Gülser YAMAN
İşte Bu Da Acı Gerçek!
Eğer okuduysanız ve anımsıyorsanız bir önceki‘’ Hırsız hayat’’ yazımda zamanın ne kadar çabuk geçtiğinden bahsetmiştim. Oysa atladığım ya da düşünemediğim bazı yerler var ki, orada yaşayanlara zamanın hiç geçmediği yerler. Hapishaneler ve hastaneler. Ne mahkum ne de hasta tam olarak çıkacağı günü bilemez. Bilseler de, o zaman onlara hiç geçmez.
Hafta sonu gittiğim bir tiyatro oyununda - “Dikkat Sayım İçerde” oyunu- cezaevinde mahkumların günlük yaşamları ve yaşadıkları zorlukları anlatan konuyu işlemişlerdi. Açıkçası oldukça etkiledi bu oyun beni. Birkaç yıl önce gittiğim ve ilk kez bu kadar detaylı gördüğüm cezaevi, Sinop Cezaevi idi. Oradaki yaşam şartlarının ne kadar ağır ve acımasız olduğunu hissediyor insan. Günlerce etkisinden kurtulamamıştım.
İnsana soğuk gelen bir kelime “Cezaevleri”, hani derler ya “Allah düşürmesin!” diye düştükten sonra da, “Allah kurtarsın!” temennilerinde bulunulur, çile mekanları. Burası, dışarıdaki milyonlarca insanın hiç ama hiç ilgisini çekmeyen, etrafı taş duvarlarla çevrilmiş apayrı bir dünyadır. Burası içeridekilerin tam anlatamadığı, dışarıdakilerin de tam anlamadığı, ancak yaşayanın bilebileceği, meçhul mekanlardır.
İzlediğim oyundan da anladım ki; cezaevlerinde bambaşka bir dünya var. Öyle bir dünya ki, içeride ayrı bir kanun, ayrı bir gelenek, ayrı bir dünya var. Güçlünün her zaman orada da güçlü olduğu, güçsüzün de ezilip kahrolduğu acımasız bir dünya var.
Elbette işlenen suç cezasız kalmamalı. Fakat suç neye göre, kime göre suç, bunu iyi bilmek gerekiyor. Çoğumuz duymuşuzdur ya da şahit olmuşuzdur kimi insanların yıllarca suçlu olmadığı halde hapishanede yattığını, gerçek suçluların özgürce yaşadığını. İşte en ağır suç da bu olsa gerek, diye düşünüyorum. Birçok suç teşkil eden vakaların yanında günümüzde hala “düşünce” nin yargılandığı ve cezalandırıldığı ülkeler vardır. Düşüncenin toplum düzenini sarsıcı bir eylem olduğu kabul edildiği için, düşünceleri dile getirenler acımasızca cezalandırılır ve suç işledikleri için yıllarca özgürlüklerinden yoksun bırakılırlar. Hatta bazı insanların adi suçtan bile daha uzun ve ağır olur cezası.
Suç, cezaevine düşen mahkum için artık sadece bir detaydır. O bundan sonra bir “suçlu” dur. Onun için artık önemli olan cezanın çekileceği yer, suçun çekilme süresi ve şeklidir. Farklı suçların bir araya getirdiği insanlara, bundan sonra hayat orada devam edecektir cezaları bitene kadar! Aslında cezanın amacı, suçluyu eğitip topluma yeniden kazandırmaktır. Ne var ki bu anlayış uygulanamayıp kimi insanlar işledikleri suçları yaşamlarıyla ödemiştir.
Düşüncenin suç olmadığı hatta suç gerektiren hiçbir eylemin olmadığı ve cezaevlerin kapısının kilitlendiği bir dünya hayali ile saygılarımı sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.