Op.Dr.Uğur TOKA
Aziz Başkan'a teşekkürler. Yakalanmayan hırsıza tebrikler.
Kahır çekme , nerdeyse Fenerbahçe taraftarı olmanın genetik kodlarına işlemiş.Son dakikada kaçan şampiyonluklar , kazanılan şampiyonluklardan sonra takımın yıldızlarının yönetici kaprisi ile kovulması , Sigma Olomouc , Pendik facialarını yaşadık.Son 10 yıl , ezeli rakibimiz bu acıları unutturmak için sağolsun çok müşfik davrandı. Ama yinede Fenerbahçe taraftarı olmanın karekteristik özelliklerinden bir tanesinin kahır çekmek olduğuna inandım
Ama bu defaki çok fazla ve orantısız ölçüde ağır oldu.
Şahsen ben , sevgili başkanımız Aziz Yıldırım'ında bu süreçte Fenerbahçe adına en yapıcı yolu izlediğini düşünmüyorum. Değerli başkanımız Fenerbahçe'ye çok şey verdi ama hırsını yenemeyip ''rest '' diyerek her şeyini kaybeden bir kumarbaza benzemeye başladı.
Fenerbahçe'miz tarihinin en bunalımlı sürecini yaşarken, cezaevindeki bir başkan ve onun sekreteryası konumundaki bir yönetim bu süreci nasıl yönetebilir. Kulüp yangın yerine dönmüşken , cezaevinden gelen talimatlara odaklanmış bir karar mekanizması olabilir mi.
Böyle bir süreçte , bırakın genel kurulu yönetim kurulu bile toplanamayan bir Fenerbahçe var ortada. Yıllardır her şeyin en iyisini ben bilirim , benim dediğim olur diyen sevgili başkanımız Fenerbahçe camiasını geçtim , tüm futbol camiasının patronu olduğunu hissetmeye başlamış. Koskoca Fenerbahçe camiasında kendisinden başka bu işi yapabilecek kimse olmadığına inanıyor demekki. Bu hali ile bana biraz son aylarda sırayla devrilen diktatörleri anımsattı.
Tarihimizde başbakanlık koltuğunda otururken Fenerbahçe başkanlığı yapmış kişiler varken cezaevinde olan bir başkanı olağan karşılamak mümkünmü? Bu durumu normal karşılayan ruh halini bizim kolayca kavramamız biraz zor. Sarayı , çadırı yağmalanırken sonunun ne olduğunu herkes görürken hala '' savaşı biz kazanacağız '' diye kendini ve binlerce vatandaşını ölüme götüren Kaddafi'nin , veya hemen yanıbaşımızdaki Suriye liderinin ruh haline benzemiyormu. Bu ruh hali için ölen , üzülen , perişan olan insanlar , kendi iktidarları için gerekli olan birer figüran.
Maalesef Aziz başkanda , yıllardır süren otoriter başkanlığı sürecinde , camiasını , sadece kendisine güç katan kalabalıklar olarak görmeye başlamış.
Aziz başkan bu olay patlak verdiği anda istifa edip ''Fenerbahçe büyük bir camia , cezaevinde bir başkan Fenerbahçe'ye yakışmaz, bu işi benden daha iyi yapacak birçok başkan adayı var '' deseydi , yargılama sonunda beraat edip Fenerbahçe'nin ömür boyu onursal başkanı olarak kalsaydı , hem kendisi hemde Fenerbahçe için çok daha iyi olurdu.
Gelelim ikinci konuya.
Kim ne derse desin şike , Türk futbolunun nerdeyse tamamen içine sinmiş bir pislik.
Türkiye'de Trafikte hemen hemen herkes nasılki kırmızıda geçer , sürat yapar , hatalı sollama yaparsa futbolda da ben şikeye bulaşmadım diyen kulüp kimseyi inandıramaz.
Olay şu; herkesin hızlı gittiği bir yola bir sabah radar konur ve ilk düşen yüklü bir ceza alır. Fenerbahçe'nin durumu budur. Birazcık futbolu takip eden herkes bunun böyle olduğunu bilir. Fenerbahçe Karabük deplasmanında zar zor 1 – 0 galip geliyor , sadece Emenike oynamıyor diye şike oluyor. Trabzonspor maçında Karabük 5 eksikle çıkıyor 60. dakikada maç 3 -0 oluyor ama bu şike olmuyor. Burada aşırı hız var sadece radar yok. Ayrıca geçen sezon şike yapacak kadar potaya giremeyen , ama mazisinde şike el kitabı yazacak kadar tecrübe olan aristokrat kulüplerin yaptığı fırsatçılık ve ikiyüzlülük belki aristokratlığa yakışıyor ama ezeli rekabete yakışmıyor. Belkide Fenerbahçe'nin küme düşmesini yıllardır süren seri mağlubiyetlere ara vermek için iyi bir fırsat olarak görüyorlardır , neyse.
Hani bir laf vardır '' biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz '' diye . Kimin ne olduğunu herkes biliyor
Onun için kimse alınteri , emek lafları etmesin ,centilmenlik , sportmenlik , dürüstlük ceketini bugünlerde giyinip hava atmasın .
Çünkü çok sırıtıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.