Mehmet TAŞ
İnsan Yaşamındaki Gelgitler!..
İnsan dünyaya merhaba dediği ilk günden ölünceye kadar geçen süre içinde, yıllar itibari ile genetik özellikler gösterir.
Bunları sıralayacak olursak; 13-20 yaş dönemi, bu dönemde özellikle erkekler kendini dünyada en kuvvetli insan olarak görür. (El yumruğunu görmeyen kendi yumruğunu dağ gibi görür.)
20-30 yaş döneminde çalışmak, yuva kurmak, kendine ait bir dünya kurma derdine düşer. Bu yıllarda en çok hayal kurulan dönemdir.
30-40 yaş döneminde ise erkekler ve kadınlar kendini önemsenmiş hissetmeye başlarlar. “Ben yaptım, benim dediğim doğru, ben en iyisini bilirim” tarzı konuşmalar yaparlar. (Çünkü hepimiz o devreyi yaşadık.)
40-50 yaş döneminde kadınlarda ve erkeklerde dönemler değişir. Dönemlerin yaşama biçimi değişir. Bu süreçte kadınların gösterdiği davranış biçimi (40 yaş sendromu) farklıdır. Erkeklerin ki daha farklıdır. Kadınlarda stres ve buna bağlı hayal kırıklığı başlar. İyi bir evde yaşamıyor olmak, erkeğinin kendi değerini bilmediğinden yakınmak en dikkate değer bulgulardır.
Bu süreçte erkek ise anne ve babasını, sevdiklerini birer birer kaybetmeye başladığında bu dünyanın anlamsızlığı üzerine ifadeler kullanmaya başlar. Aslında kadınların 40-45 yaşları arasında yaşadıklarını erkekler 50-55 yaş döneminde yaşamaya başlarlar. Bu süreçlerin var olduğunu bilen ve bunu bir geçiş dönemi olarak kabul eden erkek ve kadınlar günlük yaşamında kontrolü elden bırakmaz, davranışlarını akılı ön planda tutarak yaparlar ve geçişleri kolay olur.
**
Tabii bu süreçleri bir hastalık olarak kabul etmeyen erkek ve kadınların çevresinde estirdiği sosyal terör, kalp kırma, tenkid ve eleştiri yapma, başkalarının yaptıklarını beğenmeme, en mükemmel yemeğe bile itiraz etme, etrafındaki insanların hatalarını arama şeklinde kendini gösterir.
Bunun kendi yaşı ile ilgili doğrudan bir genetik olgu ve hastalık olarak kabullenmeyen insanların bu süreçte birçok dostunu arkadaşını kırdığı ve onlardan uzaklaştığını görürüz.
Eğer insan bu sendromu yaşadığı bir süreç içindeyse ve o günlerde çok sevdiği biri vefat etmişse, hava sıcaklığı artmış ise, sosyal ve iklimsel nedenler tetiklemekte ve o insanı ciddi derecede bunalıma götürmektedir.
**
Ben kendimi iyi okuyan birisiyim. Özellikle 40-45 yaş döneminde kim bana nasılsın diye soracak olsa; “hastayım” dediğimi hatırlarım. Oysa hasta falan değilim. Bu 40-50 yaş döneminde “önemsenme” süreci olarak yaşamımıza girer.
Kimi insanlar ise; ya ben falanın yanına belki de 5 defa gittim ama o bir defa bile gelmedi yanıma, bir telefon bile açmadı diyerek yakınmada benim sürekli hastayım dediğim süreç de yaşadıklarımın bir başka yaşama biçimi olarak gözümüze çarpmaktadır.
Oysa o kendini aramadığını öne sürdüğü insan ile sağda solda karşılaşmış konuşmuştur. O bunları saymaz illa ki kendini aramasını ister ve bekler. Bu işte “önemsenme” süreci dediğimiz süreçtir. Oysa o kahır koyduğu adam yanına gelse ne olacak, gelmese ne olacak? Sanki geldiğinde dünyanın altı üstüne mi gelecek? Kendinin ömrümü uzayacak? Ya da başka önemli bir şey mi olacak?
Bunun yanı sıra günlük yaşamımızda adeta alışkanlık dediğimiz davranış biçimi haline gelen davranışlarımız da vardır. Mesela sürekli görüştüğünüz bir insan o gün sizi her zaman aradığı süre içinde aramaz ise hemen kaygı duyarız. Acaba bir şey mi oldu? Oysa acaba bir şey mi oldu diye kaygıya gireceğimize hemen biz onu arasak sorun çözülecektir aslında. Bizde aramayız ve hala onun aramasını bekleriz…
**
Bunları neden yazdığıma ve bu konulara neden değindiğime gelince, izin verirseniz birazda son nokta olarak esas konuya geleyim.
İnsan yaşamında yaş ile ilgili dönemsel yaşadıkları gelgitler vardır. Bu genetiktir. Her insan bunu yaşayacaktır. Kimileri bu evreleri bildiği ve bunu hastalık olarak kabul ettiği için kolay ve rahat geçirir.
Kimileri ise bunu kabul etmediği için çok zor geçirir. Bunları tetikleyen ruhi, sosyal ve iklimsel sebepler vardır.
Bu evreleri rahat geçirmek isteyenlere tavsiyem, öncelikle ruhi ve manevi olanları tercih ediniz. Buna ilave olarak mekan değiştirin, günlük yaptığınız işlerden elinizi ayağınızı kısmen çekerek farklı alanlara yöneliniz, kısa süreli de olsa mekan değiştiriniz. Yemek yediğiniz lokanta olabilir, bindiğiniz araç olabilir, yattığınız yatak odası olabilir.
Yaşamınızda yapacağınız kısa süreli değişiklikler sizi rahatlatacaktır. Çünkü ben şerife günü dayımı kaybettim. Yaşım 51 tam 50-60 yaş dönemi hayal kurduğun bir dünya oluşturamadığın için bir bakıma pes etme dönemidir.
“Boş ver” dediğimiz yaş süreci içinde olduğumuz dönem. İşte bu dönemde birebir yaşadığım ve halende yaşamaya devam ettiğim, genetik olarak herkesin yaşadığı ancak birçoğumuzun yaşarken bile bilmediği bu süreci gözlemleyerek yazıyorum.
**
Tabi sözüm ve yazdıklarım kendini bilenler içindir. Kendini bilmeyen, ot gibi her şeye neden tepki vermediğini bile bilemeyen, trafikte “yeşil ışık yandığında” önündeki 5 aracın hareket etmesini bile beklemeden kornaya basan, akıl fukarası insanları da dikkate almıyorum.
Çünkü onlarda “akıl” olsa ve bunu da sağlıklı kullanıyor olsalar önündeki araçlar gitmeden yol kendilerine açılmaz. Açık olmayan yoldan da gitmeleri mümkün değil. Bunun idrakinde olmayan insanlara da bizim söyleyecek bir sözümüz yok.
Onlar akıllı deli sınıfındalar.
Bizim sözümüz kendini gerçekten akıllı gören, akıllı insanın yapması gereken davranışları yapma çabası içinde olanlaradır…
**
Bu arada Face ve Twet hesaplarını da bir süre çok aktif olarak kullanmayacağım.
Dostlarla bir arada sohbet ederken, insan farkında olmadan telefonla bu hesaplara girmekte, sohbet ortamından kopmaktadır. Bu da etrafınızdaki dostlara saygısızlık olarak ifade edilebilir. Elimizdeki makinaya hükmedebildiğimizde de bu kullanım sorun olmaktan çıkacaktır.
Bunun yanı sıra; telefon hafızasında kayıtlı olmayan numaralara cevap vermeme kararı aldım. Çünkü bizler ofiste değil isek bir toplantıda ya da bir haberdeyiz.
Zaman zaman bizi aradıklarında cevap veremediğimizde bizlere sitem yapılmaktadır.
Bir basın toplantısında isek, karşıda bir adam konuşuyorsa ve o anda sizin telefonunuz çalıyor ve cevap veriyorsunuz. O konuşmacı da konsantrasyon kalır mı?
Özellikle gazeteci arkadaşlarım her hangi bir toplantıya girerken telefonlarını ya sessize almalılar ya da kapatmalıdırlar. Çünkü gazeteci toplumun önderi konumundadır.
**
İnsan yaşı ile orantılı olarak tecrübe sahibi de oluyor. Otuz yıl önce bir konu hakkında verdiğimiz hüküm ile bu gün aynı konu ile ilgili vereceğimiz hüküm farklı olabiliyor. Bu tecrübenin getirdiği bir birikimdir.
Yaklaşık bir aydır yaşadığım ve hala yaşamakta olduğum bu süreç içinde kırdığım dostlar var ise onların beni affetmesini diliyorum. Çünkü farkına varamadan dostlarımızı sözle de olsa kırdığımız oluyor!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.