Elbistan Ve Çevresini Yıkan İki Büyük Tarihi Deprem Ve Sonuçları

                                              Deprem öldürmez, ihmaI öldürür.

Elbistan tarihinde yüzlerce deprem kayıtlarda gözükmesine rağmen iki tanesi diğerlerinden sonuçları itibariyle ayrı anılmaktadır. Bunlardan biri 587 yılında meydana gelen depremi, diğerinde 1114 yılında oluşan depremdir. 

M.S.587 Depremi

 Afşinli Bizans İmparatoru Mauriçanos döneminde o günkü adıyla Arabissos(Afşin) ve şehrinde doğduğu için 587 yılında depremle yıkılan Afşin şehrini yeniden inşa ettirmiş olduğundan resmi kayıtlara düşmüştür. Bizans İmparatoru Mauriçanos içinde yetiştiği bu Efsus şehrin de M.S. 587 yılında bölgede çok büyük bir deprem meydana gelmiştir. Bunu sonucu şehir ve çevresi tamamen yıkılmıştır. Daha sonra İmparator şehri yeniden yaptırmış ise de yine çok şiddetli depremin sonucu başta Ablasta(Elbistan) olmak üzere tüm bölgeyi yerle bir etmiş olduğunu Arap yazarlarından Muhammed- Bin- Sirin'den öğrenmekteyiz.

Bölgemizde ki İkinci büyük deprem M.S.1114 yılında olan depremdir.

 Ermeni tarih yazarı Sempad, Bugünkü Elbistan'ın kuzeyinde eski Karaelbistan köyü ve Hasankendi köyleri arasındaki düzlükte kurulu olan (Bugünkü adıyla Çilingir çayırı denilen bölge) Elbistan, M.S. 587 ve 27 Kasım 1114 yıllarında birbirinden şiddetli depremlerle tamamen yıkılmıştır. Özellikle 1114 yılında meydana gelen deprem sonucu 40.000 kişi ölmüştür, diye yazmaktadır.

1114 Depremi

Ortaçağ’da meydana gelen 1114 depremi bölgenin iktisadi ve siyasi yapısında köklü değişikliklere yol açmıştır. Onun için bu depremle ilgili bulunan kaynakları inceleyelim. Bu depremi anlatırken Maraş’ gözardı edemeyiz, çünkü bilgiler Maraş ile Elbistan iç içe geçmiş halde sunulmakta, bizde bütün olarak yazıyoruz.

            1114 depreminin yıktığı Maraş günümüzde Namık Kemal denilen “Karamaraş” mevkiyisinde bulunan yerdeydi. Şehri bu mevkiye Hamdani hükümdarı Seyfüddevle taşımıştı. Maraş’ın taşınma sebebine gelince; Bizanslılarla Araplar arasında sürekli el değiştiren şehir, Seyfüddevle tarafından fethedilince daha güvenli ve savunmaya elverişli bir yerde kurulmasına karar verilmişti. Maraş ve doğusunda bulunan Hades, 950’lerde inşa edilmeye başlamıştı. Maraş’ın yeniden inşası Kasım 954’de tamamlandı.   Hades eski yerinde yeniden inşa edilirken, Maraş ise eski olduğu mevkiden yarım saat uzaklıkta günümüzde Namık Kemal semti denilen yerde “Karamaraş” bölgesine taşındı. Çünkü eski Maraş tepeler üzerinde ve dere yamaçlarında kurulu olup, engebeli arazisi sebebiyle yaşamaya ve savunmaya uygun yerde değildi. Şehrin inşası tamamlanınca ahali buraya taşındı.

            Maraş ve Elbistan daha sonra 962’de yeniden Bizanslıların eline geçti. Sonunda Selçuklu Komutan Emir Buldacı tarafından 1085 yılında fethedildi. Ancak bölgeye 1097 yılında gelen Haçlılar başta Maraş olmak üzere Elbistan ve çevresini aldılar. Haçlılar tarafından Maraş’ta 1149 yılına kadar devam edecek olan senyörlük kuruldu. Şehir Haçlıların elinde olduğu zamanda şiddetli bir depremle yerle bir olmuştur.  

            Elbistan ve Maraş bölgesinde tarih boyunca pek çok deprem olmuştur. Andırın Sismik boşluğunu da içine alan ve Adana, Ceyhan ve Maraş yörelerinde etkili olan depremlerin bazıları; 209–517–524–561–587–1114–1514–1185,v.s yıllarında olmuştur. Bunların büyüklükleri 5 ile 9 arasında değişmekteydi. Maraş’a yakın Türkoğlu sismik boşluğunda kaydedilen en son deprem ise 1874’de 8 büyüklüğünde olmuştur.

            Elbistan ve Maraş çevresinde meydana gelen depremlerin yerel olmayıp bölgesel olduğunu kayıtlardan öğrenmekteyiz. Maraş ve çevresinde tarih boyunca görülen en büyük deprem 1114 ‘te olandır. Tarihi kayıtlarda “Maraş depremi” olarak eserlere yazılmıştır. Bu depremde başta Maraş olmak üzere şehir enkaz haline gelmiştir ve bunun sonucu şehrin yeri değiştirilerek şimdiki yerinde yeniden kurulmuştur. Aynı akıbet Elbistan şehrinin de başına gelmiş ve Elbistan şimdi ki yerinde yeniden inşa edilmiştir.  Deprem yerel olmayıp bölgesel olduğundan Adıyaman, Antep, Adana, Antakya, Mersin Halep ve çevreleri çok ciddi olarak yıkıma maruz kalmışlar, bu yüzden bu büyük deprem hakkında Bizans, Haçlı, Ermeni, Süryani ve İslam kaynakları bilgi vermektedir. 

            Bu büyük depreme şahit olan müelliflerin (yazarların) ya da bir müddet sonra onlardan nakiller yapanların yazdıklarından aktarmayı uygun gördük. Bu yüzden tarihlerde küçük oynamalar olmuş, bu da doğaldır.

            Gelelim 1114 depremine, en önemli tanıklarından biri Urfalı tarih yazarı bir papaz olan Mateos’tur.( Edessalı Mateos ya da Urfalı Mateos Edessa(Urfa) şehrinde yaşamış Ermeni tarihçi ve keşiş. Ay ve yıl vererek ve önemli bulduğu olayları kayıt altına aldığı, tarih kitabı olduğu kadar günlük olarak tutulmuş notları vardır. Dönemine ait bilgiler vermiştir.). Deprem olduğu sırada Urfa’da bulunmaktaydı ve bu şehirde ki yıkıma şahit olmuş ve olayı şöyle yazmıştır. “ Mareri ayının 12’sine tesadüf eden Pazar günü, Haç yortusunda bir nişane belirdi. Bunun gibi ilahi gazap ne geçmişte ne de bizim zamanımızda görülmüş ve işitilmiş ve ne de kitaplarda okunmuştu. Derin bir uykuya dalmış bulunduğumuz sırada aniden müthiş bir gürültü koptu ve bütün dünya sarsıldı. Yeryüzü şiddetle titredi, kayalar yarıldı ve tepeler çatladı. Dağlarla tepeler şiddetle çınladı. Onlar canlı hayvanlar gibi ses çıkardılar. Dağların sesi, kulaklarda bir ordunun çıkardığı gürültüyü andırıyordu. Mahlûklar Allah’ın gazabı altında şaşkın bir vaziyet içine düşmüş olup dalgalı bir deniz gibi titriyorlar ve çalkalanıyorlardı. Çünkü bütün ova dağlar sanki bakırdanmış gibi çınladılar ve ağaçtanmış gibi sallandılar. İnsanlar ağır hastalar gibi inliyordu. Yeryüzünden dehşete kapılmış umutsuz bir firari gibi figan ve haykırış sesleri yükseliyordu. Bu sesler, zelzeleden sonra da geceleyin bir saat kadar işitiliyordu. Bu felaket esnasında herkes kendi hayatından ümidini kesti ve kıyamet gününün geldiğini zannetti. Çünkü tam bir kıyamet gününü andıran bir hal vardı. Gün Pazar, makam var (Ermeni musikisinin sekiz perdesinden biridir. Kilise ayinlerinde okunacak kasidelerin makamları bu sekiz perde üzerinden her gün ayrı ayrı tespit edilmiştir.) ve kamer de eksilmekte olduğundan, her şey kıyamet gününü andırıyordu. Bundan dolayı, herkes bir korku içinde ölü hale gelmişti. O gece bir şehir ve bölgeler harap oldu. Harap olan yerler çoğunlukla Franklara aitti. Diğer bölgelerde ve Müslümanlara ait bulunan yerlerde hiçbir zarar vukua gelmedi. O gece Samsat, Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Keysun, Raban ve Maraş harap oldu. Maraş’ın akıbeti o kadar feci olmuştur ki takriben 40.000 insan ölmüş. Bu çok nüfuslu şehirdi ve felaketten kimse kurtulamamıştı. Sis (Kozan) şehrinde de aynı olay meydana geldi ve sayısız insan öldü.  Birçok manastır ve köy harap oldu ve onbinlerce erkek ve kadın öldü. Karadağ’da bulunan meşhur Basilien manastırında, aziz Ermeni ruhanileri, yeni yapılan kiliseyi takdis etmek üzere toplanmış bulunuyorlardı. Bunlar ayin icra ettikleri sırada kilise onların üzerine yıkıldı, 30 ruhani ile iki vardabet enkaz altında öldüler. Onların cesetleri bugüne kadar orada kalmıştır. Maraş yakınında bulunup Hesuantz(Jêsuêeens) denilen büyük manastırda da aynı şey vuku buldu. Bu manastır yıkıldı ve bütün rahipler enkaz altında kaldı. Zelzele durduktan sonra kar yağmaya başladı ve yeryüzü kar ile kaplandı. “Maşgvor”(Kilikya manastırlarından birinin adıdır) denilen meşhur Ermeni rahibi Grigor orada şehit oldu. Böylelikle birçok Hıristiyan müthiş akıbete maruz kaldılar. Bu onların günahları yüzünden olmuştur. “ görüldüğü gibi bu kötü olayın sebebini dini düşünceleri ve inancıyla açıklamaktadır.

             Antakya Haçlı kontu Bohemund’un ölümünden sonra Maraş’a dönen ve senyörlüğün başına geçen Richard de Selarno 1114 büyük depremi sırasında hayatını kaybettiğini bu kayıtlarda görmekteyiz.

            Deprem olduğu sırada bölgede olduğunu bildiğimiz Haçlı tarih yazarı papaz olan Fulcher of Chartres’da olayı şöyle anlatmaktadır. “ 1114 ‘de Arabistan’ın bir parçasına ve bizim topraklarımız olan Kudüs arazisi içini çekirge sürüleri istila etti. Birkaç gün içinde Nisan ve Mayıs ayları boyunca bizim ürünlerimiz çok büyük zararlar gördü. Bu arada Antakya’nın 60 mil kuzeyinde bulunan Maraş şehrini bu depremin yıktığı söyler. Bütün insanların öldüğünü evlerin tamamen yıkıldığını beyan eder. Tarih olarak 29 Kasım 1114 demektedir. “

            Süryani Mihail ise: Maraş depremini 1115 ‘nci yılında ikinci Teşrin ayının 29’unda Pazar günü sabah erkenden çok şiddetli bir zelzele oldu Maraş toprağa gömüldü evlerin temelleri havaya uçtu, Maraş kendisine mezar oldu. Gargar kalesinin senyörü Konstantinius’da öldü, diye yazmaktadır.

            Süryani tarihçi Abu’l- Farac ise: Elbistan ve Maraş depremini 1115’de son Teşrin’in 29 gününde ve Arapların 6. ayının 29.gününde son derece şiddetli deprem oldu. Bu yüzden bütün Maraş şehri yeraltına gömüldü ve bütün şehir halkı için mezar oldu. Samosata’da birçok evler yıkıldı ve bu sırada burada bulunan Gargar hakimi komutan Constantin ile birlikte enkaz altında boğuldular. Edessa(Urfa) surunun kulelerinden 13’ü düştü, Harran surunun bir kısmı yıkıldı. Balaş kalesinin yarısı ile 100 ev yıkıldı. Kişum ‘da Mar Jonh kilisesi ile Kırk Şehit kilisesi yıkıldı. Fakat bu kiliseler Piskopos Dionisius’un yardımı sayesinde yeniden yapıldı. “ diye yazmaktadır.

            Ermeni müelliflerinden biri olan Simbat, vekayinamesinde M.S. 1114–1115 olayları arasında Elbistan ve Maraş Depremi hakkında bilgi vermektedir; Mareriayına tesadüf eden haç yortusunda, Allah’ın hiddetinden dolayı bir zelzele oldu. Yeryüzü geceleyin sarsıldı, derinliklerden korkunçbir gürültü işitildi, deniz altüst oldu. Dağlarla tepelendi ve birçok şehir yıkıldı. Antakya, Misis, Hısn-ı mansur(Adıyaman), Keysun, Ablasta(Elbistan), Raban, Samosat şehirleri yıkıldı. Maraş temelinden yıkılıp altüst oldu ve burada 40.000 insan öldü.

Bu sırada birçok ruhaniler, kilise takdisi ayini icra etmek üzere Karadağ’da bulunan Basilien manastırında toplanmışlardı. Kilise bunların üzerine yıkıldı ve 30 manastır papazı ile iki rahip öldüler. “ ifadesiyle Maraş depremini anlatmaktadır. Bunun kayıtlarında da Elbistan (Ablasta) ‘da meydana gelen deprem hakkında bilgi sahibi olduk. 

            Depremin Olduğu Şehirler; Hemen hemen bütün kaynaklar 1114 depreminin Elbistan, Maraş Hades, Urfa, Harran, Hısn-ı mansur, Keysun, Besni, Gerger, Samsat, Ayıntap, Dülük, Halep, Esarib(Zerdana), Tell-Başir, Birecik, Suruç, Balis, Azaz, Antakya, Adana, Sis(Kozan), Misis ve Mersin gibi yerlerde etkili olduğunu yazmaktadırlar. Geniş alanı kapsayan bu depremden daha çok şehirlerde ki olaylar hakkında bilgi verilerken kırsal alanlarda felaketin tahribatından bahsedilmemektedir. 

            Kaynaklarda açıkça belirtilmemekle birlikte bu depremin İskenderun, Misis, Ceyhan, Tarsus ve Adana gibi yerlerde bir tusunamiye sebep olduğu günümüz araştırmacıları tarafından ileri sürülmektedir. Gerçekten de denize yakın olan Misis’in sular altında kalarak battığı belirtilmektedir.

            27- 29 Kasım 1114 tarihinde olan bu büyük deprem sonrası kış şiddetlenmiş, hatta kar yağmıştır. Deprem sebebiyle evleri yıkılan, yaralananlar ve yakınlarını kaybeden insanlar bir de ağır kış şartları ile uğraşmak zorunda kalmışlardır. Bu durum depremden ve soğuklardan ölen insanların sayılarını artırmıştır.

            Bu büyük deprem bölgede önemli siyasi sonuçlar doğurmuştur. Çünkü deprem olduğu sırada Urfa’dan başlayarak Adıyaman, Maraş, Antep, Antakya ve Çukurova Haçlıların kontrolü altındaydı. Buraların ve kalelerin surlarının yıkılmasından endişe duyan ve Müslümanların saldırılarından korkan Haçlılar hızlı bir şekilde yıkılan surları tamir etmişlerdir. Bu depremden Gerger hâkimi Konstantin ile Maraş senyörü Richard de Salerne hayatlarını kaybetmişler ve bunların makamlarında boşluklar meydana gelmiştir. Ayrıca pek çok Hıristiyan ruhani de ölmüştür. Depremden sonra bölgede kaos hiç eksik olmamıştır. 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan GÜLLÜ Arşivi