A.Süreyya Durna

A.Süreyya Durna

Kimin Eli Kimin Cebinde

Dokunuş

Biz de neden, niçin, nasıl fark etmez

Dalkavuksa yedek, asil fark etmez

Mahiriz ölmüşe ağıt yakmakta;

Kesinlikle mumya, fosil fark etmez

                                        A.S.D

Aklı birilerine veya bir yerlere endeksli olanlar, neyi savunduklarının farkında bile değiller. Hatta bağımlısı bulundukları kişilerin, kutsadıkları kuruluşların keza ne söyleyip neyle iştigal ettiklerinin de... İsterse çamura belensinler, isterse yalanın, tutarsızlığın, üçkâğıtçılığın daniskasını sergilesinler; bu bağnazca bağımlıların yanında önemsiz ve hiç mesabesindedir.

       Adeta; “Ben bilmem eşim bilir” acziyetinde… Tam da aklını kiraya verme ya da peynir ekmekle yeme dunkofluğunda… Geçmişte; “Irak’ın işgali hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, Başbakan sıfatıyla Bülent Ecevit’in; “Amerika neyi düşünüyorsa biz de aynısını düşünüyoruz.” dediği benzerlikte…

        Mensubiyet damarı ağır basanlar neyse ne de, sözde sürükleyicilik makamındakiler ve lider konumundakiler de aynı. Birçoğunda ruh yok, kök yok, düzey yok, istikrar yok, duruş yok vs. “Batman çakıla karışmış” vaziyette. Borsa misali günlük değişebiliyorlar.

        Sıra gözetmeden gelişigüzel harmanlayalım isterseniz.

       Örneğin; dünün aşırı solcuları, bugün faşizmin ve kapitalizmin kapıkulluğunda bir hayli ısrarlılar. Sol ve solculuk etiketini halen taşısalar da; tamamen sermayenin güdümünde, kapitalizmin oyuncağı hükmündeler. Ağababaları Koç’ların finansörlüğünde arlanmadan boy gösterebiliyorlar, sabotaj düzenleyebiliyorlar.

       Daha dün, orduyu yapacakları kanlı devrimin önünde en büyük engel görenler; bugün ordudan medet ummakta ve postal yalamaktadırlar. Yine orduya düşmanlıklarından ötürü ve kinayeli şekilde; “Nikâhımı tankın üzerinde kıydırmak istiyorum.” diyenler, tankların “Milli İrade”ye yönelik manevrasını ayakta alkışlamak için can atıyorlar. Sahilin kumsalına önce T.C yazıp, sonra da üzerine tükürenler ve daha sonra da orak-çekiç çizenler; ne hikmetse kılıç kesmez  bir biçimde T.C limanına demir atmış durumdalar.

        CHP dersen, hakikaten bitmişlik ve tükenmişlik sancısıyla kıvranmaktadır. Tıpkı su alan gemiye benzemekte ve sürekli yalpalamakta… Kaptan köşkünde oturan adamın ne rotadan haberi var, ne de pusuladan… Artık umutlarını iyice yitirdiklerinden dolayı;  sağın köhneleşmiş kalp ve yaşlı adamlarına sarılmaktadırlar, can simidi olarak. Bakınız CHP’nin hali pürmelȃline ve de çifte standardına… “Allah” lafzının ayıplandığı zaman ötelerinden, İnşallah’lı, maşallah’lı evrilmelere…

       Şu Kemalistleri de akıl terazisinde tartmak zor iş doğrusu. Atatürk’ün kapattığı mason localarının müdavimi sayılırlar hepside…  Hele de laikçi kesim… Her ikisi de samimiyetsizlikte bir numara… Tutturduklarını sandıkları yolla gidiyorlar kıyamet üzere.  Hazır yiyiciler, goygoycular zümresi…

       Aleviler ise ayrı bir âlem. Ali’siz Alevilik bezirgȃnlığı revaçta neredeyse. Ne yȃrdan geçiyorlar ne serden… Hz. Ali’nin yakasından düşmedikleri gibi, istismarından da vazgeçmiyorlar. “Madımak Olayı”nı her sene sahneye koyanlar; “Dersim Katliamı”nı gündeme getirmekten dahi korkuyorlar. Cellâtlarını bildikleri halde, bir yerlerin talimatıyla dümeni kırıveriyorlar başka tarafa… Canlarına okuyan zihniyetlerle içli dışlılar. Hem de göbekten bağımlı bir biçimde…

       Yıllardan beri ülkeyi kamplara bölen yayın organları da… Buralarda yazan çizen kadrolar da; tekmil aynı yörüngede, aynı potada… Ha Aydınlık, ha Yeniçağ… Ha Zaman, ha Cumhuriyet… Sözcü, bellidir zaten Ha kibar oğlan Sabo, ha Dündarlı Uğur… Ha Çölaşanlı Emin, ha Zaman’lı ateist Alpay…  Ha Özdilli Yılmaz, ha yine Zaman’ın Dağlı İhsan’ı… Sağcısı, solcusu, orta yolcusu birbirleriyle yer değiştirmekten yorulmuşlardır.

       Malûm yerli pravda Cumhuriyet her fırsatta; “Ülke cemaatçilerin kuşatması altında… Tüm kurumlarda kadrolaşmaktalar” türünden gündem oluştururken, anlık U dönüşüyle “Dershanelerin kapatılması, Gülen cemaatine ve eğitime vurulan bir darbedir…” modunda ilkesizliğini perçinlemektedir iyice.

       Diğer taraftan sanatçı artıkları, yazboz tahtasının yazar-çizerleri, fitnevizyon henkırmenleri, çemkirmenleri şimdi ekstradan dershane muhabbetiyle kanına aşerdikleri Fethullah Gülen muhibbanlığında yarışıyorlar.

 

       Ya şu Atatürkçü, vatansever, PKK ile mücadelede kahramanca destan yazdıklarını höyküren mütekait subaylar… İpini kıran Maocu ve PKK hayranı Doğu Perinçek’in ya partisinde, ya gazetesinde… Nasıl oluyorsa bu?  Atatürkçü, vatansever, teröristlerle savaş kahramanı birilerinin; tam aksine vatan hainlerine kol-kanat geren yayın organlarında ve onları “Yiğit direnişçiler” unvanıyla pohpohlayan sabıkalı bir adamın yanında mevcudiyet belirtisi ha?!.  Hayret!

       Bunlar tükürdüklerini mi yalıyorlar veyahut da asli hüviyetlerine mi dönüyorlar?

       Gelelim MHP’ye…

       Dün; “Komünistlere karşı beş bin şehit verdik…” koçaklamasını yalanlarcasına, bugün Gezi provokatörlerini ve kamu mallarını yakıp yıkan vatan hainlerini kanıksayıp kabullenmekteler. PKK karşıtlığında kıyasıya kaimken, 280 küsur PKK’lıyı özellikle affederek tekrar dağa çıkmalarını sağlayan bir Ahmet Necdet Sezere karşı, serapa saygındırlar. Gel de şaşma şu tenakuza!

       Türklük sloganının binde birini, cennet vatanımızın sinsice altını oymaya çalışan masonlar, farmasonlar aleyhinde de atsalar ya… Belaysa memleketin başına püsküllü bela… Kökü dışarıda katmerlisinden hem de… İlla da dağ eşkıyası olmaları gerekmiyor… Daha sinsi ve daha da zehirli…

       Peki ya analarımızın, bacılarımızın, kızlarımızın başörtüsüyle yıllarca uğraşanlar; som Fransız mı olmalıydı milli tavır için… Ya Fransızları aratmayacak evsaftaki yerlilere, bir “ant” değerinde tepki verilmesi Türklüğün şanından sayılmıyor muydu?   Hiç duyuldu mu, böyle bir aksülamel MHP’lilerden?..  Sündürüp uzatmayayım en iyisi… Varsa yoksa Türklük sloganı; vatan, millet, Sakarya… Ve bir de yenilerde “and içme” meselesi…

       Geleneklerinden ve kutsallarından soyutlanmış, sadece kuru kavramdan ibaret Türklükle nereye kadar?.. Ooofff, of!!! Dilim damağım kurudu valla, başım döndü tutarsızlıklardan…

       Ayrı bir dünyanın adamıyım galiba…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
A.Süreyya Durna Arşivi