Mehmet TAŞ
Bir olamamak!..
Kahramanmaraş fiziki olarak, iklim olarak Türkiyede en iyi yerleşim alanlarından birisidir.
Zaman zaman Kahramanmaraşı kör ve ölü bir bölge üzerinde kurulu bir şehir olarak ifade eden insanlar oldu.
Bu insanlar elini taşın altına koymak yerine sorunları ötelemeyi ve başkaları yapsın mantığı ile davrandıkları için aynı zamanda öngörüsüzdür.
İşte bu öngörüsüz insanların çok olduğu bu kent, Dünyada Türkiyenin konumu ile birebir örtüşen bir jeopolitik bir konuma sahiptir.
Geçmişte Karadenizi- Akdenize bağlayan yol bu şehirden geçmiş. İpek yolu bu şehirden geçmiş, Doğuyu batıya, batıyı doğuya geçişler bu şehir üzerinden olmuş.
Kahramanmaraşın jeopolitik konumundan dolayı; Maraşa sahip olan Anadoluya sahip olur mantığı her zaman geçerli olmuştur.
Böylesi kuruluşundan bu yana onlarca kavimlerin hüküm sürdüğü, her tarafında tarih fışkıran bir şehir tanıtım ve turizm alanında bir adım ilerleyemiyor.
Doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden bu şehre girerken gördüğümüz manzara bu kenti ifade etmeye yetiyor, artıyor.
Bunun suçlusu sokakta ki vatandaş değildir.
Bağ evlerinde bahçe duvarını yolun ortasına çekildiği gibi aynı mantık şehrin tamamında hakimdir. Yarım metre 1 metre yola tecavüz etmekle kendi egolarını tatmin eden bu çağdışı anlayış terk edilmedikçe, birlik ve beraberlik anlayışı tesis edilmedikçe, bu şehirden bir şey olmaz.
Bu şehirde insanlar ancak birbirlerini eleştiriyor. Bir piknik yerinde birkaç tanıdığım aileleriyle piknik yapıyorlar.
Gel otur dediler, benim iki kızım var. 4 ve 14 yaşlarında. Yanlarına vardığımızda daha oturmaya hazırlanırken küçük kızım yere atılan çöpleri minik elleriyle toplamaya kalkıştı.
Tabii oradaki dostlarım; çevre bilinci küçük yaşta çocuğa böyle verilir. Bizlerde elimize ne geçtiyse attık dediler ve hep birlikte o bölgeyi bir temizledik.
Beyler; insanlar kendi evlerinin önünü temiz tutmaya çalışsa, bu şehir pırıl pırıl olur.
Temizlik, dürüstlük, ahlaki değerlere bağlılık evden başlar. Evde her gün kavga yapan anne, baba, küçük çocuk yolda bir şey bulup eve getirdiğinde aferin oğlum! iyi etmişsin diyen mantık ve bunun ortaya çıkardığı gençlik, çevre ve toplumsal sorunlar
Üzüm üzüme baka baka kararırmış. Bizler öncelikle özel ve tüzel yaşamımızda seçkin, seçici ve ilkeli aynı zamanda da dürüst olmak zorundayız.
Allah korkusu, merhamet, çevreye saygı gibi değerlerden uzak bir toplum her alanda yıkılmaya, gerilemeye ve bir süre sonra ise varlığını sonlamaya mahkumdur.
Caddede yere bir şey atan bir tanesini gördüğümüzde kibarca uyardığımızda ve bunları alışkanlık haline getirdiğimizde birkaç yıl sonra çok şeylerin değiştiğine tanık olacağız.
Bu sabah küçük bir kız çocuğu bakkaldan aldığı ekmeği poşetiyle birlikte göğsünde tutarak götürüyordu. Sordum neden göğsünde tutuyorsun dediğimde, kız çocuğu: - Amca ekmeğe saygı gösteriyorum. Annem Kuranı göğsünde tutuyor da ondan dedi.
Duygulandım. Mutlu oldum.
İnsanlar en küçük şeylerden mutlu olmasını öğrendiklerinde hayatın anlamı olur. Her şeye şüpheyle bakan, her atılan adımda hata arayan, herkesten şüphe duyan insan ise bu hayatı kendine ve çevresine de zindan eder.
Kahramanmaraşta böyle düşünce içinde olan insanların çokluğu bu şehrin var olan güzelliklerini örtüyor, gölgeliyor.
Oysa biraz sevgi, biraz saygı ve birazda çevreye duyarlı olduğumuzda Kahramanmaraş bambaşka bir şehir olur.
Bunun yolu bir olmaktan, birlik olmaktan geçiyor.
Gerisi ise lafı güzaf!....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.