GÖNÜL DÜNYAMIZI AYDINLATAN MÜMTAZ ŞAHSİYETLER -32-

Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan şahsiyetlerimizi unutmamak adına O zatların, miladi ya da hicri vefat yıldönümleri geldiğinde, hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:

PROF. DR. MEHMET KAPLAN (d. 5 Mart – ö.23 Şubat 1986)

resim-1-mehmet-kaplan.jpg

Edebiyat tarihçisi, akademisyen, profesör, eleştirmen 18 Mart 1915, Sivrihisar’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 1936 yılında Almanya’ya giderek Almanca öğrendi. Döndükten sonra, “Eşrefoğlu Rumî-Hayatı ve Eserleri” adlı bir çalışma hazırladı. 1939 yılında “Emir Sultan” adlı lisans teziyle fakülteden mezun oldu. Aynı yıl, Türkiye'de Türkolojinin kurucusu Rahmetli Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü'nün öğrencisi oldu. Türk dilinin, edebiyatının ve kültürünün hemen her meselesine sahip çıkmaya çalıştı. Fuat Köprülü siyasete girip fakülteden ayrılınca, yerine atanan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın asistanı oldu. “Namık Kemal: Hayatı ve Eserleri” adlı tezle, Türkiye’de Ali Nihat Tarlan’dan sonra ikinci “edebiyat doktoru” unvanını alan isim oldu.

Kültür ve medeniyet meselelerinden politikaya, din, ilim ve tarih konularından devlet ve üniversite problemlerine kadar çok geniş bir alanı kapsayan deneme tarzındaki yazılarıyla bir fikir adamı olarak da kendini kabul ettiren Mehmet Kaplan’ın üzerinde ısrarla durduğu hususların başında millî kültür ve medeniyet meseleleri önemli bir yer tuttu. Ona göre bir organizasyon olan devleti meydana getiren aslî unsur millettir. 23 Şubat 1986 tarihinde vefat etmiştir. Rahmetle anıyoruz.

NİYÂZÎ MISRΠ(d. 1618 – ö. 16 Mart 1694)

resim-2-niyazi-misri.jpg

17. yüzyıl Halveti tarikatının Niyâziyye kolunun kurucusu, büyük bir sûfî tasavvuf edebiyatı usta şairi.  Asıl adı Mehmet olup, 1618'de Malatya'da doğmuş. Babası, yöresinin önde gelenlerinden Nakşbendiyye tarikatı mensubu Soğancızâde Ali Çelebi'dir. Mısrî mahlası, tahsilini Mısır'da yaptığından dolayıdır. Çeşitli medreselerde eğitim görmüş ve farklı yerlerde tasavvuf bilgisini geliştirmiştir. 1655 yılında Halveti şeyhi Ümmi Sinan'dan hilafet alarak irşada mezun kılınmış, memleketin pek çok yerinde vaazlar vererek halkı irşad etmeye çalışmıştır. Şöhreti her yana yayılan Niyazî Mısrî, ordunun maneviyâtını yükseltmek için Sultan IV. Mehmet tarafından Lehistan seferine götürülmüş, hakkında ileri sürülen iftiralardan sonra Limni adasına sürülmüş ve burada onbeş yıl çileli bir hayat yaşamıştır.

Türkçe ve Arapça manzum ve mensur on ciltten fazla eseri bulunmaktadır. Aruz ölçüsü ile yazdığı şiirlerinde genellikle Nesimî ve Fuzulî’nin, heceyle yazdığı şiirlerinde ise Yunus Emre’nin etkisinde kaldığı görülür. Niyâzî-i Mısrî’nin şiirleri bütün tarikat çevrelerinde beğenilmiş, divanı âdeta dervişlerin bir el kitabı haline gelmiştir. Tasavvuf Musıkimize İlahi olarak okunan bestelenmiş çok sayıda şiirleri vardır “ Bakıp cemal-i yare çağırırım dost dost/Dil oldu pare pare çağırırım dost dost”, “Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a/Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allah'a”, “Tende canım canda cananımdır Allah Hu diyen/Dide sırrım serde sübhanımdır Allah Hu diyen” 16 Mart 1694 de Limni’de vefat etti. Türbesi Sultan Abdülmecid zamanında onarıldı. Rahmetle anıyoruz..
MOLLA FENÂRΠ(d.1350 – ö.15 Mart 1430)

resim-3-molla-fenari.jpg

1350 yılında Maveraünnehir’de doğmuş ve Anadolu'ya göç etmiştir. Asıl adı Şemseddin Mehmed'dir. Fenari lakabını ya Bursa Yenişehri civarında bulunan Fener kasabasından almıştır diğer bir rivayete göre babasının fenercilik yapması dolayısıyla almıştır. Molla Fenârî küçük yaşta babasından tasavvuf öğrenmiş; medrese eğitimi sırasında Mevlânâ Alâuddîn Esved, Cemâleddîn Aksarâyî, Hamîduddîn-i Kayserî'in derslerine devam etmiştir. Mısır'a gidip, Hanefî fıkıh âlimi Ekemâleddîn-i Bâbert'in derslerine katılmıştır.

Molla Fenari müderris olarak Bursa'da. Yıldırım, Çelebi Mehmed ve II. Murad dönemlerin yaşayıp çalışmıştır. Ankara Savaşı'ndan sonra Seyyid Mehmedi Buharî ve bir grup âlim ile Timur tarafından esir olarak Kütahya’ya getirilmiştir.

II Murad 1424 yılında onu "Müfti'l Enamlık" görevine atamıştır. Bursa'da müderrislik, kadılık ve müftülük yaparken aynı zamanda ipekçilik de yapmıştır. Bursa kadısı iken reisliği yaptığı mahkemede Yıldırım Bayezid'in şahitliğini kabul etmeyerek, adalet önünde hükümdarla herhangi bir vatandaşın eşit haklara sahip olduğu ilkesini getirmiştir. Hicaz'a hac ziyaretini 1419 da yapmıştır. Hacdan dönerken, Mısır'da bir müddet kalarak ders vermiş. 15 Mart 1430 yılında Bursa'da vefat etti. Rahmetle anıyoruz.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi