Ahmet Doğan İLBEY
Kitaplar, İnsanlardan Daha Sahici Cevaplar Verirler
(Kütüphâne Haftası dolayısıyla, ömründe kitaba dokunmamış, kitabı sevmemiş ve kitaba bigâne olanlara sitemnâmedirnâçiz yazımız)
Hz. Ebubekir r.a. ile başlar kitabın itibarı. “Kitaplar, akıllı insanların bahçeleridir” buyuruyor.
Okumayan düşünemez. Kitapların yakıldığı Vandal bir devlet ve toplum yapısının hâkim olduğu bir sistemde insanlar da yakılabilir. Söyleyen bir ecnebi de olsa şu söz hakikatlidir: “Bir bahçen ve bir kitabın varsa hiçbir eksiğin yok.”
Doğu ve Batı toplumlarında yerleşik hayata geçildiği ilk yüzyıllarda bilekitap ve hikmet sahibi insanlar itibarlıydılar.Semerkand’ tan Buhara’ya, Bağdat’taki BeytülHikme’den, Osmanlı-İslâm medeniyetine kadar, okuyan ve kitap yazan zümrelere toplum ve devlet katında gösterilen perestiş çağları aşarak bugüne gelmiştir.
İbni Haldun’un Mukaddimesi’nde belirtildiği gibi, bin yıl önce bile milletlerin, büyük devletlerin medenî olma hususiyetlerinin ortaya çıkmasında okuma ve kitap sayısının yaygınlığı önemli sebepler arasındadır.
“KİTAP, İNSANLA LİSANSIZ KONUŞUR VE CEVAP DA İSTEMEZ”
Osmanlı’nın 17. Asrında önemli kitap âlimi Kâtip Çelebi müfrit bir kitap kurdu ve okuyucusuydu. Memuriyeti dolayısıyla seferlere de katılan Çelebi, gittiği yerlerde sahaflara uğrayarak çok kitap aldığını anlatır. O, kendisine düşen mirasın tamamını kitaba veren ve o tarihte bulunmasından ümit kesilen önemli ilim kitaplarının kendisinde olduğunu belirten bir kitap kurduydu. Kendisini dinleyelim:
“Bazen bir kitabı gözden geçirme arzusu içime düştüğü zaman güneşin batmasından doğması vaktine kadar mum ışığı altında çalışır, dururdum. Bundan dolayı hiç bıkkınlık ve usanç duymazdım.”
Çelebi üstad, kitapla dostluğunu taşlara kazınacak şu veciz sözle anlatıyor: “Kendisiyle konuşup sohbet edilecek, kitaptan daha iyi bir dost yoktur. Çünkü kitap insanla lisansız konuşur ve cevap da istemez.”
“KİTAPLARIN RÜYASI AHAD İKLİMİNDE GÖRÜLÜRMÜŞ”
Kitaplara başını eğmiş, kendini kitaplara adamış, “Bütün kitapları bir Kitab’ı okumak”için okuyan Mehmet Önal’ın kitaba gösterdiği ta’zim derûna işleyicidir: “Kitapların rüyâsıAhadİklimi’nde (Allah’ın birliği, tekliği ve Kur’ân’ın yürürlükte olduğu bir zaman) görülürmüş. Kitapların mayası, kelâmın mukaddes tutulduğu demlerde atılmış. Tekevvün (oluş) kitabın rüyâsı. Onun kitabını oku. Diğer kitapları, ona göre oku! Kendinde, o kitaptan bir sayfa bul. Diğer kitaplar, bunların gölgesi. Bir elimde güneş, bir elimde ay... Bütün kitapların birleştiği kitap. Bu vücûdun sâhibi, tasarruf etmeden bize, kim okur gönül kitabını? Son kitap: Et, kemik ve biraz da kan. Okumak: Tahkiki arayan kocaman bir zan. Bism-i sübhâne... kendi kitabını oku.”
Bütün kitapların rüyası ve tasavvurunun “Ahad ikliminde görülmesi”, yukarıdaki söyleyiş itibariyle Allah c.c.’ın birliği ve tekliği mânasının yanında Kur’ân’ın yürürlükte olduğu zaman mânasına gelir ki, kitap tiryakiliğimi ve sıradan da olsa okumak ameliyemi en soylu amellerden biri olarak tescil eden bu satırlar başucumdan hiç kalkmayan kitap notlarımın arasında durur ve canım sıkıldı mı okurum.
Kitap dostluğunu,modernizmin içini çürüttüğü, samimiyetini kaybettirdiği insanlardan daha ziyade bir dost olarak gören Enis Batur’un “Kitap insanlardan daha sahici cevaplar verir” demesindeki maksat ne olabilir?:
“Kendimi kütüphanede güvencede hissediyorum, kitaplar benim dostum, arkadaşım, onlar sahici insanlardan daha sahici cevaplar barındırıyorlar. Bütün kitapları kendisinde barındıran ‘Sonsuz Kitap Kavramı’ üzerine düşünüyorum.”
KİTAPLARLA YÜRÜYORUM GÜNDÜZ GECE
Kitap ve okumanın ustalarının izinden giderek ne dediklerini paylaşmak istedim. Bilgeliğin ve umranın yolu kitaplarla bulunur diyerek yürüyorum gündüz gece. İnsan hayatında katledilemeyen veya en az müdahale edilebilen sahanın kitaplar olduğuna inanarak ömrümü kitapların arasında tamamlamaya niyet ettim yürekten.
Kitaplar muazzez medeniyetimizin anlam bilgisini öğrenmek içindir. Kitaplar bütün güzelliklere ve doğru olana götüren düşüncelerin, duyguların kapısını açmaya vesile olan birer anahtardır. Bütün dillerin ve hayatların mâna dünyasını düşünceme taşıyan bir HüdhüdKuşu’dur kitaplar.
Kılavuzum ve dert ortağımdır; hiçbir zaman ayrı düşmedim kitaplardan. Beşeriyetimizin ham tarafından kurtulup âdemiyetimize ulaşmanın yolunu gösteren, dinimizin çağrısına ters düşmeyen bütün kitapların edebî seslerinde saadet bulabileceğime inandım.
Âmâ üstadım Cemil Meriç’in cerbezeli diliyle, “Kitap bir limandır benim için. Ve kitaptaki insanları bazen sokaktakilerden daha çok sevdim. İçindeki ses, içindeki ışık, içindeki sevgi, içindeki ruh, içindeki çile, içindeki gözyaşı, içindeki tecrübe çekiyor beni.”
“BİZLER Kİ, BAŞLARI AYNI KİTAPLARA EĞİLMİŞ KİMSELERİZ”
Her insan dünyaya bir vazife için gelir. Kitap ve okumak, ömür defterime düşülmüş bir alınyazısıdır. Yazgımın kitaplara yazıldığına inanıyorum, yâni dost kitapların. Kitabı geçici bir menfaat vasıtası olarak görenleri ve kitaba samimi bir dost muamelesi yapmayanları telin ettim hep. Kitap, bir zihin jimnastiği ve marazî okuma metinleri değildir. Dünya imtihanını kolay atlatmanın bir vasıtası saydım.
Fikrî ve edebî meclislere katılmadan önce dili iyi kitaplardan bir miktar okuyup öyle çıkarım evimden. Şekeri yükselmiş bir hasta nasıl insülin vurulursa damarından; dilimin ve yüreğimin gücünün azaldığını hissettiğim an bir köşede oturup, yanımda hazır olan dili iyi bir kitaptan beş-on sayfa okuyuveririm. Hayattan muradımı şu söz anlatıyor: “Tanrım, bana kitap dolu bir ev ver.”
Mukaddeslerimizden bir cümle de olsa kelâm-ı bediî hâline getiren bütün kitaplar insanı digergam kılar, millet aidiyetini güçlendirir, ortaklığımızı artırır. “Bizler ki, başları aynı kitaplara eğilmiş kimseleriz. Bizden yakın akraba mı olur?”
Arif Nihat Asya söylemiş kitap dâvamızın mihver sözünü: “Bizde ayrı sayılmaz bir kitap bir mihraptan / ki uğuldar kubbemiz ‘Oku! diyen hitap.”
(Habervaktim.com)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.