Mehmet TAŞ
Bunun Sonu Nereye Varacak?
AÇIK konuşmak gerek ise, son günlerde hiç TV’ye bakmamaya özen gösteriyorum.
ÖZELLİKLLE Siyasi Parti Genel Başkanlarının açıklamalarını hiç izlemek istemiyor yüreğim.
12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak olan Anayasa değişikliği ile ilgili Referandum nedeniyle miting meydanlarına çıkan bu liderlerin üslup ve siyaset dili beni korkutuyor.
İnegöl ve Dörtyol ilçelerimizde meydana gelen olaylar ve bu görüntülerin toplumda bıraktığı travma, lütfen toplumu bu kadar derinden gerecek davranışlardan kaçınmamız gerekiyor.
Benim yaşımdaki insanlar 1978 olaylarını yani bu güzel kentimizde tezgahlanan ve 12 Eylül darbesine giden süreçte bir yol ayrımı olarak bu gün gördüğümüz Kahramanmaraş olaylarını iyi hatırlarlar. Bu toplumsal olaylardan ders alınması gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde var olan derin yapılanmaların yol açtığı ve toplumu birbirine düşürme senaryosu bu gün için onlarca çeşidiyle karşımızdadır. Nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin, bu tip provakatif eylemlere kulak tıkamak ve karışmamak gerektiğini düşünüyorum.
Nitekim 12 Eylül öncesinde Ülkücü Gençlik üzerinde oynanan oyunlar, sol gruplar ve bu grupların uzantıları, kolları, takipçileri ve destekleyenleri, bu gün ortaya çıkartılmıştır.
Referandum adeta Ak Parti iktidarı için bir güven oylamasına dönüştürülmüştür. Bu yanlıştır.
Referandum sebebiyle meydana çıkan siyasi partilere ve bu partilerin çıkarttığı görüntülere baktığımızda doğrusu çok üzülüyorum.
Eğer Kahramanmaraş olayları yaşanmamış olsaydı belki o dönemin gençleri olarak bizler, bu gün daha farklı yerlerde ve konumlarda olabilirdik.
Bu gün o bedeli bizler ödüyoruz, ödedik. Ve hala da ödemeye devam ediyoruz.
O yılları yaşamayanlar ya da çok çabuk unutanlar bu gün bir hamaset edebiyatı tutturarak, referandumun anlamını başka başka şekillere çekmeye çalışıyorlar.
Öncelikle topluma hizmet etme gayesi ile kurulan siyasi partiler; toplumu ayrıştırma yerine birleştirecek politikalar ortaya koymalıdırlar.
Üzülerek görüyorum ki; bu gün bir seçmen olarak, bir birey olarak, bu ülkenin bir ferdi olarak, anlayışıma ve dünya görüşüme paralel siyasi parti göremiyorum.
Kimileri beni dar kalıplara sıkıştırmaya çalışıyor, kimileri ise benim değerlerimle alay ediyor.
Batı dünyasında bilimin geldiği nokta ile bizim ülkemizde tartıştığımız konular taban tabana zıttır.
Batı MARS’ta yeni bir dünya oluşturmanın hayalini kurarken biz Başörtüsü, Meslek lisesi v.s. gibi ipe sapa gelmez konularla birbirimizi yiyip bitiriyoruz.
Hep korkularla savaşıyoruz.
Hep olmayacak şeyleri düşman olarak belleyip, yel değirmenleriyle savaşmayı bir kahramanlık olarak görüyoruz.
Korkularla hiçbir yere varılmaz.
Artık gerçekle yüzleşme zamanı gelmiştir.
Milleti aptal yerine koyanlar, milleti dayatmalarla yönetmeye talip olanlar, milleti hala koyun olarak görenler ve bu anlayış iflas etmiştir.
Herkes gerçeği aramalı.
Kimse kimseyi kandırmamalı.
Milli, ahlaki, toplumsal örf ve değerlere saygılı yeni bir söylem geliştirilmelidir.
Bıktık artık bu kör döğüşünden.
Bıktık artık bu anlamsız savaştan.
Bıktık artık bu koltuk kavgalarından.
Bıktık artık bu kayıkçı kavgalarından.
Referandum sonucu ne olursa olsun artık Türkiye bir değişim sürecine girmiştir.
Ve kimse bunun önünü alamaz.
İnsanlar her şeyi görüyor, tartıyor ve karar veriyor.
Korkularımızdan arınmalıyız.
Çünkü korkunun ecele faydası yok.
Ve Allah bildiğini işliyor. Gerisi hikaye!...
Milletimiz için en hayırlı olan neyse o olsun!...
HANÇERKIRAN AİLESİNİN BAŞI SAĞ OLSUN
Değerli kardeşim Ayhan Hançerkıran annesini kaybetmenin acısını yaşıyor.
İnsan yaşamında yeri hiç doldurulmayacak olan Anne’nin yokluğu ve bunun getirdiği hüzün sanırım herkes için geçerlidir.
Bu vesileyle Ayhan kardeşimin şahsında Hançerkıran ailesine baş sağlığı diliyor, merhumeye Allah’tan rahmet diliyorum. Başınız var olsun!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.