Ahmet Doğan İLBEY
Maraş Müdafaasının İtilaf Devletleri’ndeki Caydırıcı Tesirleri-2
Bu yazının 1. bölümünde yaptığımız girizgâh şöyleydi:
Mondros Mütarekesi’nin şartları dikkate alındığında, İstiklâl Harbi’nin en önemli müdafaasının Maraş müdafaası olduğu anlaşılır. Millî Mücadele’nin ilk kıvılcımının Maraşlıların işgalci Fransızlara karşı direnmesiyle başladığını, Heyet-i Temsiliye’nin kararlarından ve İtilaf Devletleri’nin tavırlarındaki değişikliklerden anlamak mümkün.
GUSTAVE LE BON: “MARAŞLILARIN MÜDAFAASI BİR FİLOZOF İÇİN İBRETLİ BİR DERSTİR
O dönemin Fransız hekim ve toplumbilimcisi Gustave Le Bon’un da Maraşlıların mânevî gücünün kaynağına bir hayli vurgu yapar: “Müslümanların (Maraşlıların) bu harpte göstermiş oldukları şecaat ve cesaret bir filozof için ibret alınacak bir derstir. Çünkü; şimdiye kadar dünyayı idare etmiş olan din kuvvetinin bugün dahi idare etmekte olduğunun bir delilidir” (Maneviyatın Yurt Müdafaasındaki Rolü, Hakkı Şenkan, İst. 1976, s.367).
Bir başka vesika; Fransız Misyoneri Materno Mure’nin ifadeleri de Maraş müdafaasının geniş tesirlerinin olduğu görüşümüzü teyit etmektedir. “Kendisinden bin defa daha güçlü rakibinin kaçtığını görerek yerinde kalan horozun ötmeye hakkı vardır” diyerek, Maraş müdafaasını gıpta ile anlatmaktadır. (Türk Kültürü, sayı: 311)
AMERİKAN TEMSİLCİSİ: “MARAŞLILAR, FRANSIZLAR TESLİM OLANA KADAR SAVAŞACAKLAR…”
Amerikan Temsilcisi Engert, Halep’te öldürülen iki vatandaşının hadisesini araştırmak için Adana’ya geldiğinde yolların kesildiğini ve böylece Maraş’taki savunmayı öğrendiğini anlatır. Durumu Amerika Dışişlerine rapor eder. “Maraş savunmasının bir millî hamle ile yapıldığı ve Maraşlının vatan ve istiklâl için hiç düşünmeden canını verebileceğini” yazdığı raporunda şu cümleler Maraşlıların yekvücut bir müdafaa içinde olduklarını göstermektedir:
“Maraş’taki Amerikan Koleji yetkilileri, Maraşlılar ile Fransızlar arasında arabuluculuk yapmayı teklif ederler. Bunun üzerine Maraş Kuvvacıları, ‘Bu bir mahallî bir mesele değildir. Millî bir meseledir. Millî ordumuzun Başkomutanı, Fransızların teslim olmalarını istemiştir. Fransızlar teslim olana kadar savaşacağız...’ diye kararlı şekilde cevap verirler…”
MARAŞ MÜDAFAASI, İTİLAF DEVLETLERİ’Nİ BİRBİRİNE DÜŞÜRÜYOR
Bunun üzerine Amerikan Yüksek Konseyi Komiseri Amiral Bristol, devletine bildirdiği Maraş müdafaası ile ilgili görüşlerinde İtilaf Devletleri’ne de imada bulunur:
“Fransızların, Suriye ve Kilikya’yı (Maraş’ı da kapsayan Adana bölgesi) işgal etmesi Yunanlıların İzmir’i işgaline benzemektedir. Fransızların Ermenileri silahlandırması yerli ahaliyi ayaklandırmış ve bayraklar indirip bayraklar asarak ve hükümet görevlerini üstüne alarak karşı duygular yaratmış, ayrıca köyleri yaktığı, kadınlara tecavüz ettiği anlaşılmış ve sonuçta Urfa ve Maraş’tan çekilmek zorunda kalmıştır. Ayıntap, Urfa ve Maraş’taki Amerikan vatandaşları güvenlik altındadır. Türk ve Fransız Hükümetlerine girişimde bulunulmuştur. Buradaki Fransızlar geçmişteki ve gelecekteki davranışları konusunda anlaşılmaz biçimde sessiz kalıyorlar.” ( a.g.e. s.255).
Bu görüşten şu anlaşılıyor: Maraş Millî Mücadelesi, İtilaf Devletleri’nin Türkiye’ye bakışını etkilemiş ve Anadolu’daki Kuvva-yı Milliye hareketinin yaygınlaşacağı fikrini kuvvetlendirmiştir. Bunu doğrulayan gelişmeler İngiltere Lordlar Kamarasındaki Lord Curzon’un görüşlerinden de anlaşılmaktadır. Curzon, Ankara Hükümeti ile anlaşılabileceğini ve Kilikya’nın Türklere bırakılması gerektiğini ifade ediyor. Bu görüşünden dolayı Curzon, Paris Barış Konferansı’nda protesto edilmiştir.
MARAŞ MÜDAFAASI, FRANSIZ ORDUSUNU “KUVVACILARI RESMEN TANIMAYA” MECBUR KILIYOR
Maraş’taki mücadelesinin Batılı devletlerdeki tepkilerinden şunu anlamak gerek: İtilaf Devletleri’nde Kuvva-yı Milliye Hükümetini tanımak ve “Türkiye’yi bunlara bırakmak” fikri oluşmuştur. Şu haberler bu görüşü doğruluyor. Amerika Büyük Elçiliğinin 8 Mart 1920 tarihli The New York Times Gazetesi’ndeki açıklaması şöyle: “Fransa’nın görüşüne göre Kuvva-yı Milliyecileri (Heyet-i Temsiliye) yola getirmek için en çıkar yol daha fazla gecikmeden askerî bir harekata girişmektir. Diğer bir çözüm yolu ise Kuvvacıları resmen tanımak ve uslu duracaklarına dair teminat aldıktan sonra İstanbul ve Anadolu’yu onlara bırakmaktır.”
MARAŞ ZAFERİNDEN SONRA AMİRAL BRİSTOL FİKİR DEĞİŞTİRİYOR
Amerika’nın Yüksek Komiseri Amiral Bristol’un 9 Mart 1920 tarihli açıklamaları da aynı fikrin bir açılımıdır: “Maraş’ta Fransız ve Ermeni Kuvvetlerinin işlediği iddia edilen vahşet ve zulüm hareketleri sebebiyle Küçük Asya’nın birçok kasabasında Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nden gelen protesto telgraflarının çevirilerini saygı ile sunuyorum.” Adı geçen gazetede Fransızların çekilmesiyle ilgili İngiltere Dışişleri Bakanı L. Curzon’a ait bir beyanat var: “Türklerin yeniden havlamasında Amerika Birleşik Devletleri’nin de payı var.”
İngiltere siyasetinin, Fransa’nın hezimetinden sevinç duyduğunu belirtmiştik. Maraş savunmasının, Fransızları İtilaf Devletleri nezdinde zayıf düşürdüğü, Adana’daki Fransız Komutanının ifadelerinden de anlaşılmaktadır: “Bazıları Fransız kıt’atının oradan çabuk çıktıklarından memnun oluyorlar. Ve zannediyorlar ki Sulh Konferansı Maraş’ın tahliyesine karar vermiştir. Bu tahliye keyfiyeti askerin mevcut kuvvet-i zâhiresi dikkate alınarak görülen lüzuma müstenidir...” Güya, Maraş’a geri dönebileceklerinin mesajını veriyor (16 Şubat 1920 tarihli Adana Ferda Gazetesi).
Târihin hafızası ve belgeleriyle bir gerçektir ki, Fransızların Maraş’tan kovulması, İtilaf Devletlerinin Türkiye’deki işgallerinin biteceğinin ilk işareti ve millet-i beyza’nın istiklâl mücadelesindeki ilk hamlesi olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.