Ahmet Doğan İLBEY
BÂTIL TÜRKÇÜYE GÖRE TÜRKLER “ARAPLAŞIYOR”MUŞ-1
“Arap hayranlığı Türk milletinin kimliğini yozlaştırıyor” diye feveran eden Bâtıl Türkçü, Batı hayranlığının ve lâdinî Kemalist ulusallaşmanın Türklüğü yozlaştırdığını görmezlikten geliyor; çünkü zihniyetinin bir kolu bu taraftadır.
Bâtıl Türkçünün endişesi sadece bu değil. “Milletleri din değil, dil ayakta tutar, devlet ve milletin temel harcı dildir” diyor. Dil kaybolursa birlikte ağlayamaz ve gülemezmişiz.
Bu endişesinden(!)dolayıdır ki, Türkiye’deki Kur’an harfli tabelaları, ikamet eden Arapları ve Arapça lisan üstüne yapılan kültürel faaliyetleri “Sessiz ve derin tehlike: Araplaşma” olarak görüyor.
Bâtıl Türkçünün Türkçesi dinli midir dinsiz midir?
Bâtıl Türkçü Türkçe’nin Araplaşmasından, yâni İslâmlaşmasından had safhada kaygılı… Acaba sahiplendiği Türkçe nasıl bir Türkçedir? İslâm’dan kurtulmuş, bağımsız lâdinî bir dil midir? “Araplaşma” diye yaftaladığı Kur’an dili ve harfleriyle medeniyet dili olan Türkçeyi reddettiğine göre, savunduğu Türkçe’nin beslendiği din hangisidir? Dinli midir dinsiz midir? Agnostik mi, deist mi, şamanist mi?
Açıklama yapmıyor ve “Sessiz ve derin tehlike: Araplaşma!” diye başlıyor yazısına.
Ona göre Türklerin son devleti Türkiye dilini ve milliyetini kaybetmeye başladı ve günden güne sistematik olarak Araplaşıyor, Araplaştırılıyor! Türkiye'ye hiçbir sınırlama olmadan gelen Arap misafirlerin kültürümüze ve kimliğimize yönelik baskınlıkları artıyor. Arapların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Türkçe tabela bulamıyorsunuz. Türk Standartları Enstitüsü aracılığıyla tabelalarda iki dilli kullanımının önü açıldı.
Bâtıl Türkçünün zihniyeti Hakk’a tapan Türklere o kadar düşmancadır ki, şu sözleri sarf edebiliyor:
“Dindar Türklerin önemli bir kesimi Arapçanın gerçekten kutsal bir dil olduğunu sanmaktadır. Bu sanı bir takım sözde dinsel gerekçelerle sürekli takviye edilmektedir. Bu inanç, özellikle Arap olmayan halklar açısından bir takım psikolojik sorunlar da ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunların en başında da kendi kimliğine yabancılaşma ve Arapça konuşanlar karşısında aşağılık duygusuna kapılma meselesi gelmektedir.”
Hakk’a tapan Türk kimliğinin sinsi ve tehlikeli düşmanı Bâtıl Türkçüye göre, Cumhuriyet’in Türkçülüğü Araplaşma karşıtı bir zemin inşa etmeye çalıştı. Yazı devrimi ve ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi, günde beş kez Arapça ezan yerine Türkçe ezan… Türk kimliğini Araplaştırmaktan (İslâm’dan demek istiyor) kurtarmıştı.
Amerikanlaşmak, Fransızlaşmak tehlike değil mi?
Bâtıl Türkçünün, Türk devlet ve milletinin dilde ve düşüncede İngilizleşmesi, Fransızlaşması diye bir kaygısı yok. Haçlı Avrupalısının Türkiye’ye sınırsız bir şeklide gelip gitmesi endişe verici değil. Fakat Türklerin Araplaşmasını kaygı ediyor. Kaygısı bâtıl Türkçü olmasındandır. Çünkü “Araplaşma” yı İslâmlaşma, İslâmlaşmayı kendi lâdinî Türkçülüğüne tehdit olarak görüyor. Ne kadar zavallı bir akıl yürütme bu.
Hakk’a tapan Türklerin Araplaşma diye bir endişesi yoktur. Çünkü müsteşrik kafasıyla “Arap” ve “Araplaşma” diye küçümsenen İslâm harfleri ve irfanıyla bin yıl önce hâlhamur olan Hakk’a tapan Türkler Araplaşmaz ve Araplaşmaya ihtiyacı da yok. Arap ilim ve kültüründen beslenmeyi de zül saymaz. Çünkü bin yıldır beslendikleri ulvî kaynaktan dolayı ortak değerlere sahiptir.
Arapça tehdit, Batı dilleri tehdit değil öyle mi?
Atatürkçü Türkçülük, ulusalcılık, İslâm’sız Şaman ve Ötüken Türkçülüğü gibi mânalara da gelen Bâtıl Türkçülüğün taraftarları dinde protestanlaşmayı, düşüncede Kemalistleşmeyi ve hayat tarzında Batılılaşmayı bir tehlike olarak görmüyor. Fakat “Arapça Kitap ve Kültür Günleri” ni Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için büyük bir tehlike olarak görüyor.
Bâtıl Türkçünün kafasındaki Cumhuriyet Hakk’a tapan Türk milletinin Cumhuriyeti değil, lâdinî Atatürkçü Cumhuriyet olunca, Arapça olan her şey tehdit ve tehlike oluyor. Bu çarpık anlayışına ilâveten “İngiliz Kültürü ve dili” “Fransız kültürü ve dili” günlerini Türk kimliğine tehdit değil, “modern bilim ve düşüncede ilerleme” olarak addediyor. Türk milletinin bu zavallı güruhun tezatlarına kanması mümkün mü?
Türklüğünü İslâmî değerlerden soyutlamış ve bölünmüş bu kafa "İstanbul'da Yaşayan Arap Aydınlar Çalıştayı" nı da tehlikeli bulmuş. Tarihteki gibi yeniden Türk-Arap kardeşliğinin tesisini gaye edinen bu faaliyetin “Türkiye'de yaşayan Arapların en kısa sürede Türkçe öğrenme, Türkler de inançlarının temelini oluşturan Kur'an-ı Kerim'in dili olması hasebiyle Arapçaya daha fazla eğilmeliler. Dolayısıyla Türk-Arap Kültür Merkezleri açılmalı…" teklifinden ürkmüş ki, 28 Şubat’ın irtica yaygarasına benzer üslûpla kışkırtıcılık yapıyor.
Bâtıl Türkçü için Türkiye’deki Amerikan, Fransız, İngiliz, Alman gibi Haçlı zihniyetine ait sayısız özel kolejlerin, dil okullarının, kültür merkezlerinin varlığı ve faaliyetleri Türk milleti için tehdit ve tehlike değil...
“Kaçıp kurtulun! Türkiye Araplaşıyor!”
Darbeci generaller de çocuklarına ve çevrelerine “Türkiye'yi terk edin, gidin kendinizi kurtarın. Çünkü Türkiye Araplaşıyor, İslâmlaşıyor, çok feci ülke oluyor. Her metre karesine bir câmi düşecek ve ezandan uyuyamayacaksınız…” diye feveran ediyorlardı.
Bâtıl Türkçüler de Türkiye’nin Araplaşmasından korkuyorlarsa, İslâmsız, yâni kendi sakat anlayışlarına göre Araplaşma tehlikesinden uzak hıristiyan Macar Türklerine veya Gagauz, Yakut Türklerine dâhil olabilirler. Hülâsa, “Türkçülük Arap Sünni yobazlıkları değildir…” sözünü sıkça kullanan Bâtıl Türkçülerin art niyetli olduklarını ve Hakk’a tapan Türkleri gayelerine engel olarak gördüklerini söylememizde peşin hüküm ya da mübalağa var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.