Z. Abidin KIYMAZ
Cemaat-İktidar Çekişmesi
Dershaneler üzerinden sürdürülen hararetli bir tartışma, birinin diğerini dershanenin gerekliliğine ikna etmek için didiştiği , körler sağırlar diyaloguna dönüştü.
Kavganın paydasında dersene ya da eğitim bahsi yok.
Türkiye'nin eğitim sorunu, iktidarların öğrencilerin kafasını vestiyer niyetine kullandığı, onlarca yıl o sıralarda emek ve zaman harcattıktan sonra çocuklarımızdan işe yarar bir netice alamadığımız, dil öğrenemediğimiz, bilim üretemediğimiz bir gerçek.
Neyse..bu bahis bizi çıkmaz sokağa sürükler, canımızı sıkar, yorar. En dâhiyane çözüm önerileri sunulsa da kavga meydanında birbirine meydan okuyanların derdi başka.
Nedir asıl dert?
AK Parti iktidarı çok yapılı bir koalisyon. İçinde her partiden mezhep ve meşrepten kimselerin grupları var. Hatırı sayılır yol arkadaşlarından biri de "Cemaat" (idi).
Hemen her iktidar döneminde okullarını, dershane ve yurtlarını ve buradaki faaliyetlerini sürdürebilmek için partilerle mesafeli bir diyalog sürdüren cemaat/hizmet hareketi/nurcu ekolün Fethullah Gülen kanadı, "siyasetin ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım" sakınmasını aşarak bir parti ile, AK Parti ile birebir, pazarlığa dayalı, al-ver ile gelişen bir ortak görüntüsü çizdi.
2002 yılına kadar kendi halinde, mütevazi bir "cemaat" çerçevesinde yolun da yürüyen hizmet hareketi, bir anda bakanlıkların tahsisi edildiği, genel müdürlüklere "şakirtler"in yerleştirildiği, belediye başkanlıklarının ukdesinde olduğu devasa bir yapıya evrildi. Yurtdışındaki okullaşmaları bir anda bire on büyüme kaydetti. Hemen her ilde kolejler, kreşler, üniversiteler, iş adamları dernekleri, sosyal örgütlenmeler, bankacılık faaliyetleri ile başlangıçta "cemaat" olarak tanımlanan hareket başka bir şeye dönüştü. Cemaat Kontrol ettiği paranın büyüklüğü, dünyaya yayılan yatırım ağları ile pazarlık masasında "ben de varım" diyen bir şey..
AK Parti için yetişmiş eğitimli bir kadro tedariki yapan cemaat, özellikle yargı ve emniyette belirleyici bir görüntü oluşturdu.
Bütün bunlar olurken, AK Parti vesayet rejimi ile hesaplaşıp kaleleri bir bir fethederken Başbakan bir şeyin farkına vardı. O da devletteki kadrolaşmada cemaat istenen her vasıfta elemanı bulup yerleştirirken vesayet sonrası yeni bir vesayet gerçeği belirmeye başladığı idi. Yargının MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın kapısına dayanması, soruşturmanın Başbakan'ı da içine alacak olması aşaması karşısında Başbakan acı gerçekle yüzleşti.
Cemaat başlangıçtaki o mütevaziliğinden vazgeçmiş, devletteki dev kadrolaşmasını "hepsini isterim, vermezsen seni de yerim" noktasına getirdi veya kamuoyunda böyle bir görüntü ortaya çıktı.
İşin özeti budur. Başbakan, AK Parti iktidarı, ya cemaatin bu gücünü kontrolü altına alacak ya da bu uluslararası bir mahiyete kavuşan güç Başbakanı da iktidarını da alaşağı edecek.
Dershane kapatma gibi bir yanlışı, vesayet rejimini imha etmek üzere koşulları doğru oluşturulamamış bir ortaklığın bittiğinin alenileştiği şu günlerde görünen o ki, uzunca bir süre AK Parti-cemaat kapışması tartışmaları ile geçireceğiz.
Türkiye'de siyaset çok güçlü bir kurum. Kısa sürede bir çok dengeyi değiştirebilecek mekanizmalara sahip. Fakat bu sefer AK Parti'nin muhatabı cemaat.
Cemaat denince zihninizde uyanan klişelerle AK Parti'nin gücünü kıyas etmeyin. Cemaat son on yılda ve AK Parti iktidarından aldıkları ile başka bir şeye dönüştü.
Hepimizin yediden yetmiş yediye baş üstünde tuturuğu cemaatin yapısı değişti, sınavlarda, kadro yükseltmelerde, terfi ve atamalarda pırıl pırıl Anadolu çocuklarının sırf cemaatten değil diye haklarının yendiği merkeze dondu. Cemaatten çok dostu arkadaşı olan birisi olarak bu değerlendirmemden alınganlık yapacak dostlarım yazdıklarımdan bir şeyler çıkarırlarsa mutlaka bundan cemaatte ülkemizde kazançlı çıkacaktır.
Not: Dershaneleri kapatmanın Türk Eğitim sisteminize yansımaları, eğitim sistemimizi ne tehlikeler bekliyor? Başlıklı yazılarımla sizlerle olacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.