M.Fatih ERDOĞAN
MART AYINI ÇOK SEVERİM
Her ne kadar ‘Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır!’dense de biliriz ki kışın son ayı, baharın müjdecisidir. Bu sebeple Mart ayını ben çok severim. Bu sene Şubat ayının sonlarına kadar kış görmedik desek yalan olmaz. Hava koşulları mevsim normallerinin nerdeyse 10 derece kadar üzerinde seyretti. ‘Barajlar boşaldı, birkaç haftalık suyumuz kaldı’ diye günlerce tedirgin olmuş ve boşalan barajlarla yatıp kalkmıştık.
Sonra Rabbim, istediğimiz kar ve yağmurlarını bahşedip sevindirmişti bizleri. Mart ayıyla birlikte kafamızdan kışı silip atsak bile yinede temkinli olmalıyız. Yapılan tahminler havanın Mart’ın ikinci haftasından itibaren mevsim normallerine döneceği ve özlemini çektiğimiz, ihtiyacımız olan yağışların yeniden başlayacağı yönünde.
Yıllardır gündemden düşmeyen ama insanlığın bir türlü önlem alamadığı küresel ısınmanın sonunda bizleri nasıl bir dünyanın beklediğini hiçbirimiz tam olarak bilmiyoruz ama beklentilerimiz maalesef çok da iç açıcı değil. Ülkemizde yaşanan kuraklığın her geçen gün daha da artığını hepimiz bilmekteyiz. Bu sebeple umarım Mart ayı dediğini yapar ve gerçekten kazma kürek yaktırır!
Mart’ta doğa uyanır, kış yavaş yavaş kuzey yarı küreyi terk eder. Türk coğrafyasında Mart ayı ile birlikte baharın gelişi kutlanır. Söylememe gerek yok, doğada kış uykusuna yatan ne varsa hepsi yeniden uyanır. Bitkiler çiçek açar, insanlar yeniden bağlarıyla, bahçeleriyle uğraşır. Ağaçlar budanır, yeni fidanlar dikilir, toprak sürülür. Kediler başta, hayvanlar âleminin tamamında çoğalma/üreme için çiftleşme telaşı gözlenir.
Bir geçiş ayı olan Mart, aynı zamanda dert ayıdır da. Hava her gün farklı olabileceği için insanlar sıklıkla hasta olurlar. Grip ve nezle olanların sayısı oldukça artar. Öksürük, hapşırık, baş ağrısı, halsizlik yakamızı bırakmaz. Aman dikkatli olalım. Birden bire kışlıkları atıp, soyunup dökülmeyelim.
Ayrıca Mart ayı hesap kitap ayıdır: mükellefler vergisel açısından devlete karşı üstlerine düşeni yaparlar, beyanname verir, vergi öderler. Mart ayı şirketler için de çok önemlidir. Genelde Ocak ve Şubat ayları ticari anlamda zayıf geçer. Bir önceki yılın yılbaşı kampanyalarından dolayı nihai tüketici alacağını almış, vereceğini vermiştir.
Ocak ve Şubat aylarının yarısı tatillerle geçmiş, perakende sessizliğe bürünmüştür. İşte böyle geçen iki aydan sonra Mart ayı şirketler için bütçeyi tutturmak açısından önem teşkil eder. Genelde ilk ciddi kampanyalar bu ay içerisinde yapılır ve ilk çeyrek bilançolarının beklenen seviyede hatta daha da üzerinde çıkması için her türlü çaba sarf edilir. Çünkü herkes çok iyi bilir ki: ‘İlk çeyreği kaybedersen yılı da kaybedersin!’
Mart ayı kültürel etkinliklerin zirve yaptığı aydır. Çalışan Kadınlar günü 8 Mart’ta kutlanır. 12 Mart İstiklal Marşımızın kabul günüdür. 18 Mart ise Çanakkale Zaferinin yıl dönümüdür. Bu iki hafta Milletçe gururlandığımız günlerdir. 21 Mart, Türk dünyasında Bahar Bayramıdır. ‘Nevruz Bayramı’ adıyla Anadolu’dan Çin’e kadar tüm Asya’da kutlanır.
Bilindiği gibi Kovid19 salgını hemen hemen tüm alışkanlıklarımızın değişmesine sebep olmuştur. Yaşadığımız tüm beraberlikler, birliktelikler, misafirlikler; ‘düğün ve cenaze merasimleri, bayram kutlamaları, piknik ve kır gezmeleri ve alışveriş’ alışkanlıklarımız maalesef tamamen değişmiştir.
İnsanlar online alışveriş ile evden çıkmadan aşağı yukarı her türlü ihtiyaçlarını giderir olmuştur. Bu trend bir anlamda evde geçirilen vaktin çoğalmasına sebep olmuştur. Ev içerisinde özellikle mutfakta geçirilen vaktin arttığını ve insanların yemek pişirme olgusunu zevkli, haz duyulan bir eylem ve hobby olarak görmeye başladıklarına şahit oluyoruz. Hatta yemek pişirme işi için bir sanat ve aynı zamanda iyi bir terapi vesilesi olduğu bile iddia edilir hale gelmiştir.
Yeni normal dediğimiz bu yaşam tarzında mutfak, evdeki en pozitif yer olmuştur. Çünkü evdeki zamanımızın çoğu mutfakta geçemeye başlamıştır. Bir yandan yemek pişirme, diğer yandan pasta, börek ve tatlı denemeleri mutfağı daha cazip bir mekan haline dönüştürmüş, eve kapanan insanlar daha fazla pişirip daha fazla yer hale gelmiştir. Bu durum için ‘yeme içme işi ile meşgul olan esnafın canı sıkılıyor’ dense de insanlarımız çok sevdi denilebilir. Tek problem kilolarımız. Aman dikkatli olalım. Baharı ve yazı beklediğimiz şu günlerde farkına varmadan birer sevimsiz şişko haline dönüşmeyelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.