Abdulbaki GÜNIŞIĞI
Adalet Mülkün Temeli Olmayınca
Avrupa birliği maceramızın hızlandığı son on yıllarda milli şuurumuza uymayan, milli değerlerimize zarar veren, toplum huzurunu ve milli birliğimizi bozan nice kanunlar çıkarılmış ve uygulamaya koyulmuştur. Avrupa’da karşılığı olan fakat bizim mantığımıza, inancımıza ve insani değerlerimiz yüzde yüz zıt bu kanunlar milletin değerlerinde iç kanamaya sebep olmakta ve toplum huzurumuzu dinamitlemekte, devlete ve devletin adaleti tesis etmesi için kurulan sistemlere güvenin kaybolmasına vesile olmaktadır. Bir kişi veya kişiler, adalet bekledikleri kurum ve kuruluşlardan umduklarını bulamadıkları zaman legaliteye kayarlar ve kendi haklı davalarının peşine güçleri yettiğince düşmeye gayret ederler. İşte herkesin kendince hak araması ve bunun için şartları zorlaması kaosu ve düzensizliği ve anarşiyi getirir ve millet ve devlet olma vasfımıza büyük zarar veren hadiseler zincirini tetikler.
Başta terör belasına düçar olduğumuz bu günlerde, her türlü kanunsuz davranış, cezalandırılmaz, verilen zararlar sadece devlet tarafından gene bizzat zarar gören büyük çoğunluğun cebinden telafi edilmeye çalışılır, zararlar verenin cebinden tahsil edilmez ve yanına kar kalır ise o yerde toplum huzurundan ve devletten artık bahs edilemez. Kan davasının önü alınamaz. Tatmin olmayan hak duygusunun tesisi için yanlış kişiler devreye girer ve artık hukuk rafa kalkmış demektir.
Adi suçlar içinde aynı şeyler geçerlidir. Ticaret yaparken aldığınız çek karşılıksız çıkar ve siz devlet gücü ile hakkınızı arayamaz, alacağınızı tahsil edemez, üstelik devletten yardım yerine sizi zora sokan, haksızlığı ve hırsızlığı yapanları arkalayan hükümler ile muhatap olur iseniz, hakkınızı gayrimeşru yollardan aramağa başlarsınız. Çünkü devlet denilen memvhumun altını bizzat kanunları çıkaranlar oymuş demektir. Bir kiralama işi ile uğraşan yakınımın başına gelinde örnek bunu en açık şekilde dile getiren bir hadise olmuştur. İnşaat malzemeleri kiraya verdiğini, bazı an bu kiraya verdiği malzemelerin, hem kirasını ve hem de bizzat kendisini alamadığı zamanlar olduğunda, hafiye gibi araştırma yapıp, kiraladığı mallara ulaştığında ve bu malı almak için verdiği uğraş sırasında yaşadıkları sonucu şükutu hayale uğradığını ve devlete olan güvenini ve inancını yitirdiğini anlatmıştı.
Bir defasında kiraladığı iskeleyi bulduğu yerde, kiracısını arayıp, malı almak istediğinde, kendisine malını vereceğini söyleyen kiracısının zorluk çıkarması karşısında, polis çağırmak zorunda kaldığını, gelen polise ve karakola, yaptığı kira sözleşmesini, yapılan ödemeleri ve malın kendisi tarafından şahsa kiralandığını gösteren bütün evrakları sunmasına karşı, devlet görevlisi olup hakkı tesis etmesi beklenen insanların, bu kadar delil yerine kendisini dolandıran şahsın bu mal benimdir beyanına itibar edip, aylar sonra bulduğu malzemelerini ya yed-i emine veya bizzat dolandırıcıya teslim etmek zorunda kaldığını ve artık bu hususlarda devletten ümidini kestiğini, bizzat hırsız ve dolandırıcılar tarafından nerede ise kendi malını çalmak ile suçlanmaya çalışıldığını ve haklı olmasına rağmen daima hırsızın ve dolandırıcının yanında olan devlete küstüğünü anlattı.
Amerika’da böyle bir hadise vukuu bulsa, şahıs ben vergisini veren bir vatandaşım dediği zaman akan sular durur. Çünkü devlet denen kurumu , dolandırıcı ve hırsızlar değil, vergisini zamanında veren ve kanuna uyan insanlar tesis ederler. Bu insanlar arada sırada olsa bile bir haksızlığa düçar oldukları vakit, işte bu kurum ve kanunları sayesinde haklarını alırlar ve toplum böylece sağlıklı bir inkişaf gösterir. Aksi halde huzur ve asayiş bozulur, devletin sağlayamadığı hakkaniyeti onun yerine sağlamaya matup mafia türü oluşumlar ortaya çıkar.
Bu yazıyı yazmama vesile olan öyle hadiseler son zamanlarda bolca tezahür etmeye başladı. Karakola her gittiğimizde, basit bir akılla kimin haklı olup olmadığını anlayacak tahsil ve görgüye sahip, memur ve amirlerin, hadiseye bakmadan nerede ise tamamını savcılığa intikal ettirmeleri, savcılığın mahkemesiz halledilecek basit vakaları dahi aylar sürecek ve çoğunlukla neticelenmesi adaleti tesis etmekte gecikecek kararlar alınmasına ve uzayıp giden süreçte israf olunan zaman ve paranın ötesinde, en büyük zararı devlet denen kurumun alacağına hiç dikkat edilmemesi gelmiştir. Altmış yaşına geldim . Müslüman bir toplumda yaşıyorum. Kanunlarımızın beni ve doğuştan sahibi olduğum adalet duygusunu incitmekte ve beni ümitsizliğe gerekmektedir. Hırsızların ve dolandırıcıların bizim gibi insanları böyle uyduruk kanunlar sayesinde kendi malımızı çalanlar haline getirmesine isyan etmemek mümkün değil. Onlarca evrak ve belge ile ispatı mümkün olan bir hadisede, dolandırıcının şifahen bu mal benim demesi yeterli olmakta ve bizler kendi malımızı çalmaktan bir de mahkeme ile uğraşmak zorunda kalmaktayız. Kapkaççılar insanları yerlerde sürüklemekte, akşam olmadan evinde uyumakta, canına kastedilen insan ise şikâyetçi olması halinde aylar süren mahkemelerde gittikçe adalet duygusunu yitirmesine sebep olacak uzun uğraşlar vermekte ve artık uzayan süreçte hakkından vazgeçecek hale gelmektedir. Bu kanunları içinde yaşadıkları topluma dikkate almadan çıkaranları ve arada sırada olsa da iyi kanunları da uygulamada beceriksizlik gösterip bizleri incitenleri Allaha şikayet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.