
Gül Ayşe Yetmez
Vara Vara Vardık Kars’a
Serhat şehre hareket eden uçak epeyce bir dağların üzerinden geçtikten sonra sarı ve kahverengi ve içlerinde sonradan öğrendiğim şekli ile açık ağıl görüntüleri ile dolu tarla manzaralarından sonra kente iniş yapmakta.
Biliyor muydunuz Kars’ ta evler 8li 10 lu 12 li dikdörtgen parsellere, dış kapıları yola bakacak şekilde iç avlular “Hayat” denen bir bahçe ile birbirine bağlı. Hayat ne anlamlı bir isim.Ortak yaşam alanları, ve bu alanda yakın zamana kadar birlikte zaman geçirebilmişler.
Doğunun bu en uç kentine giderken, her zaman kırmak istediğim önyargılarımı yanıma alıp gitmişim. Hiç beklemediğim bir şekilde inanılmaz bir Avrupa kenti ile karşılaştım. Neden?
Avrupa kenti deyince aklımıza akıllı binalar, geniş caddeler, büyük yeşil alanlar AVM ler vs. gelir. Ama ben o yönü ile değilde tarihlerine sahip çıkabilmeleri yönü ile olaya bakacağım. Bazı Avrupa kentlerinde asırlık binalar çok güzel değerlendirilir. Mesela Stockholm de parlamento binası 500 yıllıktır. İşte buradan hareketle başlıyorum. Kars ta ilk dikkatimi çeken bu tarihi konakların-yapıların her biri bir kamu kurumuna vakıfa ya da derneğe verilmiş. Baltık tarzındaki bu binaların çok az kısmı yeni sahiplerini beklemekte. Benim gözümle bu çok anlamlı ve güzel. Meşhur ucube yok. Ve inanın ki tüm Karslı bundan çok memnun.
Şehrin hakim tepesinde kale dimdik ayakta. En büyük problem rakım. 1700 küsür yükseklikte kulaklarınız az problemli. Ağustosun son haftası hava oldukça soğuk. Şehir birbirine paralel 9 caddeden oluşmuş. Ve her bir cadde bir komutanımızın adını taşıyor.
Bagratlı Krallığı ve Cenub-i Garbi Kafkas hükümetine başkentlik yapmış bu il çok savaş görmüş. Hep istila olasılığı ile tetikte beklemiş.
Hayatımda hiç bu kadar kuzgunu bir arada görmedim. Her yerde büyük baş nahırları ve küçük baş sürüleri görebilirsiniz. Heryerde tezek kümbetleri var. Ve bozkırın gözü olan bu şehir topraklarında 100 den fazla endemik tohumlu bitki yetişiyormuş.
Anadolu’nun ilk Türk camisi bu kentte. Havariler kilisesi camii haline dönüştürülmüş ve bilin bakalım bu caminin minberi ve kürsüsünün ahşap oymaları nerede yapılmış.Terekemeler, Azeriler, Kürtler, Türkmenler ve yerliler etnik dokuyu oluşturuyor. Az miktarda Malakan ve Alman mevcut. Kilise var ama cemaati yok. Aşıklar geleneğini hiç anlatmayacağım çünkü gidip görmeniz lazım.
Kaz eti vazgeçilmez yemekleri, kurutarak kışa saklıyorlar. Erişte yapan kadınlarla rastlaştım. Aş otu dedikleri otla yapılan yayla çorbaları pek meşhur. En güzel lokantayı bir hanım işletiyor. Tüm yöresel yemekleri Kars Kaz Evi isimli bu lokantada gönül rahatlığı ile tadabilirsiniz.
Sosyal açıdan çok gelişmiş buldum. Muhtemel Rus dönemi etkisidir. Mahalle baskısı hiç yok. İnsanlar istedikleri ve inandıkları şekilde yaşıyor. Kafkas Üniversitesi oldukça iyi bir eğitim ve öğrenim vaad ediyor.
Ve “Ani Harabeleri” ne o nebu! Benim gördüğüm en güzel tarihi kalıntılar. Güneş doğarken kıpkızıllar. Yerlerde kırmızı kayalar var. Dış sur, iç sur, çarşılarlar, hanlar, hamamlar, saraylar, ibadethaneler, kilise var, camii var, yolar, konaklar, su kuyuları, tandırlar, ipek yolu üzerinde köprüler, iç kale daha ne söyleyim. Burası maalesef reklamı yapılamamış büyülü kent. Ermenistan sınırındasınız. Oraya dönüp bir oh çekiyorsunuz.
Sevgili okur eğer yolun düşerse ki lütfen düşsün, gidip oraları bir görün. O insanlarla, o kendi yaşantılarında birbirlerine hoşgörü ile bağlanmış hayatlarında, bu ülkede dediklerine göre karın en güzel yağdığı, en erken sabahların olduğu en doğuyu gidip görün.
Neden buradan bu kadar etkilendiğimin cevabı galiba birazda bu şehirde hiç çıkmaz sokak bulunmamasından kaynaklanıyor.
Hiç çıkmazı olmayan yerde daima çözüm vardır. Daima umut vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
kars acara atabeyliği sınırlarında olduğu için o bölgenin insanlarının tamamı akrabalarım olurlar. Orada yaşayan ve kürtçe konuşan insanların tamamı aslen Türkmendir. boy ve soy ve nüfus ve vergi kayıtları ve aşerit isimleri ile tamamını tanıyorum. Fakat gurmanca Türkmenin kendi geliptirdiği bir lehçesi olmakla zaman içinde kendini Türkmenden ayrıbir millet olarak görmesinede sebeb olmuştur. Her nekadar bir çok gurmanca konuşan aşiretler asıllarını hala unutmamış ve Türkmen oldukları söylemekle beraber dil olarak gurmanca konuşmağa devam etmektedirler. Oradaki sosyal hayatın rusları dalayısı ile gelişmiş olduğun beyan eetmeniz kıpçak kültürün bilmemenizden kaynaklanıyor. Kıpçak lar oğuz boylarından daha sosyal bir aile ve cemiyet hayıtan sahiptirler. Kafkas toplumlarındaki kadı erkek ilişkilerinde bize göre daha yakın bir ilişkinin olmasının sebebide kıpçak kültürünün etkisidir.Kendini gürcü zan eden sayın başbakanımız da dahil bütün gürcüceni bir lehçesini konuşan insanlarımızda acar asıllı olup kıpçak Türklerinin torunlarıdır. iğne iplik masura oy nanayda, çemi yarım masula oy nanayda. cümleri acarcadır ve kıpçakların aldıkları gürcü kültür etkilerin taşıdığından bizim insanlarımız anlarıda gürcü saymış ve dil bilmez gürcümüyen Türküsünü bestemeliştir. Aynı yanlışlığı her gurmanca konuşan insana kürt deyip kendimizden ayrı saydığımız gibi.vesselam.
Yanıtla (0) (0)