Abdulbaki GÜNIŞIĞI
Sayın Mahir Ünal Bey Ve Kemankeşlik Üzerine
Aksu televizyonunda Türkoğlu belediye başkanımız sayın Okumuş beyi ve Büyükşehir belediye başkanımız sayın Erkoç beyi ve Türkoğlu kaymakamımızı seyrettim. Hepsi de Türkoğlu’n da yapılan oyunların önemi hakkında konuştular. Daha sonra sayın Mahir Ünal beyin konuşması ekrana geldi. Sayın Ünal orada kemankeşlikten ve onun pirlerinin yeni çıraklara ustalık belgesi verir iken onların kulaklarına okudukları ayeti kerimeden bahsettiler. Bu konuşmadan çok duygulandım. Maraşımızı her meselede çok güzel temsil eden sayın Ünalın kemankeşlik üzerine olan bilgisini takdir etmemek elde değil. Sayın Okumuşun bu oyunların masraflarının sayın Ünal vasıtası ile karşılandığını ve bu güzel oyunların ülkemizde ve Türkoğlu ilçemizde yapılmasının ne büyük bir şeref olduğunu söylemesine inanın çok sevindim.
Bu yazımın sonunda Büyükşehir belediye başkanımızdan isteklerimi sıralayacağım. Bu isteklerim Maraşımız için geç kalınmış kültür işleridir ve artık Maraşımızın bunu ihmal etmemesi gerekmektedir. Türkoğlu ‘n da yapılan uluslar arası geleneksel Türk oyunları, nerede ise bir Türk olimpiyatı gibidir. Dünyadan 22 devlet ve bine yakın sporcu katılmıştır. Bu sporcuların tamamı aziz Türk milletinin harsına ait savaş ve eğlence oyunlarını oynamakta ve bu bizim bütün dünyaya nasıl bir millet olduğumuzu ve kültürümüzün güzel yönlerini göstermemiz için büyük bir fırsat olmakta ve Aziz Türk milletini her yerde kötüleyen ve aşağılayan düşmanlarımıza da çok güzel bir cevap olmaktadır. Sayın okuyucular bu oyunların benzeri ve başlangıcı nerede ise on yıla yakındır macaristanın orta kısmındaki peçenek yurdunda ve boğaç şehrinde Turan kurultayı adı altında yapılmakta ve bu oyunların üç ayağını Türkiye, Macaristan ve Kazakistan temsil etmekte ve bütün Türk dünyası bu kurultaya katılmaktadır. İşte şimdi bu kurultay sayın belediye başkanlarımız ve Sayın Mahir Ünal beyin sayesinde şimdi Maraşımız da yapılmaktadır. Halka çok iyi duyurulmadığını söylememde ayrıca gerekmektedir. Çünkü Maraşımız da bu güne kadar böyle büyük bir spor ve eğlence organizasyonu yapılmamıştır. Bu gibi oyunlar daha çok batı illerimizde yapılır ve bizlerde gıpta ile seyrederdik.
Oyunların ilki ve en çok merak edileni okçuluk yarışmalarıdır. Hem yaya ve hem at üzerinde yapılacaktır. Yaya olan askerlerin kullandığı yaylar biraz büyük olmakla beraber, Türkler daima at üstünde ok attıklarından ve at üstünde gider iken askerin geriye dönerek yay çektiği zaman yayın atın sağrısına değmemesi için küçük olması gerekmektedir. Küçük olan bir yayın en az bir metrelik bir yay kadar uzağa ok atabilmesi içinde çok sert ve esnek olması gerekmektedir. İşte atalarımız bu ihtiyaca binaen uzun yıllar içinde ağaçtan, camız boynuzundan ve balık yüzgecinden ve danaların sinirlerinden faydalanarak bu zamanın fiber glası denilecek esneklikte ve kuvvette bir yay geliştirmişlerdir. Bir Türk yayı en az iki yılda, bir ok ise en yumuşak bir ağaç dalı olan çam dalından on seneye yakın bir zamanda çeşitli merhalelerden geçerek elde edilmektedir. Okçuyan isimli oymak ve boy isimlerinden bildiğimiz Türkmen oymakları yüzlerce yıl ordunun ok ihtiyacını karşılamaları yüzünden bu isimle anılmışlardır. Fakat Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Osmanlıya ve onun temsil ettiği bütün değerlere düşmanlığın gözlerini kör ettiği devlet adamları Osmanlıya ve Türke ait yüzlerce yıllık maddi ve manevi bütün birikime düşmanlık eder iken o güzelim yayları ve oklarımızı yapan ustalara baskı yaparak ve mevcutları ortadan kaldırarak bu güzel sanatın unutulmasına sebeb oldular. Aradan geçen yüzyıl kadar zaman sonra Tokat ta ikamet eden bir Tabib kardeşimiz kendi çabaları ile elde ettiği belgeler ışığında bu Türk hatırasını tekrar canlandırmayı başardı. Bu gün o kardeşimizin sayesinde elimiz ata yadigarı oklar ve yaylar ile buluştu. Avrupalıların uydurduğu orası vidalı burası parçalı uyduruk yaylardan hiç hoşlanmazdım. Rabbime şükürler olsun kaybettiğimiz güzel değerlerimizi tek tek hatırlar ve yaşar iken şimdi kemankeşlilğimizin o güzel adetleri ile beraber birer tozkoparan olacağımız günlere az kaldı. Arkadaşlar tozkoparan ismi ile ilgili olarak biraz bilgi vereyim ve ok atan yiğitlere neden tozkoparan kemankeş dendiği bilinsin. Ok atılır iken kiriş gerilir ve ok uçtuğu zaman kirişten bir toz kalkar. İşte bu toz kaldıracak kadar sert yay çekenlere tozkoparan denilir. Tarihin kaydettiği en büyük tozkoparanlardan biriside Padişahımıza iran şahı tarafından Osmanlı diyarında bu yayı kuracak ve çekecek yiğit varmı diye gönderilen bir yayı kurar iken kasten kıran ve bu hadiseden sonra devlet içinde gösterdiği başarılar ile Veziriazam olan , fakat dürüstlüğü yüzünden devşirme takımı tarafından idamı elde edilen merhum şehit deli Hüseyin Paşa aklıma gelir.
İşte yarın ve ertesi gün yaya okçular ve arkasından atlı okçuları ve daha sonra cirit ve güreşler ile beraber gökböri oyununu seyredeceğiz. Bu oyunları oynayan yabancı oyuncular ve devletler aziz Türk milletinin bu güzel kültür hazinelerini beğenerek ve imrenerek oynamaktadırlar. Bir çoğu ile bu oyunlar sayesinde akraba olduğumuzu hatırlamaya başladığımızı da söylemem gerekmektedir. Oğuzhan atamız bir hatırasında ok atan ve yay çeken yirmiyedi kavmi bir ettim hun ettim demiştir. O günlerden hatıra olarak Türk boylarına aynı zamanda ok denilir. Oğuz atamız Türklerin en büyük ortak yönünün aynı silahı kullanmaları olduğunu çok güzel bir ifade ile bize anlatmıştır. Onun için Türkler boz ok ve üç ok diye iki büyük gruba ayrılırlar. Daha sonra bir çok boy bu ok ismi ile anılırlar. Oğuz isminin kendisi aslen, ok uz isminden galat tır. On ok ve tokuz oğuz ismide dokuz ok manasındadır. Türklerin ata sözlerinde de ok ile ilgili onlarca temsil vardır. Oğuzhanın ok temresinde yaptığı bir çentik, ok atıldığında ıslık sesi çıkardığından ıslık çalan ok sesleri düşmanın moralini bozan ve karşılarındaki düşmanın Türkler olduğunu gösteren bir işaretti.
Cirit oyununu ve güreşi hemen hemen bilmeyen yoktur. Fakat gökböri oyununu Anadolu Türkü unutmuştur. Ağırlıklı olarak kıpçak oyunu olduğundan anadoluda yapılmaya yapılmaya unutulmuştur. Afgan Türkistanında ve bir çok yerde poskaşi veya puskaşi şeklinde telaffuz edilen bu oyunun asıl Türkçesi post veya pust kaçırmadır. İçi boşaltılan buzağının postunu kapma oyunu olup savaş çalışması olan bu oyundaki postun kaçırılmasından dolayı bu isim verilmiş , fakat yüzyıllar içinde puskaşi gibi aslından uzaklaşan bir isim olmuştur. Fakat oğuz Türklerindeki ismi gökböridir. Gök böri ismi mavi kurt, bozkurt demektir. İnşaallah yukarıda ismini saydığım güzide insanlar sayesinde bunları canlı canlı görmek nasip olacak.
Mahir Ünal bey üstüne düşeni gayet güzel yapmış. Bundan sonrası artık Fatih başkana düşüyor. Etrafımızdaki bütün şehirlerin belediyelerine ait gayet güzel mehteran ekipleri vardır. Maraşımızın imam hatibine ait amatör bir mehteranı olmasa halimiz haraptır. Elazığ belediyesinin mehteranını seyredip gıpta etmiştim. Maraşımızın güzel ve eğitimli bir mehteranının olma zamanı geçmektedir. İkinci isteğimizde artık belediye büyükşehir sporları içine okçuluk dalının da konulmasıdır. Bu oyunları tertipleyenlere sonsuz teşekkürlerimi sunar iken Türk milliyetçiliğinin lafta değil özde ancak böyle olacağını söylemem şart. Bunun üstüne artık söze ne hacet diyeceğim. Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.