Basının Sorumluluğu Ve Özgürlüğü

1961 Anayasasında 212 sayılı yasa ile kendini ifade eden Basın ile ilgili kanun 2004 yılında değiştirildi. Yeni kanun aşağıda ki olduğu gibidir,

BASIN KANUNU: Kanun No: 5187 Kabul Tarihi: 9.6.2004 (Yayımlandığı Resmi Gazete: 24 Haziran 2004 - Sayı:25504)

Basın özgürlüğü

“MADDE 3. — Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.

Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir”

Ülkemizde ne yazık ki Demokrasiyi ancak kendisine lazım olduğu zaman dile getiren, ancak kendi yaptıkları sorgulandığında ise Basın Özgürlüğüne darbe vurmaktan çekinmeyen bir anlayış hüküm sürmektedir.

Kanunla kendini ifade ettiği şekliyle basın özgürlüğüne baktığımızda; gazetecinin faaliyet alanı içinde bulunduğu milletine karşı doğrudan bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğun adı bilgi edinme ve bu edindiği bilgileri düz yalın ve yorum katmadan yayınlayarak, halkın doğru haber almasını ve okumasını sağlamaktır.

Kamuya mal olan, kamu görevi yapan kurum ve kuruluşların başında bulunan yöneticiler, bu yöneticilerin yaşantıları, yaptıkları mübalaya kaçmadan, iftira etmeksizin yoruma dayalı bir mantıkla haber olarak halka sunulması doğrudur.

Mesela; Bir kamu kurumunda üst yönetici olarak görev yapan bir bürokrat 200.000 TL değerinde bir otomobil almışsa doğal olarak bunu haber yapma ve sorgulama nereden bunu aldınız diye sorma hakkı basının vardır. Bunun özel yaşamla bir ilgisi yoktur. Çünkü bunu basın halk adına yapar. Gazeteci halkın bedava avukatıdır. Halka hizmet noktasında eğitim, sağlık v.s. hayatın bütün alanında gelişen ve yaşanılan her konunun bir haber değeri vardır. Ve gazeteci bunu haber haline getirerek sorumlu olduğu halkına bunu duyurur.

Ülkemizde özellikle son yıllarda “malum basın, merkez medya, yandaş basın, iktidar yanlısı basın, muhalefet basın” gibi yakıştırmalar yapılmakta ve basına olan güven azaltılmak istenmektedir.

Bana göre bunun iki sebebi vardır.

1.        İktidar (erk) gücünün kötü kullanımı

2.        Bir takım unsurların iktidarla savaşında medyanın bu savaşta taraf olması

 

Gazeteci taraf değildir. Taraf olan gazeteci özgür ve bağımsız değildir. Neredeyse bir çeyrek asırdan bu yana iyisiyle, kötüsüyle, eksiğiyle, doğrusuyla; bu güzel kentimizin gelişmesi için dilimizin döndüğünce bir şeyler yazarak, sesimizin gür çıkması için çaba sarf ettim.

Kahramanmaraş’a baktığımızda, sermayenin hazım sorunu yaşadığı kentlerin başında geliyor.

Peki bu nedir diye soranlarınız olacaktır.

Sermaye hazmı; Rüyasında bile göremeyeceği kadar bir servetin kısa sürede elde edilmesidir. İşte bu insanda sarhoşluk oluşturur. İşte bu insanda, başkalarından ben farklıyım tarzı hastalıklı bir düşüncenin oluşmasına katkı yapar.

Bunun sonucu kocaman bir adam; “yaptığı bir basın toplantısında gazetecilerin eline birer poşet tutuşturur.”

Aslında bu ikramın yolu, o basın toplantısına katılan gazetecilerin eline tutuşturulmak yerine, o gazetecilerin ofislerine nazik bir şekilde ulaştırmaktan geçer.

Yanlış anlaşılmasın ben bir gazeteci olarak hiç kimse ile alıp veremediğim yok. Bütün insanları çok seviyor ve düşüncelerine saygı gösteriyor, değer veriyorum. Ama başka insanlarında bize ve mesleğimize saygı göstererek, değer vermesini de istememizin en doğal hakkım olduğunu düşünüyorum.

Bir insan vardır; ödediği kirayı bile “zarfın içine koyar”

Bir insan vardır, birine bir ikram yaparken kendi firmasının poşetini kullanmaz.

Bir insan vardır, sadece kendi reklamı için herkesi kullanmaya çalışır.

İnsan manzaralarını tahayyül ederken “ben odaklı” konuşanlar çok bencil olup ve bu dünyada sadece kendisinin yaşadığını sanar.

Ya da “Bey köle” köle ilişkisi var ya.

Kendisi Bey başkaları köle.

Böyle davranan insanlar çok zengin olabilirler. Ama toplumda sosyal ağırlığı olmaz. Sadece şaklabanlar ve yalakalar hatırını sayar.

İşte sermaye hazmı yaşayan, makam hazmı yaşayan insanların çok olduğu şehirlerde kamuoyu gelişmez. Sivil Toplum Örgütleri büyümez. Büyütülmek istenmez.

Özgürlüklerde çifte standart bir yapı alır. Ekonomik olarak güçlü olan en özgür, maddi durumu olmayan ise yarım özgür.

Kahramanmaraş’ta son dönemde çıkan basın yayın organlarına ve yayın politikalarına baktığımda iğrenç bir manzara çıkıyor ortaya.

Dün kara diye ilan ettiğiniz ve eleştirdiğiniz birinin birkaç gün sonra övücü bir yazı ve haberini, daha sonra da ilanını görüyoruz.

Bu ilkeli bir davranış mı?

Bu etik mi?

Bunun adı gazetecilik mi?

Bunun adı olsa olsa şaklabanlık ya da soytarılıktır.

Bu yapının değişmesi için biz gazetecilerde pek uğraş veremiyoruz. Buna gücümüz yetmiyor.

Son dönemde bir çok etkinliğe katılmıyorum. Sebebi ise yeni yetişen jenerasyonun saygı denilen bir kavramı tanımaması.

Bu gün olmuş mesleğe bizden önce başlayan ve yaşları bizden büyüklere her zaman saygı gösterdiğimiz gibi, bir toplantıda onlar masalara oturmadan biz oturmuyoruz.

Ama bir çok genç gazeteci bu küçük jesti bile yapmaktan aciz bir görünüm arz ediyor.

Habercilik ile yalakalığı birbirine karıştıran, yazdıkları köşe yazılarında vıcık vıcık yağ damlayan, sözüm ona üç kuruşun hesabını yapan sermaye sahibi ve gazeteciler olduğu sürece bu şehirde birçok sorun çözülmez, çözülemez.

Öncelikle insanlar manavdan domates alırken nasıl seçici davranıyorlarsa her alanda bu seçiciliği savunması ve günlük yaşamında hayata geçirmesi gereklidir. Bunu yapan toplumlarda kalite ve yaşam standartı artar. Ancak sapla samanı karıştıran toplumlarda ise aynen bizim maraşta yaşadığımız manzara çıkar ortaya.

İster gücenin, isterseniz de kızınız.

Doğru ve bir gerçektir bu yazdıklarım.

Değişim mi istiyoruz?

Önce insanların kendisi kendi yaşamında başlatmalı değişimi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi