A.Süreyya Durna
Sol + CHP + Din Karşıtlığı Ve Din Bilgisizliği
Yahu bir âlem şu bizim memleketin sol “şovalye”leri!. Yani sosyal demokratlar, yani enternasyonalciler, yani milli şeflik döneminin “kıran artıkları” ve salt özlemcileri…
Kendilerini dinden tecrit etmekle veya kendi ifadeleriyle “soyutlamak”la, yükseldiklerini sanıyorlar. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaştıklarını zannediyorlar. Galiba 2000’li yıllara, din rehavetinden kurtulup; dinsizliğin dinçliği ve zindeliği içerisinde girmeyi tasarlıyorlar.
Buyurun Kaf Dağı’nın ardındaki karnaval şenliğine ve ütopya âlemine!.. Şu bizim solcuların; sevinçten zil takıp çiftetelli oynadıklarını, balon uçurduklarını, havaya maytap fırlatarak devrim çığlıkları attıklarını görünüz!.. Şayet katıla katıla gülmek istiyorsanız, işte size beleş tarafından pandomima!.. Yeter ki şu bizim ilerici, çağdaş şempanzeleri; bu mutlu günlerinde yalnız bırakmayın!.. De haydi buyurun!..
***
Memleketimizde kapitalist işbirlikçiler, sermaye taraftarları, burjuvazinin ensesi kalınları ve ağa babaları; emekte olmasa bile, sömürü hortumlarını merkezden muhite doğru uzatabilmek için, az da olsa biraz tepinip ter akıtırlar.
Masonlar, farmasonlar, terfi edebilmeleri için rüştlerini ispatlama noktasında ve mahfillerin buyruğunu yerine getirebilme hususunda; azami derecede gayret gösterirler.
Ama sol patentli şövalyelerin, terfi sahaları daha değişik. Onlar, tek partili dönemlerinden kalma ilkel ve basit yöntemleriyle dine, maneviyata, kim daha çok kusmuk atarsa; mukaddesata kim daha çok katmerli küfrederse, o seviye sınavını kazanmış, sosyal demokratlığa (!) ilk adımını atmış demektir. Artık o, mütemadiyen koruma altındadır. Hemen ilk seçimde ya kontenjandan ya da doğrudan milletvekili adayıdır.
Halkın inancı ile kim daha çok alay eder, bu sahada kim daha çok at oynatır veya beyninden ve kaleminden ifrazat akıtırsa; sidik yarışında o, bir numara sayılır. Buna mukabil; ya bir genel müdür, ya bir baş müşavir, ya da müsteşardır. En kötü ihtimalle sıcak para piyasasında ihale vurguncusudur. Veya bundan kelli, yıldızı parlayacak olan bir eylem koordinatörüdür.
Aslan sosyal demokratlarım benim!. Haydi yarışa!..
***
Solun liderlik kronolojisine ve muktezasına oldukça şaşarım! Sağlığında Din-i Mübin’e savaş açan Milli Şef’ten sonra bir Karaoğlan vardı, tikli ve kalın bıyıklı!.. İki “olanak” ve bir “olasılık” ve de “yapısal”, “ivedilik”le arkasından bir yığın “zorun”lu, “sorun”lar bırakarak; “somut” örneklerle “işlev”ni tamamladı gitti. Şimdi üç beş havarisiyle hayranlarına, “Bekleyin! Tekrar geleceğim!” diye göz kırpıp duruyormuş. (ikinci bir yayımda silinecek)
Bir Necdet Calp vardı!. “Boğaz köprüsünü sattırmam da sattırmam!” derken, “culpp” diye suya düştü ve bir daha da çıkamadı! Bilmem dalgıçlar hâlâ aramaktalar mı?!.
Bir A. Güven Gürkan vardı, solun çelebilerinden!. (Yanılmıyorsam, diyanet ile ilgili bir mevzuda yanındaki Necmettin Cevheri’ye “Vaiz ne iş yapar?” diye sormuştu. Gayri gerisini siz anlayın!.
Bir paşazade herif vardı, nam-ı diğerine “Pembe Panter!” derlerdi. O da Sakıp Sabancı’nın Atlı Köşkünü gezerken, duvardan duvara rulo halinde yazılı Kur’an-ı Kerim’i göstererek; “Bu nedir?” diye sormuştu. (Hay Allah! Adam daha mukaddes kitabımızı tanımıyordu! Sanki Mars’tan yeni gelmişti!.
Bir Kara Murat vardı; atını mahmuzladı ve gözden kayboldu! Mercekle bakıldığında, ancak silueti görünmektedir!.
Bir dalgalı Deniz vardı; kurultaylarda bünyesinde pislik barındırmayacağına dair sözler vermişti de, bol alkış toplamıştı o günler!. Genel Başkan seçilir seçilmez, ani bir devinimle koalisyonun çatısını çökerttiğinde; herkes ona, “sadhezaren aferin!” demişti. Ardından çok geçmeden, şol şehzade-i Deniz Efendi’de dine karşı kinini kusarak; “Memleketin dinci kadroların eline geçtiğini…” söylemişti. Dalgalı Deniz sükûna çekilerek, tekrar-ı koalisyona “evet” demişti el-ahir. Düşe kalka en uzun günlerini geride bırakarak, Genel Başkanlık koltuğundan olan dalgalı Deniz; kasetle bulaştığı pisliğin izlerini nasıl sileceğinin telaşıyla kıvranıp duruyor.
Dalgalı Denizin anaforunda medcezir yaşayarak, 15 aylığına Genel Başkanlık yapan bir Altan Öymen’i az kalsın unutuyordum!.
Ve şimdi de adı, basında ve kamuoyunda sürekli; Çarkçı Kemal, Dönerci Kemal, Gandi Kemal, Dersimli Kemal, Yalandaroğlu ve en son da Kılıçdaroğlu şeklinde anılan bir tuhaf kahraman var!. Zat-i âlileri de din bilgisi yoksunluğundan; koskoca İslam Halifesi Hazret-i Ali’yi, “bir düşünür!” kalıbına sokmuştu. Kurultay partisi CHP’nin, 444. kurultayından (!) alnının akıyla çıktı şimdilik.
Bakalım nereye kadar ve sırada kimler var?!.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.