Adnan GÜLLÜ
Bunları Hatırlayalım…
“Tarih bir milletin hafızasıdır. Hafıza kaybı yaşayan milletler önce köle, daha sonra da yok olmaya mahkum olurlar. Tarih aynı zamanda bizleri geçmişimizle yüzleştirerek bu güne kadar belki de doğru olarak bildiğimiz birçok şeyin yeniden değerlendirmesine fırsat verir. Tarihin belgelerle tespiti ise bir bakıma ezber bozar. Belgelerle ortaya konan tarih, kimsenin inkar edemeyeceği sonuçları ortaya koyduğu gibi iç dünyamızda saklı kalan derin şüphelerin ortadan kalkmasını sağlar. “
İnönü Neden Paradan Atatürk'ün Resmini Kaldırdı? /
1925 yılında çıkan 701 sayılı yasa ve ertesi sene çıkan kararname ile 50, 100, 500 ve 1.000 liralık banknotların ön yüzlerinde Cumhurbaşkanı'nın resminin olması kararı alınmıştır. Haliyle İsmet İnönü'nün de Atatürk'ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı olunca, kendi resmini bastırması yasaldır. Zaten Cumhurbaşkanı olunduğunda yasal sınırların dışına çıkmak, mümkün değildir.
Ha peki İsmet İnönü bunu illaki yapmak zorunda mı idi? Kendi resmini koymasa olmaz mıydı? İnönü bunu şöyle açıklamıştı: ''Atatürk gibi eşsiz bir kahramanın halefi olmuştum. Benim için en büyük tehlike onun gölgesi altında erimek ve ezilmek idi. Devlet icraatının bütün sorumluluğu bana ait olmalıydı. Bunun için de gücüm, kudretim neyse benim damgamı taşıyacak bir dönemin başladığının belli olması gerekiyordu. Paralara resim nakşedilmesi tarihten gelen bir devlet kudreti ve hakimiyeti geleneği idi. Parada pulda yapılanların başka türlü manalandırılması bir istismardır. Ve vebali yapanlara aittir. Bizim ona vefa ve sadakatimiz tarihin imtihanından geçmiştir.''
Görüldüğü gibi İnönü, konuyla ilgili akıllarda kalan sorulara da cevap vermiştir. İnönü bunu, yani iftiralara cevap vermeyi sağlığında hep yaptı ve diğer kirli iddiaların sahiplerine de gereken cevapları verdi. Ancak bu akbabalar durur mu? İnönü vefat ettikten sonra, kirli iftiralarına her daim yenisini eklediler. İnönü de ölüm uykusundan kalkıp cevap veremeyeceği için, toplumun içinde kahve ağzıyla at koşturdular.
MUSTAFA KEMAL PAŞA…
35 yaşında bir general,
40 yaşında başkomutan,
42 yaşında cumhuriyeti ilan eden,
44 yaşında şapka ve kıyafet devrimini yapan,
46 yaşında Nutuk’u yazan
48 yaşında Türk alfabesini yürürlüğe koyan GENÇTİ!
O'nu diğer liderlerden ayıran en önemli özellik;
O, sadece ülkesini kurtarmakla kalmamış, kurtardığı topraklar üstündeki canlı cansız
her varlığın sorumluluğunu omuzlarında taşıdığını hissetmiş bir lider olmasıdır.
ATATÜRK'ÜN CENAZE TÖRENİ
Atatürk'ün cenaze töreni, onun son zaferi oldu. Tabutunun önünde karşıtlarının hepsi sessiz kaldı. Türk ve Alman askerleri, tabutunun arkasında bir sırada yürüdüler; bir diğer sırada Stalin ve Hitler'in temsilcileri yan yanaydılar; hem Valencia hem de General Franco çiçek yollamışlardı. Tabutun önünde faşistler, demokratlar ve komünistler eğildiler. Her sınıfıyla birlik olarak Türk halkı yakardı ve ağladı. Zenginle fakir, yüksekle alçak arasında hiçbir fark yoktu. Bugün Ankara’nın yaşamış olduğu, dünyanın hiçbir zaman görmediği bir törendi.
Neue Zürcher Zeitung, 22 Kasım 1938
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
İlk defa 30 Ağustos 1923 tarihinde: AFYONKARAHİSAR, DENİZLİ, KAHRAMANMARAŞ, ANKARA VE İZMİR' de kutlanmıştır. İşgale uğrayan bu iller, kurtuluşun ne anlama geldiğini en çok bilen illerdi...Bu zafer sağlanmamış olsa idi...Minarelerimizde ezan bile okunamayacaktı...Örneğin, Konyalı bir kişi pasaport almadan İzmir'e gidemeyecekti...Bana göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli atılmıştır. Tüm Vatandaşlarımın ZAFER BAYRAMI kutlu olsun
ESKİ KÜPELİ TÜRKLER..
Küpe takmalarının altındaki dramatik neden.
Bir çoğumuz bilmiyoruz aslında küpe takmanın çok eski bir Türk geleneği olduğunu Yavuz Sultan Selim'in küpeli portresini yadırgayanlarımız çok olmuştur içimizde. Oysa Murat Bardakcı'nın gerek tv programlarından gerek makalelerinden bu portrenin gerçek olarak Yavuz Selime değil Savaştığı Şah ismail'e ait olduğudur İslam’a geçiş sürecinden sonra eski kaybettiğimiz birçok gelenekler gibi erkeklerin küpe takma geleneğini de kaybettik. Sadece kaybetsek iyi küpe takan insanlara ahlaksızmış gibi kötü gözle bakmaya başladık.Bu konularda araştırma yapan Ahmet Akyol anlatımlarında ve bazı kaynaklarda belirtildiğine göre Türk erkeklerde küpe takma âdetinde asıl önemli bulgu, Kıpçaklar ’da baş gösteriyor şöyle ki:
Kıpçak töresinde bilgece kanunlar koyulmuş.
Ülke, evladı için yaşardı.
Onların için kaygının en büyüğü gösterilirdi.
Daha sonrasında atasına sahip çıkabilmesi için çocuğu koruyabildiği en üst düzeyde koruyup dirayetli tutmaya çalışırdı.
Ailede küçük oğul baba evinde kalıp atasına, anasına yardım eder büyük oğul ise genelde orduda hizmet ederdi.
Herhangi bir sebeple ailede tek oğul olursa delikanlının kulağına bir küpe takılırdı.
Askerde komutan küpeli askeri görünce onu tehlikeli görevlere vermezdi çünkü Türk töresi ona bu yetkiyi vermezdi.
Soyu içerisinde sonuncu erkek olan kişi ise kulağında iki küpe taşırdı.
Türk töresi, soyunu sürdürebilmesi için onu bilhassa korurdu.
Orduda herkesin hizmet etmesini zorunlu kılan zamanlarda erkekler için askerlik mecburi ve şerefli bir hizmetti ve askerliğini yapmamış erkeğe kız bile verilmezdi. Kız vermeyi bırakın, kızlar askerlik yapmamış erkeği var bile saymazlardı.
Küpe, böylesine sert ve kesin törenin hüküm sürdüğü Türk topraklarında bir ailenin neslini sürdürebilme imkanını koruması açısından cengaverler için sadece toplumsal bir nişan görevi görmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.