İbrahim Gülsu

İbrahim Gülsu

Müfredat değişimi ve öneriler

Müfredatı ayrıntılarıyla değerlendirmek çok ciddi bir mesai gerektiriyor. Müfredatın her kelimesi dikkatle okunur, anlaşılır, muhtevasına vakıf olunursa öneriler ve çözümler sağlıklı olur. Onun için müfredatın değerlendirilmesine girmiyorum. Toptancı övme ve yerme ‘’ meli malı’’ temennileri ile çözümcü bir değerlendirmenin olmayacağını düşünüyorum.

Bugün toplumun içinde bulunduğu sosyal, kültürel, ekonomik gerçeklik, müfredatın içerik değerlendirmelerinin önünde düşünülürse daha sağlıklı sonuç alınır.

Konuyu toparlayabilmek için bir öneri sıralaması yaparak görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

- Eğitimin başlangıç noktası, kalbi, yürütmenin rehberi, modeli öğretmendir. Acilen ortaokuldan başlamak üzere, çok ciddi bir öğrenci seçimiyle öğretmen okulları, özellikle mesleki ruh iklimi oluşturmak için yatılı olarak açılmalı ve mezun olan öğretmen hemen atanmalı.

- Ortaokuldan başlamak üzere tüm liseler meslek liselerine dönüştürülmeli. Mesleki ihtisaslaşmaya ortaokuldan başlanmalı.

Birbiriyle ilgili mesleklerin –sağlık, ticaret, endüstri…..- oluşturduğu mesleki liseler, kalkınmanın ve mesleki ihtisaslaşmanın olmazsa olmazıdır. Konuyla ilgili detay proje ilgililere sunulmak üzere bizde mevcuttur.

Sınav kaygısından dolayı meslek liseleri tercih edilmiyor. Her ne kadar ‘’meslek lisesi, memleket meselesi’’ dense de üniversite sınavı mesleki okulları önemsetmiyor.

Siz, doktoru sağlık lisesinden, mühendisi endüstri meslek lisesinden, hukukçuyu sosyal bilimler lisesinden… almazsanız meslek liseleri önemsenmez.

- Meslek liseleri çağın ihtiyacına göre çeşitlendirilmeli. Sözgelimi hayvancılık, tarım, enerji, inşaat…liseleri gibi.

- Her meslek lisesinin lisans ve ön lisans sınavı ayrı ve sınav soruları mesleki formasyona , alana yönelik olmalı.

- Müfredat değişiminin ana omurgasını ‘’ İhtisaslaşan Mesleki Okullar’’oluşturmalı. Yoksa yeni müfredatla sadece gönlümüzü eğlemiş oluruz.

- EĞİTİMDE İHTİSAS MESELESİ, MEMLEKET MESELESİ.

- Anadolu Liseleri, acilen meslek liselerine; Fen Liseleri de MUCİT OKULLARA, ARAŞTIRMA GELİŞTİRME ENSTİTÜLERİNE DÖNÜŞTÜRÜLMELİ.

İşte, o zaman sınav odaklı eğitimden kurtuluruz, kaliteli meslek erbabı yetiştiririz.

- Müfredattan önce, ortaokul ve liseler; bunların izdüşümü olan üniversiteler, daraltılmış mesleki alanda yapılandırılmalı.

- Üniversite sayısı dondurulmalı, gerekirse üniversiteler birleştirilmeli.

- Üniversitelerin işsiz ve yetersiz öğrenci yetiştirmesine çözüm bulunmalı.

- Üniversiteler de acilen İHTİSASLAŞMALI. Yamalı bohça gibi yüz mesleği bünyesinde bulunduran üniversiteler başarılı olamıyor; gerektiği gibi bilim, teknoloji, kültür üretemiyor. Dolayısıyla devletin, milletin sırtında ekonomik, sosyal bir kambur oluyor. Bu gerçeği artık kabul etmeliyiz. ‘’ Ülkenin her alanda kalkınmasında üniversitelerimin katkısı nedir?’’ sorusunun araştırılması, soruşturulması gerekiyor.

-12 yıllık eğitim mecburiyeti kaldırılmalı.4+4+4 tekrar sorgulanmalı.

- Sınıfta kalmama, devamsızlık konusu acilen değerlendirmeye alınmalı.

- Fen liseli öğrenciler yıllarca sınava hazırlık gerekçesiyle son sınıfta okula gitmedi. Bu alışkanlıktan dolayı bugün de son sınıflar okula gitmek istemiyor.

- Üniversite sınavlarına hazırlık süreci, çok ciddi zaman ve kaynak israfına neden oluyor.

15 Temmuz öncesi dört bin olan dersane sayısı, bugün kurs adıyla otuz binleri buldu.

- Tüm okul türlerinin tek sınavla üniversitelere alınması, özellikle mesleki liselerin kimyasını bozuyor. Acilen mesleki alanlara göre, sınav sistemi çeşitlendirilmeli.

-Anne, ana sınıfı ve ilkokul, kaliteli insan yetiştirmenin ana unsurlarıdır. Bu devrelerin öğretmenleri, mürebbileri gönül diliyle, daha hassas eğitilmeli.

‘’Çalışan anne’’ bilim adamlarınca mercek altına alınmalı. Çalışan annenin, çocuklarına, dolayısıyla topluma ne kattığı veya neleri kaybettiği iyi araştırılmalı, sorgulanmalı.

Kadın elbette iş hayatında olmalı; ama muhakkak, çocuğun eğitimi, sağlığı ve ailenin mutluluğu düşünülmek şartıyla.

Anne, sokağa çıktı. Anneyi iş hayatına bu kadar alırsanız ‘’ annelik’’ duygusunu

zedelersiniz.

Japonlar, kızlarına okullarda anne olmanın kutsallığını anlatıyor. ‘’Cennet annelerin ayakları altındadır. ‘’diyen biz, kızlarımızı nasıl yetiştiriyoruz? Okullarımızda ve sokakta kızlarımıza annelik duygusunu ne kadar veriyoruz?

- ’’ Anne olma’’ kutsiyeti müfredatta olmalı.

- Sokak, sosyal kültürel iklim, kitle iletişim vasıtaları müfredatınızı desteklemiyorsa, müfredatınız rafta kalır. Bu çağda birey, okulun, ailenin değil; sokağın, sosyal medyanın, yaşadığı iklimin kontrolündedir.

- Sosyal medya, çocuklarımızı esir aldı. Alternatifimiz olmazsa bu esaretten çocuklarımızı kurtaramayız. Bugün, çocuk için asıl müfredat okul değil,sosyal medyadır. Konuyu abartmıyorum. Sosyoloklar, psikoloklar, eğitim uzmanları konuyu araştırdığında konunun vehameti ortaya çıkacaktır.

Bakın bir araştırmacı, sadece müzik için ‘’ Bir ülkenin müziğinin beste ve güftesini ben yapayım, anayasasını kim yaparsa yapsın.’’ diyor.

- Değerlerimiz, sokakta, işyerinde, toplumda yaşanmıyorsa ; büyükler, özellilkle siyaset topluma örnek olmuyorsa, değerleri anlatmak, müfredata almak çocukta asla karşılık bulmaz. Çünkü çocuk ‘’Bana nasiyat verme, örnek ol!’’ diyor.

- ABD ve Avrupa Birliği arasında yaptığımız ‘’ gizli ‘’anlaşmalar iptal edilmeli. Eğitimde yabancı vesayetine, aklına son verilmeli.

- Sınavların görevi ve şekli değiştirilmeli. Sınav, mesleki gelişim için alan bilgisini ölçmeli.

- Soros, Rokfeller, Vatikan, Mason Cemiyetleri…tarafından fonlanan; adeta ülkelerde ‘’ SİVİL İŞGAL ORDULARI’’ na dönüşen STK’lar; televizyonlar, siteler, her tür yayın mercek altına alınmalı.

Müfredatın karşılık bulmasının bu konulara bağlı olduğu kanaatindeyim.

- Bugün, BİYOLOJİK SAVAŞ dönemini yaşadığımızı özellikle vurgulamak isterim.

Beslenme, gıda, içecekler, ilaç, aşı, gübre….ülkemin kırmızı çizgisi, KOZMİK ODASIdır . Bu konu ülkemin varlık beka meselesidir. Çocuk yediğinin, içtiğinin eseridir. Müfredat sağlıklı insanla hayat bulur.

Batı kültürü bizi kendisine benzetmek için sosyal kimliğimizi ve kültürümüzü iki yüz yıldır dozer gibi eziyor. Ruh ve manâ köküme uymayan bu kültür ikliminde, müfredat rafta kalır. Sadece müfredat değişimi ile’’ erdemli, güçlü birey’’ yetiştiremezsiniz.

Müfredat güzel olabilir; ama uygulayıcı öğretmen ve yaşanan iklim o ruhda, o inançta değilse beklentimiz cevap bulmaz. Onun için önceliğimiz bu iklimi değiştirmeye gayret etmek olmalı.

‘’Asıl yenilgi düşmana benzemektir.’’ diyor İzzet Begoviç .

İlgililerin dikkatine sunulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Gülsu Arşivi