Gül Ayşe Yetmez
Huzurumun Mekanları
Tamam hala fiziksel görünüş olarak yaşımı göstermediğimi söylüyorlar, lakin garip bir şekilde huzur arayışımın rengi değişti.
Ailemi çok seviyorum. Annemin yanında, kızımın yanında, şükürle karışık mutluyum. Ama fark ettim ki birkaç yer ya da anılarımda kalan halleri mekana girdiğimde ya da düşündüğümde kalbimi ferahlatıyor.
Pek çok arkadaşımızın Kahramanmaraş sosyal hayatının kilidi ve anahtarı dediği bağlar ilk aklıma gelen. Çocukluğumun önemli kısmı Kerhan’da geçmiş. Yıldızbelanı dediğimiz ve şimdi baktığımda inanılmaz küçük bir tepecik olan kumul tepelerle dolu dedemin bağı. Karşıya bağırdığımızda yankı veren yar. Az büyümüşüz. Kandıl. Bu sefer amcanın misafiriyiz. Birbirine simetrisi olmayan 4 armut ağacı ve çocukluğumun evi arada taşlarla yapılan. Ve benim gözümde Maraş’ın en kıymetli havagarı.
Çukuroba camii. Küçücük. Bir safa en fazla 15 kişi sığar. Hele bizim kadın bölümü yeterince geri durmazsan secdeye sığmazsın. Ama avlusu hele dışındaki çınar, birde altındaki konak.
Birde anca 2 sene önce bir ödül töreni dolayısı ile görebildiğim Afşin Eshab-ı Kehf külliyesi.
Sonra Kapalıçarşı.Taşhan. muhtemel oranın esnafı beni deli zannediyor. Gidip gidip orada nefes alıyorum. Fotoğraf çekiyorum. En son sandukayı da keşfettim ya. Şimdi bana merakla bakanlarla hısım çıkmaktan korktuğum içinde çok açıklama yapamıyorum. Ne yapabilirim ki o küçücük meydan da huzur var.
Essah Maraşlıysanız, bizim İt Tepesi dediğimiz, bazılarının Abarabaşı . ben şimdiki ismini bilmiyorum. Merak ta etmiyorum. Kahramanmaraş İÖO dan Kanlıdere ye inen merdivenler vardır. Epeycedir gitmiyorum. Hala duruyorlarsa özellikle kışın soba borularından çıkan isini bile hala özlerim o yolun. Bir de ufacık bir pınar vardı orada adı Balpınarı.
Trabzon caddesinde bulunan kafelerden birinin bahçesine bayılıyorum o kadar Akdenizli ki.
Ve şimdilerde Antep yolundaki bahçe gözdem. Seyir tepesinde servis için yürünülen mesafe hayli fazla. Çayımızı nadiren sıcak içsek de, biraz poyraz varsa havada tüm şehrin görüntüsünün ve yapılabileceklerin huzuru var seyrinde.
Yazımızı elbette tüm Türkiye de bilinen huzur dergahları ile doldurup yeterince de böbürlenebileceğim 3-5 dergah sayarım ve kesinlikle buralarda ki huzuru anlatırım. Kaldı ki niyetim bu değil. Siz yalnızca Bursa Ulucami dışında ki ıhlamur ağaçları ve Emirhanın avlusundan haberdar olun yeter.
Evim. Bugünlerde hiç çıkasım yok. Bir de cep telefonu yasağı gelse. Zati Türk telekoma küsmüşüm, 13 liralık konuşmama kırk beş lira fatura gönderdiğinden beri. Mutfağım sevgimi yemeğe döktüğüm benim mekanım. Öylesine aşığım ki televizyonum ve lap topum masanın üzerinde.
Ofisim. İptidai döşemişim, beni hem de maddi açıdan yormayan cinsinden. Önemli olan iş çıkması gerekliliği bilincinden olsa gerek. Ne projeler çıkar ve ben hem mutlu hem huzurlu ve belki bir gün hem de zengin olurum.
Kuaförümün yeri. Hep mutlu olarak çıktığım tek yer.
Yaz aylarında haftada birkaç kere uğradığım Pınarbaşı. Ve orada 2 yer var. Şimdilerde kuzey çevre yolunun en kötü kavşağında Gavur hamamın hemen yanında kayınvalidemin asırlık evi, ve birde Çınaraltı özenle seçilmiş Türk Sanat Müziği eşliğinde.
Son. Serdar Bey’in ofisinde ki çay saatleri. Sizi anlayanlarla ve her daim üretenler eşliğinde sunulan bir fincan çay.Hepsi bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.