık sivillerin oturduğu şehirler, çocuklarla dolu parklar ve annelerle dolu pazarlarda olmaktadır. Günümüzde milyonlarca çocuk, doğrudan ya da dolaylı olarak, savaş ve terör olaylarının kurbanı haline gelmektedir. Tarih boyunca İnsanlığı kasıp kavuran savaşlarda en çok kadın ve çocuklar etkilenmiştir. Birçok çatışmada savaşın kötü sonuçları en çok çocukları kapsamaktadır. Savaşların yegane mağdurları çocuklardır. Savaşan çocuklar ise savaş kahramanları değil, savaş mazlumlarıdır.

Çünkü kendilerini bu savaşın içine sürükleyen büyüklerine özenen bu çocuklar ellerine verilen son model silahlarla birer insan katli makinesine dönüştürülmektedirler. Savunmasız ve nasıl savaşacağını bile bilmeyen, eline silah verilerek sözde ölüm makinesine çevrilen çocuğun karşısına dikilen özel eğitimli, mesleği askerlik olan personel dikildiği zaman doğal olarak o çocuğu saf dışı etmek çok basit.  Savaşın yol açtığı gıda sıkıntısı, açlık, sağlık hizmeti alamamak, insani yardımlara ulaşamamak çocukların hayatını kaybetmesinde en büyük etkenler olarak görülüyor.

SaveTheChildren CEO'su Paul Ronalds güç kavgasının asıl kurbanlarının çocuklar olduğunu şöyle özetliyor: "Çatışmalarda ölen her bir savaşçı için 5 masum çocuğun hayatını kaybettiğini düşünmek utanç verici."

Son on yılda iki milyondan fazla çocuk savaşlarda acı çekerek, tıbbi müdahale yapılmaksızın ve bazen yapayalnız kurşunlanarak öldürülmüştür. Ölen çocukların 2-3 misli çocuk ise sakat kalmıştır. Bir o kadar çocuk ise öksüz ve yetim kalmıştır. Savaşın etkisi sadece ölüm ile bitmiyor. Son on yılda on beş milyona yakın çocuk evsiz, mülteci ya da her türlü istismara açık kamplarda ömürlerini geçirmektedir. Çatışmanın sonucunda oluşan acı ve ölüm en korunmasızları yine çocuklardır. Günümüzde birçok ülkenin silahlı kuvvetlerinde 10 yaşında çocukların görülmesi artık kanıksanmıştır. Afganistan’da savaşan askerlerin % 45’inden fazlasının 18 yaşın altında olduğu tahmin edilmektedir. Savaşla birlikte norm ve değerleri altüst olmuş bir toplumda büyüyen çocuklarda birçok alanda davranışsal bozukluklar gözlenmektedir. Savaşın psikolojik etkileri her çocuğa yansımaktadır.1990 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin üç temeli vardır. Bu temeller, tümü oluşturan birçok madde üzerinden tanımlanır ve birlikte anlaşılıp hakkıyla uygulandığında çocuğun güvenliğini ve sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlayabilir.

1- Çocukları etkileyebilecek politikaları kararlaştırırken çocuğa en çok uygun olan dikkate alınmalıdır. Her çocuk bu kanunun kefesinde bir başka çocuktan değersiz değildir. Bu nedenle her çocuk kendine en uygun seçimi yaparken kendi ilgilerini göz önüne almalıdır ve bu seçim çoğunluğun seçiminden etkilenmemelidir.

2- Herhangi bir yaştaki çocuğun kendisi ile ilgili verilecek kararlarda katılım göstermesi bu kararların çocuğa uygun olma olasılığını artırırken çocuğun haklarının ihlal edilme olasılığını azaltır. Ergenlerin çoktan beridir bilgi sahibi olma hakkı ve uygun seçimler yapma hakkı olduğu kabul edilmektedir.

3- Fark gözetmeme birey veya topluluk olarak çocuklara uygulanacak herhangi bir politikanın kuralı olmalıdır. Çoğu istismar fark gözetmeme kavramının uygulanmaması sonucu ortaya çıkmaktadır. Üç ülke (ABD, Somali ve Cook adaları) dışında tüm ülkeler tarafından imzalanan BM çocuk hakları sözleşmesi çocuk haklarını korumak için etkin bir belge gibi gözükmektedir. ABD, dünyanın çoğu bölgesinde politikaları dayatan, uygulayan ve koruyan bir role bürünmüştür. Çocuklara yapılacak en büyük adaletsizliklerden birisi, bu sayılanların daha önce de düşünüldüğü fakat uygulamaya geçemediği şeklindeki yaygın söylemdir. Benzeri denemelerin başarısızlığının nedeni koruyucu ülkelerin şiddetli bir saldırı karşısında durmak için gönülsüzlükleridir. Doğu Bosna’daki Srebrenica sözde bir “koruma gücü” ‘nün “BM koruması” altındaki insanların yaşamlarını nasıl riske attığına güncel bir örnektir.

Dünyanın geri kalanı o bölgede BM tarafından oluşturulan bir koruma gücünün varlığına inanırken o bölgede bir soykırım süreci yaşanıyordu. Yaşananlar göstermektedir ki, çocuk hakları gelişmemiş ülkelerdeki savaş ilancılarının kafalarını karıştıran bir kavram değildir. Bu tür rejimlere satılan silahların çoğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış ülkelerin devletçe desteklenen firmalarından gelmektedir. Bu gibi ülkeler suç ortaklığını inkar etmektedirler, fakat yarattıkları finansal ve politik ortamla silah tacirlerinin alışverişlerine izin vermektedirler ve savaş suçlarından sorumlu sayılmalıdırlar. Yangın yerine dönüşmüş şu yeryüzünde savaşların en ağır bedelini çocuklar ödüyor. Çocuklar savaşın en zayıf halkalarıdır, dolayısıyla her savaş çocuklara karşı yapılan bir savaştır. Çocukların düşleri aslında hep aynıdır; dondurma yemek, bisiklete binmek, balon uçurtmak, oyuncaklarla oynamak. Ama kimileri tek bir şeyi düşünürler; hayatta kalmayı!

"Artık havalar iyice soğudu. Kuş sesleri duyulmaz oldu. Şimdi yalnızca, annesini ya da babasını, kardeşini yitiren çocukların ağlamaları duyulabiliyor. Bizler, bir ülkesi ve umudu olmayan çocuklarız". Dunja, 14.

Bu sözler Eski Yugoslavya'da savaşı yaşamış, son 10-15 yılda savaş nedeniyle yaşamını, sağlığını, anne/babasını ve umudunu yitirmiş milyonlarca çocuktan birine ait. Güvenlik, yüksek çıkarlar ya da ulvi değerler fark etmez; hiçbir gerekçe çocuklara karşı olan yükümlülükleri geri plana atamaz.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.