Sivaslı Halim ve Abdülhamid

Sivaslı Halim ve Abdülhamid
Tarihi geçmiş olarak değil, geleceğimiz olarak görüyorum, Tarih, keyifli, yaratıcı bir alandır.

 Tarihe birbirinden kopuk, bir dizi ezberlenmiş bilgi ya da bağlamından soyutlanmış magazin haberleri olarak değil, yaşamın tüm yanlarını kapsayan, alabildiğine zengin, bir büyük deneyim olarak yaklaştığımızda, çok geniş bir keşif alanı ile karşılaşırız. Ayrıca Tarih, bir toplumda yaşayan insanların ortak hafızasıdır. Tarihi vesika, belge veya resimler ortak hatıraların tazelenmesi anlamına gelir."

Sen tarihini bilmez isen başkalarının anlattığı masalları tarih diye dinlersiniz.

 

sivaslı HALİM

            1908 öncesinin Manastır’ında zamanın Rus Konsolosu’nun şımarıklığı yüzünden çıkan bir hadisenin neticesinde iki neferi idam etme boyutuna varan bu hadiseyi birlikte okuyalım.  Bu utanç verici olay şöyle gelişmişti. Manastır’daki Rus Konsolosu Rostkofski, bir karakolun önünden geçerken kendisine selam vermediği gerekçesi ile Halim ismindeki nöbetçi neferin üzerine yürümüş, kırbaçla suratına vurmuş, izzetinefsi kırılan Halim de tüfeğini ateşleyip konsolosu yere sermişti...

Abdülhamit'in Ruslar için astırdığı asker. 113 yıl önceRusya, İğneada açıklarına donanma göndererek Osmanlı Devleti’ne ültimatom(kesin uyarı) verdi. Birkaç Rus savaş gemisi, Karadeniz’de karasularımıza tecavüz ederek Terkos açıklarına demirledi! Ruslar İstanbul’u tehdit ediyor ve Halim’in asılmasını istiyordu. Bu savaş ilanı sayılırdı. Osmanlı’nın cevabı, padişahtan yolladığı çiçek ile karşılamak oldu Rusları!

Halim Sivaslıydı. Manastır’da askerdi. Askeri karakol önünde nöbet tutarken tanımadığı sivil biri gelip "niye selam vermedin?" diye çıkışmıştı. Bu kişi manastır Rus konsolosu Rostkovski idi. Osmanlı askerlerine, yabancı konsolosları selamlamak zorunluluğu getirilmişti.

Rus konsolos haddini aşan tavırlarıyla bilinen, Türk ahali ve askerlerine kötü davranışlarına defalarca şahit olunmuş biriydi. Konsolos hiddetlendi, Halim’e hakaret ederek kamçısıyla vurmaya başladı. Halim silahına davrandı ve Konsolosu vurarak öldürdü.

Bu olay karşısında Rusya’nın yanısıra İstanbul’daki bütün elçilikler ayağa kalkmışlar, neferin cezalandırılmasını istemişler. Ve bunun üzerine Manastır’da alelâcele  Divan-ı Harp (askeri mahkeme) toplandı. Manastır’da alelâcele toplanan askeri mahkeme dört günde hem Halim’in, hem de hadise sırasında karakolun dışında bulunan bir diğer asker Abbas’ın idamlarına karar vermişti! 

II. Abdülhamid mahkemeyi takip eden Hüseyin Hilmi Paşa’ya Rus Konsolosun öldürülmesi nedeniyle iki Osmanlı askerinin idamının derhal uygulanmasını emretti. Konsolosun ailesine de 400.000 frank (Günümüz değeriyle 1.400.000 Euro civarı) tazminat ödenmesine karar verildi.

MAHKEME SONRASI

İki Mehmetçik, II. Abdülhamit’ten af diledi. Kabul görmedi. Aksine II. Abdülhamit, “ilişkiler bozulmasın” diye Rusları hediyelere boğdu. Rus konsolosun öldüğü yerde kurulan darağacında iki Mehmetçik idam edildi. Rus Konsolosun Osmanlı askeri Halim’e küfrettikten sonra öldürüldüğünü söyleyen bir asker 15 yıl ve Tevfik adlı bir temizlik görevlisi de 5 yıl hapis cezası aldı. Ayrıca nöbetçi asker Halim’in bölük komutanı ile öldürülen Rus Konsolos hakkında kötü konuşan iki Osmanlı teğmeni de meslekten uzaklaştırıldı.

Halim’in suçu “cinayet”, öteki neferin kabahati de “cinayete mani olmamak” idi ve cezalar Rusların gönlünü almak için hemen infaz edilmişti!

Olayın şahidi Enver Paşa mahkemeyi de takip etmişti. Beklenti, idamların saray tarafından hapse çevrilmesi yönündeydi. Çünkü Rus konsolosun haddini aştığı herkes tarafından bilinmekteydi. Ayrıca Osmanlı askeri "üniformalı Konsoloslara" selam vermekle yükümlüydü. Oysa o gün konsolos sivildi ve Halim’in onu tanımaması normaldi. Ve bir gün, beklentilerin aksine Halim ve Abbas asıldı! Olayla hiç alakası olmayan, Türk askerler lehinde tanıklık eden ya da bu haksızlığa itiraz eden birçok subay azledildi, hapse atıldı.

O gün 2. Abdülhamit'in Türk askerlerinin idam edilmesi için baskı yapmak amacıyla karasularımızı işgal eden Rus savaş gemisini çiçekle karşılattığı bölgenin kıyısında, bugün üçüncü hava alanı yapılıyor ve bugünlerde bu hava alanına Abdülhamit Han ismi verileceği iddia ediliyor!

Bakalım, 1933'te Kanapiçe Koyu'nda görevi gereği bir İngiliz subayı vurup diğerini yaralayan Balıkesirli er Musa için İngiltere ile savaşı göze alan Atatürk’ün ismi yerine,

Sivaslı Halim ve Abbas'ın Ruslar istedi diye asan Abdülhamit Han’ın ismi verilecek di yeni hava alanına. Ancak oluşan tepkiler üstüne İstanbul ismi verildi.

            Hadise Halil Erdoğan Cengiz, ve Murat Bardakçı tarafından yayınlanan Enver Paşa’nın otobiyografisinde bu konu hakkında yazdıklarını günümüz Türkçesi ile naklediyorum:

“...Bu sırada ortaya çıkan bir vaka, büsbütün işi karıştırdı. Rusya Hükümeti’nin Manastır Genel Konsolosu Mösyö Rostkofskiaskerlere taarruza, rast geldiği yerde selâm vermediğinden dolayı azarlamaya ve hatta bir topçu neferini darba kadar varmıştı. Nüzhetiye Karakolu önünden geçerken orada bulunan jandarma neferi Halim konsolosu tanımadığından saygı göstermez. Konsolos bunun üzerine kırbaçla yürür. Nefer de askerlik namusunu korumak için ateş eder. Konsolos iki kolunu, vücudunu delen bir kurşunla yere serilir.

Silâh sesi üzerine, kışladan olay yerine koşmuştum. Nefer sakinliğini bozmayarak ‘Ben vurdum’ dedi ve silâhını bana teslim etti. Derhal kurulan askerî mahkemede bulundum. Rusya Sefareti Baş tercümanı Mandelstam’ın hükümete yaptığı hakaret bütün asabımı tahrik ediyor, ‘Ah, ne vakit iyi bir idare kurulacak, ne vakit bizi bu tahkirlerden kurtaracak bir hükümet teessüs edecek?’ diyordum.

 MAHKEME İSMİNİ LEKELEDİ!

Bu sırada genel müfettişliğe tayin edilmiş olan Hilmi Paşa, Manastır’da idi. Askerî mahkeme, Halim ile bir arkadaşının idamına karar verdi. Mahkemenin katibi olduğumdan verilen bu hükmün hiçbir kanuna dayanmadığını söylemeden geçemem. Öldürme hadisesinin jandarma tarafından kızgınlık neticesinde icra edildiğini konsoloshanenin askerî mahkemedeki vekilleri de tasdik ettiler. Bununla beraber idam hükmü ‘Nefer Halim, kızgınlıkla giriştiği öldürme eylemini taammüden tamamladığından ve arkadaşı da öldürmekten menetmediği için idamlarına karar verilmiştir’ şeklinde idi.

Askerî mahkeme, böylelikle ismini sonsuza kadar lekeleyecek bir hüküm vermiş oluyordu. İki nefere verilecek ceza en fazla on beş sene hapis ve beş sene kürek olacaktı. Hüküm böyle verildikten sonra idare kararı idama çevirebilir ama askerî mahkeme haksız bir muamele yapmış olmazdı. Cezanın infazı sırasında sefaret baş tercümanı benimle beraber seyre gitmek istedi. Mahkeme başkanı genel müfettişliğin bu emrini bana tebliğ etti fakat kabul edemeyeceğimi rica ettim ve uygun gördüler. Yalnız, ölen konsolosun cenaze alayı gittiği sırada bataryam beş pare top atışına memur edilmişti, bunu yaptım. Bu olaydaki haksızlığı hiçbir vakit unutamayacağım”.

Hadise, Kâzım Karabekir’in 2008’de çıkan “Hayatım” isimli otobiyografisinin 150. sahifesinde de yazılıdır ve iki hatırat arasındaki fark, Karabekir’in Enver Paşa’nın idam mahalline gittiğini yazmasıdır.

İşte diplomasi, daha doğrusu “taviz” tarihimizin şimdi hiç hatırlamadığımız ilk şehitleri olan Halim ile ismini bilmediğimiz diğer neferinin hüzünlü hikâyesi...

Kaynaklar

Tâviz tarihimizin ilk şehidleri. Murat Bardakçı. Habertürk Gazetesi.

16.09.2016 https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1297215-taviz-tarihimizin-ilk-sehidleri

Moskova Operasyonu. Soner Yalçın. Sözcü Gazetesi. 22 Aralık

2016 https://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/soner-yalcin/moskova-operasyonu-1579402/

Enver, Murat Bardakçı,  S.84-85, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2015

Hayatım, Kazım Karabekir, S.150, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2014

Hanefi Türkçüler. Facebook sayfası 28 Aralık 2015

 https://www.facebook.com/418065518365437/posts/470162543155734/

Abdülhamid Vikipedi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.