Fatmagül Abacı

Fatmagül Abacı

Anılar

İnsanın yaşadığı yılları geçmişte yaşadığı yıllarıdır. İyisi ve kötüsüyle yaşadığı yıllarda özlediği anıları da vardır, hatırlamak istemediği anıları da vardır.

İnsan yaşadığı müddetçe kendisi için yeni anılar oluşturmak durumunda. Çünkü ileriki yaşlarda mücevher tadında olacak. Anılarını hatırlayıp, torunlara, torbalara anlatacak, sohbet konusu olacak. Bu anıların arasında iyi hisler uyandıranlar olduğu gibi hatırlamanın acı verdiği anılarda olacak. Tecrübe kolay kazanılmıyor hayatta. Tecrübe tatlı da oluyor, acı da. Önemli olan sabırla yaşayıp tecrübelerinin farkına varmak ve yeri geldiğinde faydalanabilmek. Eğer sindirilebilirse yaşananlar birey kendi yaşamı boyunca kendi kayığını çekip bir yerlere varmıştır ve edindiği yaşanmışlıkta yanına ya da heybesine tecrübe olarak işlenmiştir.

Bazı yaşanmışlıklar insanı zengin ederken bazıları fakir eder. Değersiz yaşanmışlıklar inat ve gururun, hırsın ürünü olarak ortaya çıkar. Olmayacak bir durum için inatlaşmak, uzlaşmaya gidememek zarar getirir.Rahmetli Sakıp Sabancı gurur için eşekliktir demiştir. Neyin gururu, niçin, neden ?

Hırsın yerine azimli olmak ve çalışmak emek üretmek çokta yerinde bir davranış olacaktır.

Fakat öyle bir davranış vardır ki o da kibir. Kibirli olmak kimseyi yükseltmez ve ekmeğine yağ sürmez. Neyin kibri, kimden daha büyüksün ki baş eğmeyeceksin? Kimden fazlalığın var ki dünya sana kalacak ? Toprağın altında herkesle aynısın, yeryüzünde de öyle.

İnsan gibi yaşayayıp, insan gibi davranıp sonrası menzile insanca varabilmek aslolan.

***

Bugünlerde neleri kaybettik ve neleri kaybediyoruz? Her şeyden önce samimiyeti, güveni, komşuluğu, ahlakı, hoşgörüyü, merhameti kaybettik ve kaybetmeye devam ediyoruz. Peki ne kazanıyoruz?

Adaletsizliği, ahlaksızlığı, güvensizliği, samimiyetsizliği, merhametsizliği, hoşgörüsüzlüğü vs. bunların insan yaşamında olduğu zaman o toplumun vay haline. Kaoslar bitmez, kargaşa bitmez ve kavgalar bitmez. Bitmiyor da ! Nasıl bir zamana denk geldik?

İnsanın yaşam sevincini körelten ve karamsarlığa sürükleyen durumlar eksik olmuyor. Bir kısım duyarsızlar varken, bir kısmı bu yoldan nasıl çıkarız derken bir kısmı olayların içinde, kiminin de ne sıkıntısı bitiyor, ne de cahilliği.

İnsanı insan yorarmış. Belli bir yaştan sonra insanı değiştiremiyorsun. Kemikleşmiş inancı ve karekteri iyiye ve güzele fırsat vermiyor. Yaşanan olumsuz olaylar işler yüzünden milletçe yorulduk. Ekonomik sıkıntının yanında bunca olumsuzluklar; kadın cinayeti, ağaç düşmanlığı, hayvan hakları, terör, bebek cinayetleri patlak verdi. Bebeklere yapılanların aynısı yaşlılara da yapılıyorsa ülkece çürümeye doğru adımlar sıklaşmış demektir. Atayı saymak, bebeği sevmek, kadına gerektiği ilgiyi gösterebilmek bu kadar mı zor? Yaz geliyor orman yangınlarından başımızı alamıyoruz. Bu tür yangınların olduğunu bile bile önlem alınmaması ve yeterli ekipmanların olmaması acı bir durum.

Eğitimde de istediğimiz kaliteye halen ulaşamadık, deniyor. Çünkü toplumca istenilen davranış değişikliğine kavuşamadık. En basiti yaşadığı eve saygı duyan ve seven insan ,vatanımı da seviyorum diyor. Vatanı sevmek uğrunda ölmek değil ! Canlı kalıp koruyabilmenin yanında temiz tutabilmek. Yediği ve içtiğinin çöpünü uluorta sokak ortasına atmak değil. Bir günaydını komşudan esirgemek hiç değil. Eğitim de bilgi öğrenilir lakin iyi örnekler oluşturacak, çalışmayı seven, kendine güvenen ve toplumsal yaşama uygun bir birey olabilmekte asıl mesele.

Sosyal yaşamda başarılı örnekler o kadar azaldı ki, bir elin parmağını geçmiyor. Beyin göçü en büyük etken. Herkesin elinde cep telefonu sosyalleşme derdinde. Sanal alemde gezinme yaşı oldukça düştü ülkemizde. Bu arada Fransa liseler de dahi cep telefonunu yasaklıyor. Gençlerin sosyalleşememesi ve bağımlılıklarından kurtulması için. Birbirleri ile iletişim kurup, kişilik gelişimleri gelişsin diye. Uzak doğu bile kendi yaptığı lüks cep telefonları yerine eski modeli kullanmaya devam ederken telefondan çok kitap okuyup kendilerini geliştiriyorlar. Gösteriş merakımız bizi nereye taşıyacak? Ne kazandıracak, üç beş hava atacağım diye değiştirilen telefonlar. Satan ülkeler para kazanırken biz havasını soluyor ve onların ne kadar istikrarlı deyip hayranlık duyuyoruz.

Tasarruf bize yeterince öğretilmiyor demek ki. Okullarda yerli malı kutlamakla olmuyormuş demek. Para yönetimi, aile nedir, görevler nelerdir? Çünkü ilk eğitim ailede başlar. Birey öncelikli sonra aile ve komşular, akrabalar derken çember genişler. Genişledikçe anılar zenginleşecek ve büyüyecek birey. Yaşamsal kaynağı gürleşecek, psikolojik, sosyolojik ve manen güçlenecek. Hatta madden güçlenme yollarını öğrenecek. Tecrübelerine yenileri eklenecek, yaşanmışlıklarının kalitesini kendi belirleyecek insan olmanın verdiği meziyetlerle. Kendi kalitesini de belirleyecek elbet.

***

Eski bir Türkiye vardı. Ne sen ben farkı ne de bu kadar suç vardı. İnsana saygı vardı. Hoşgörü vardı.Geçenlerde bir seminerinde İlber hocamız eski Türkiye için insanın insana saygısı vardı, muhabbeti vardı, hoşgörüsü vardı. Özlüyor insan diyor.

Biz de özledik hocam biz de özledik. Gelin görün ki öyle bir yerdeyiz ki ; ne ileri ne geri gidebiliyoruz. Kaostan beslenip, dramdan beslenip arabesk bir yaşamın içinde döngüsü içinde çocuklarımıza umut aşılıyor, yaşamı kucaklamaya çalışıyoruz.

Bugünümüzün ve yarınlarımızın sağlıkla güzellikler içinde geçmesi dileği ile kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatmagül Abacı Arşivi

Nebi

17 Ekim 2024 Perşembe 17:13