17 Aralık tarihinde gerçekleştirilen ve adına "Yolsuzluk operasyonu" denilen olay günlük politikanın goygoyculuğu içinde ve "vurun ulan vurun" çığlıkları arasında olup biteni anlamak hiç bir zaman mümkün olmamıştır. O neden bu konuyla ilgili biraz bekleyip yazdım.

Baskın yapılan evlerde ele geçirildiği iddia edilen bilgi ve belgeler aynı anda televizyonlara canlı yayınla aktarıldığında bu operasyonun meşruiyeti ile ilgili kafalarda kuşkular oluştu. Amaç yapılan bir yolsuzluk hukuksuzluğu ortaya çıkarmak mı? Yoksa bu kılıfla hükümete darbe yapmak mı? Bu sorulara vatandaşlar cevap aradı durdu tabi olan bu birkaç günde Türkiye ye oldu 30 milyar dolar Türkiye kaybetti daha artçı sonuçları da ortaya çıkmadı. Konu yargılamayı yapacak heyetin önüne gelmeden önce alel acele kamuoyu oluşturulup orada mahkûm etmek isteyenler hukuka, halka, iktidar ve siyasete büyük kötülük ettiler.

İthama maruz bırakılanları kamu vicdanında mahkûm etmek üzere telaşla işe koyulanlar belki de sonunda kendilerinin ahlaken yenik düşecekleri bir adım attılar, birlikte izleyip göreceğiz.

Şu sıralar hoşgörü ve diyalog söylemlerini bir kenara koyarak "evleri yansın, haneleri başlarına geçsin" diye beddualar eden Fethullah Gülen'i izlerken bir şeyi anlamakta zorlanıyorum. Zaman, Bugün ve Samanyolu gibi cemaate ait kanallar bu operasyonda kamuoyu yönlendirme vasıtaları olarak işlev görüp ateşi körüklerken nasıl oluyor da aynı cemaat hem de liderinin iddialarıyla "bu işte biz yokuz" diyor ve hangi akllıevvelin buna inanmasını bekliyor?

Şefaat hakkı olsa Ecevit için kullanacağını söyleyen, Papa'yı ve hristyan dünyasını "peygamberi tasdik etmeseler de olur" diyerek cennete yollayan Hoca efendi, bugünkü büyüklüğünü borçlu olduğu Tayyip Erdoğan'a karşı nasıl bu denli vefasızlaştı, köprüleri yaktı, sanıyorum üzerinde düşünmemiz gereken en önemli nokta burası .

 Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı sonunda düşmanını bertaraf ettirse de aynı akıbete kendisi de düçar olmaktan kurtulamaz.

Gelelim yolsuzluk ve rüşvet iddialarına.

Hali hazırda yargılanalar için yaptılar ya da masumlar demek için bir neden yok. Eğer konu yargı heyetine bırakılmış olsa idi gerçekte ne olduğunu hepimiz bilecektik. Bu işe bulaşan kim olursa olsun ve bedeli her ne ise ödesinler. Korkarım ki, düşmanına ölümcül darbe indirmek şehveti ile kendinden geçen bir imha ekibi gereğinden fazla tazyik uygulayarak ve hukuki bütün teamülleri çiğneyerek bahse konu kişileri mazlum durumuna düşürdü. Bundan sonra yapılacak yargılamanın çok farklı seyredeceği kesin.

Her iktidar gibi AK Parti için de çeşitli iddialar, yolsuzluk söylentileri yazıldı, söylendi. Bunlar somut delillerle desteklenmediği müddetçe "söyleniyor ve yazılıyor" diye AK Parti'yi mahkûm etmek mümkün değil.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'u itibarsızlaştırmak için ona benzeyen birinin porno görüntülerini "işte Numan Kurtulmuış" diye servis edenler kimlerdir?

Deniz Baykal'a ait görüntüleri kim çekip servis etti ve Baykalsız CHP meydana getirip Kılıçtaroğlu genel başkan yaptı?

11 Haziran seçimleri öncesi MHP'li milletvekillerin yöneticilerin hangi tutumlarıyla hangi mihrak veya hangi siyasiyi rahatsız etmekteydi de takip edilerek yasak aşk görüntülerini kimler deşifre etti ve MHP yönetimini bir grubu tasfiye ederek kurultaysız şekillendirdiler?

AK Partinin daha doğrusu Tayip Erdoğan’ın alternatifi Muhsin Yazıcıoğlu’nu kimler helikoptere bindirip düşürüldüğü alanda ölümüne göz yumdu? Numan kurtulmuşun yükselişi nasıl kontrol edildi nasıl ikna edilip AK partiye katıldı sistemi rahatsız etme pozisyonunu bozdu?

Bu soruların yanıtını samimi olarak arayıp bulmamız gerekir ki olayları objektif değerlendirebilelim. Şimdi okurlarımız bu kadar bilgi kirliliğinin oluştuğu ortamda bana sorarlarsa bu olaylar HÜKUMETE DARBEMİ? RÜŞVET OPERASYONUMU? Onu bunu bilmem ama bu olayla AK Parti büyük yara aldı Tayip Erdoğan çok badire atlattı bu günlere geldi çok dua aldı ama Erdoğan’ın arkasına saklanıp referansını kullanıp Türkıyenın dört bir yanında ihale ve yolsuzluklara bulaşan hırsızların yaptıkları Erdoğan’ın ayağına dolandı.