Op.Dr.Uğur TOKA
Gözü Doymaz Zenginler
'' Adam kaç yaşına gelmiş , yeni fabrika kuruyormuş , sanki öte dünyaya götürecek.''
'' O kadar malı mülkü var , hala iş güç peşinde . Yedi sülalesi yese bitmez serveti var hala çalışıyor , dünyaya bidahamı geleceksin sanki. Gidip yan gel yat .''
'' Bunların gözünü ancak toprak doyurur.''
Bu ve benzer söylemleri varlıklı işadamları hakkında sıklıkla duyarız. Varlıklı insanların
ilk günkü hevesle, gayretle çalışmasını, sadece biraz daha fazla para kazanma hırsı olarak değerlendirip anlamakta güçlük çekeriz.
Geçim sıkıntısı çekmeyen insanların bazen ailesini ve sağlığını bile ihmal ederek biraz daha '' para hırsı '' ile çalışması , dışardan bakınca kolay anlaşılır bir şey değildir.
Öyle ya , ömür boyu geçim sıkıntısı çekmeyecek insanların yeni işlerle , yeni yatırımlarla , çekle , senetle uğraşmasının ne mantığı olabilirki .?
Her insanın peşinde koştuğu hedefleri vardır. Okulumuzu bitirmek , iyi bir üniversite okumak , iyi bir iş bulmak gibi . Hepimiz bir ev sahibi olmayı , araba sahibi olmayı hedefleriz. Sahip olduğumuz evin balkonunda akşam güzel bir çay keyfi bizi ne kadarda mutlu eder.. Yeni arabamıza kavuştuğumuzda çocuk gibi sevinir ,gerekli gereksiz binmek için can atarız.
Peki evi olmayanlar , arabası olmayanlar ve hatta işi olmayanlar . O kadarı bizi aşar onlarada '' Allah yardım etsin '' demekten başka elimizden bişey gelmez.
Sadece bu maksatla olmasa bile , bazı insanların hedefleri , bu eksikliklere derman olur.
Kimdir bu insanlar.? '' Gözünü toprak doyurasıca , doymak bilmez zenginler '' yani GİRİŞİMCİLER.
Girişimcilik dışarıdan bakınca kavranması zor olan bir ruh halidir. Yamaç paraşütçüsünü Everest tepesine , canını riske atıp tırmanan dağcıyı anlamak nasıl zor ise girişimcilikte böyle bir ruh halidir. Ekonomik bir sıkıntısı olmadığı halde böylesine riskli ve yorucu bir hayatı seçtiği için de hafiften patolojik bir ruh halidir.
Bizim yeni ev yeni araba hedefi gibi girişimci insanında sürekli bir hedefi vardır:yeni yatırım. Girişimci insan önüne bir hedef koyar. Dünya kadar borçlanarak bir yatırım yapar. Hayırlısıyla şu borcu bi bitirsem Allah'tan başka bişey istemem diye düşünür. Aylarca faizdi enflasyondu dolardı leasingdi piyasaydı diye diye stresli günler geçirir. Nihayet son senet ödenir , girişimci insan borçsuz harçsız rahat rahat oturacağı koltuğuna kurulur. Ama o da ne. Patolojik bir ruh hali dedik ya. O ömür boyu rahat rahat oturacağı koltuk ona batar. Hemen yeni hedefler yeni projeler yeni borçlar vede yeni bir koşuşturma vede cebinizde paranız hazır olsa bile , bir eseri meydana getirmenin zor olduğu bir koşuşturma.
Yeni hedefin getireceği maddi zenginlik birinci amaç olmaktan çıkar. Çünkü yeni zenginlik sadece daha sonraki daha büyük hedefe bir basamak olur. Ve bu koşuşturma ömür boyu sürer.
Bu koşuşturma sürecinde girişimci insan tabiki güzel arabalara biner güzel evlerde oturur. Ama bunun yanında yüzlerce , binlerce '' Allah yardım etsin '' denen insan iş sahibi olur. Bu insanlar alışveriş yapar esnaf kazanır. Devlet vergisini alır. Kentin , ülkenin kalkınma yoluna bir taş döşenmiş olur.
Girişimci rahat rahat oturacağı koltuğunda oturmayıp yeni hedefin peşinde koşarken başarısız olursa sadece kendisi zarar görür. Belkide o zamana kadarki kazanımlarının tümünü kaybeder . Yani girişimci ve çevre açısında pek de adil olmayan bir risk / kazanç paylaşımı sözkonusu. Kazanç ortak ama risk tek başına.
Kahramanmaraş'ımızda binlerce insana istihdam sağlayan KİPAŞ İSKUR MATESA ( isimlerini yazamadığım diğer birçok değerli kurum kusura bakmasın) gibi firmalar bundan on kat daha büyük olsa , diğer firmalarımız bu kadar büyüse , kentimize ne kazandırır diye birazcık düşünsek girişimci insanların kente ne kattığı daha iyi anlaşılacaktır.
'' Gözü doymaz zenginler'' e birde bu gözle bakalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.