Mesut Bilal Buğday

Mesut Bilal Buğday

İbiş Emmi ve Fadik Teyzeden Nasihat

 İbiş Emmi köyün güngörmüş, hayatı tecrübelerle geçmiş, acıyı da, neşeyi de iç içe yaşamış biri. Hayatın kederi, yüzüne kırış kırış işlenmiş, hayatın sevinçleri, yüzüne tebessüm olarak yansımış biri.

İbiş Emmi ve Fadik Teyze’nin evine misafir olunca, Anadolu irfanına sahip biri olduklarını hemen anlıyorsunuz.

İbiş Emmi ve Fadik Teyzenin evinde, eskiden “ta yeri” denilen yerde, dini kitaplar, Karacaoğlan, Yunus Emre şiir kitapları ve içerisinde cenk hikâyelerinin olduğu kitaplar bulunmakta.

Ahşap ve kerpiç işçiliğinin bir arada olduğu eve varınca İbiş Emmi güler yüzü ile bizi içeri buyur etti. İçerinin sıcaklığı adeta yüzümüzü yalıyor. Teneke sobadan musiki tadında çıtır çıtır sesler geliyor.  

Bölmeç denilen yerden Fadik Teyze içeri giriyor. Tebessüm eden çehresinde sıcak bir ifade hâkim bir şekilde söze başlıyor:

 -Hoş geldin guzum! Evimize neşe bereket getirdin!

-Hoş gördük Fadik Teyzem, neşeniz neşemiz, bereketiniz bereketimiz olsun

İbiş Emmi, ev sahibi olmasından dolayı, yaşım küçük olmasına rağmen başköşeye beni oturtuyor, hal hatır soruyor. Biraz muhabbetten sonra Fadik Teyze sofra seriyor ve İbiş Emmi sofraya davet ediyor:

-Evlat hanemize gelen dizini kura, soğanımızı kıra!

İbiş Emmi’nin “hanemize gelen dizini kura” sözünü anlamıştım ama “soğanımızı kıra” sözü ile ne kastettiğini anlamamıştım. Meraklı gözlerle İbiş dayıya bakınca Fadik Teyze söze girdi:

-Guzum “dizini kır” demek “sofraya otur” demek. “Soğanımızı kır” demekte eğer soframıza oturmaya utanıyorsan soğanı kırda emeğin sinsin ve öyle otur bari demek.

Bu hoş sohbetler ve taltiflerden sonra büyük bir keyif ve muhabbetle yer sofrasına kuruldum.

 Fakir olmalarına rağmen Fadik Teyze bir kuş sütü eksik sofra düzeni kurdu. Döğme aşı katıklısı, çökelek sarması, yoğurt pekmez…

İbiş Emmi ile ne zaman bir araya gelsek nasihatlerinde doğruluk, hüsnüniyet ahlak, adalet kavramları geçer.

-İbiş Emmi nedir kusurumuz?

-Mesut Evladım! Ahlaksıza ahlaktan, adaletsize adaletten bahsetme! Fahişeye ahlak dersi verirsen, çiğnediği sakızı birde senin yüzüne patlatır. Adaletsiz adama, adalet dersi verme, suyun yönünü kendi tarlasına akıtan adam, başkasının tarlasından haberi olmaz. Çomçası büyük adam senin aç olduğunu bilmez. Bilesin ki kalbi kararmış adam nasihat dinlemez. Nasihat gaflette olana verilir.

-İbiş Emmi, nasihatlere ve nasihat verenlere ne oldu?

-Mesut Evladım! Örsün üzerine demir koymazsan, örsün üzerine boşuna vurmuş olursun. Kullanacağın eşyayı ve bulunduğun yeri iyi seçeceksin. Kulağı ve gönlü kapalı adama, vermiş olduğun nasihat boşa gider.

Saltanat sahipleri gücü elde edene kadar çevrelerinde nasihatçi taşırlar. Ancak gücü ele geçirdi mi nasihat dinlemek bir tarafa, birde nasihat vermeye çalışırlar.

 -İbiş Emmi, çağımızın hastalığı yalakalık hakkında ne söylersin?

-Mesut Evladım! yalakalar istediğini elde etmek için her şeyi mubah görür. Sınır ve usulleri yoktur. “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı der” ve “uzanamadığı ciğere mundar der”

Başkasına günah gördüğünü, kendine ise verilmiş hak olarak görür.

Yalakalardan destek alanlarda, yalakaların her istediğini yapanlarda da ahlaki bir kaygı yoktur. Yalakanın işini yapanın Allah için işi olmaz. Bugünkü anlayışta parası ve gücü olan her makama gelir. Koltuğu da satın alır. Sana tavsiyem diz kırdığın yer minderini, o koltuklara tercih et. O koltuklar emin yerler değil, dönüyor. Koltuktaki de dönüyor. Emin olduğun yer, emin olmadığın yükseklerden iyidir. Bilesin ki rüzgâr, yüksek dalları döver.

     000

Bölmeç denilen yerden Fadik Teyze elleri dolu geldi. Bir elinde tarhana-ceviz ve diğer elinde bastık, sucuk, samsa…

-Fadik Teyze sen nasılsın?

-Çok şükür iyiyiz yavrum. Emmin gıdıkladığı zaman gülüyoruz. Emminin ocağı tüttürecek hali, benimde sofrayı kuracak canım, sokağı süpürecek halim var. İki çene yoldaşı olarak birbirimizin kahrını çekiyoruz.

-Fadik Teyze İbiş Emmi ile evliğiniz nasıl geçti?

-Evladım! Emmin ile benim halim, tirşik şoğrası yapılan gavur pancarı gibi. Acemilik dönemi acı zehir gibi idi. Hayat bizi pişirince güzel geçti.

Emmin ekin biçerken bende deste taşır ayran verirdim. O bazen sarı sıcak altında terlerken ben bulut olur serinletirdim. Emmin evin kapısı, ben çatısı idim. Mutfaktaki kazan dua ve muhabbetle kaynarsa, sofrada muhabbetli olur. Hoş gör, hoş duy, hoş söyle.

İbiş Emmi, Fadik Teyze Allah mutluluğunuzu daim etsin inşallah.

Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut Bilal Buğday Arşivi