Kınalı Kuzular Kışla Yolunda

Bu günlerde otobüs terminalleri düğün yeri gibi, bir bayram şenliğinde, davullar zurnalar eşliğinde 94-1 tertip askerlerimiz, kınalı kuzularımız kışlalarına uğurlanıyor.

Bu gelenek dünyada sadece bize mahsus. Başka ülkelerde böylesine bir asker uğurlama geleneğinin olmadığını araştırmacılar söylüyor. Çünkü bu toprağın insanı asker ocağını peygamber ocağı,  askerini de küçük Muhammed, Muhammedcik, mehmetcik olarak biliyor.

Kahraman şehrimizin kahraman evlatları da her vatan evladı gibi bu duygu ve heyecanı doya doya yaşadılar. Şairler şehrinin asker evladı olarak ta özünde depreşen şairlik ruhunu, araçlarının arka camlarına yazdıkları güzel yazılarda yansıttılar.

Anasının ilk askeri olan Hasan; ” Ezanla geldik sela ile gideriz, bu vatan için kanımızı şerbet diye içeriz, Anamın ilk askeri 94/1 İstanbul - Hasan “ diye yazmış.

Anlaşılan anasına biraz çektiren Yakup: “Koy gülü yüreğine kalmasın sızın, Ağlama anam bak gidiyor hayırsızın, 94/1 Yakup - Kütahya “ yazmış. Onur ise: “ Anamın duası, babamın gölgesi “ diyor.

94-1 Yunus  “Vedalar zor olsa da gitmek gerekir bazen” diyerek. Sevenleri dostları kınalı kuzularını davullar, zurnalar, halaylar eşliğinde kışlalarına uğurladılar.

Telefonun icadından önce, birde duygusal ve samimi asker mektuplarımız vardı. Tıpkı Çanakkale destanında, Kınalı Ali’ye anasının yazdığı mektup gibi; 

Çanakkale Savaşı’nda üsteğmen Faruk yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet eder, nereli olduklarını sorar. Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takılır. Yanına çağırır önce adını, sonra kafasının halini sorar. Gencin adı Ali’dir. Memleketi ise Tokat’ın Zile Kazası. Saçına gelince anasının kına yaktığını söyler, fakat neden yaktığını bilmez. Ama o günden sonra Ali’nin adı “Kınalı Ali” olur.

Lakin zaman zaman saçındaki kınadan dolayı arkadaşları kendisiyle alay ederler.
Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım ister. Amacı anasına babasına cephede gayet iyi durumda olduğunu söylemektir.

Okuması yazması olmadığı için bu işi beceremez. Bir arkadaşına yazdırır. Mektubunda anacığının babacığının hasretle ellerinden öper. Tam zarf kapanacağı sırada Ali iki üç satır daha ekleteceğini söyler ve mektubun sonuna şunları yazdırır:

«Anacığım beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, burada komutanlarım da, arkadaşlarım da benimle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitme sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet’e gelecek. Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım.»

Gelibolu’da savaş giderek şiddetlenir. Cephede savaşan askerlerin çoğu şehit olur. Gelen destek güçleri de yeterli olmaz. Onların sayıları da giderek azalır. Gelibolu düşmek üzeredir. Kınalı Ali’nin komutanı sıcak temasa henüz hazır olmayan kendi bölüğünü, cepheye sürmek zorunda kalmasın diye Allah’a dua eder.

Komutanlarının sıkıntılı olduğunu gören Kınalı Ali ve arkadaşları, cepheye gitmek istediklerini söylerler. Nihayetinde komutanın pek fazla direnecek gücü kalmaz ve askerlerinin isteklerini çaresiz kabul eder. Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye, bile bile ölüme giderler.

Ne yazık cepheye giden bu bölükten tek kişi dahi geri dönmez. Ve hepsi şehit olurlar. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali’ye ailesinden mektup gelir. Komutan buruk bir ifade ile mektubu okumaya başlar. Aile adına babası yanıt verir Ali’ye:

«Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü sattık. Parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme. Şimdi sana diyeceği var» diyerek sözü ana alır.

«Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar;

Gelinlik kıza, gitsin ailesine kurban olsun diye.

Kurbanlık koça, Allah’a kurban olsun diye,

Askere giden yiğidimize, VATANA KURBAN OLSUN diye,

Gözlerinden öper selam ederim. Allah’a emanet olun.»

İşte böyledir Kınalı Ali’nin hikayesi. Mektup, dinleyenleri ağlatmıştır. Bugün okuyanları ağlatmasa bile düşündürmelidir.

Askere uğurladığımız bütün kınalı kuzularımıza kazasız belasız Hayırlı tezkereler almalarını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyoruz.

Selam ve sevgilerle. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi