Adnan GÜLLÜ
Mizah
Bu yazımda mizahı ele almak istiyorum. Çünkü günümüz dünyasında stres dediğimiz ruhsal kavram her şeyimizi yönlendirmekte, öyle ki başta sağlığımız olmak üzere, yaşamımızın her diliminde kendini hissettirmekte. Değerli okurlar mizah bunun bir numaralı ilacıdır. Onun için bu reçeteden herkes nasiplenmelidir. Mizahın içinde insan kendini çok rahat ifade etmekte ve bu yönüyle de rahatlatıcı olmaktadır.
Mizah ile ilgili ansiklopedik bilgiler şöyle: Hayatın güldürücü yönünü ortaya çıkaran sanat türüdür. İnsanı gülmeye sevk eden resim, karikatür, konuşma ve yazı sanatıdır. Mizah canı yananlar için oh, can yakanlar için ahtır. Mizah bir mesajdır. Mizah bir biçemdir. Topluma bakış açısıdır. Ayrıca mizah şiir, öykü, roman olabilir, diye yazmakta. Öyle ise kısacası mizah hayattır. Kıymetli okurlar bu kadar uzun akademik sohbetten sonra mizaha merhaba diyelim.
KARAKAPKARA
Osmanlı döneminde, liman cüzdanını kaybeden kaptan yenisini çıkarmak için Liman Reisliği’ne gitmiş…
Memur başlamış sormaya:
- Adın ne?
- Kara Ali
- Nerelisin?
- Karabigalı
- Geminin adı ne?
- Kara Yunus
- Nereden geliyorsun?
- Karadeniz’den
- Yükün ne?
- Karalahana
- Nereye gideceksin?
- Karamürsel’e
Memur ya sabır demiş:
- Dönüşte bizim limana uğrayacak mısın?
- Hayır. Orada gemiyi karaya çekeceğim, Karaman’da Karadağlı, Karamustafa’yı gördükten sonra, karadan Mekkei Mükerreme’ye gidip, kara örtülü Baytullah’a yüz süreceğim!
Memur lahavle çekmiş:
- İnşallah oradan yüzünün akıyla dönersin!
- Yüzümüz ak mı kara mı çıkar, bu ancak kara toprağa girdikten sonra belli olur!
Memur dayanamamış:
- Zift mi kesildin be mübarek!
İnsan bazen nereye baksa, neyi tutsa, neyi ellese, hepsi kapkara oluvermiştir. O zaman karamsarlık gelir düşüncemize oturuverir ve Karadeniz’de kara gemilerimiz, kara kayaların arasında kaybolup gider.
AFİYET OLSUN
Yıllar önce yazdım, ama bir kez daha yazacağım. Ağayla marabası, ağanın en güzel atının koşulduğu en süslü arabayla kasabaya inmektedir. Yolculuk sırasında yerde taze bir tezek kümesi görürler. Ağa, marabayla alay etmek ister.
- “Maraba” diye seslenir.
- Şu tezeği ye, atla araba senin. Sen bineceksin, ben yürüyeceğim.
Maraba ata bakar, arabaya bakar. Ağaya zaten gıcıktır. Oturur midesi bulana bulana tezeği yer. Bunun sonucunda ağa iner, maraba sahip olduğu arabaya biner. Ağa bu duruma çok bozuktur. Durduk yerde en güzel atını, en güzel arabasını marabaya kaptırmıştır. Bu arada da Marabada bozuktur. Durduk yerde tezeği yemiştir. Ağanın daha güzel atlar alacak parası, daha güzel arabalar alacak imkanı vardır. Bu düşünceyle yolculuk yaparlarken, önlerine çıkan yeni tezek, her ikisinin de beklediği andır. Maraba ağadan intikam almak için
- Ağa der
- Sen şu tezeği ye, at ve arabayı geri al
Ağanın beklediği böyle fırsattır. O da oturur tezeği yer. Arabayı ve atı geri alır kurulu ve kamçılar. Köye girerlerken Maraba ağaya seslenir
— Ağa, köyden çıkarken araba senin, at senin di. Yürüyen bendim. Köye giriyoruz. At senin araba senin. Yürüyen yine ben. Ağam iyi de biz bu boku niye yedik?
İşte yaşam budur, insanlar bazen hırsın ihtirasına kapılarak yanlış başladıkları bir işte yine en başa dönerler ama o dönme sırasında geçirdikleri yanlış davranışları niye yaptıklarını bir türlü kavrayamazlar. Düşünürün dediği gibi: “Cahilin cesaretinden, yeteneksizin hırsından korkarım.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.