Mehmet Dobaoğlu
NANKÖR
Dünyanın en nankör milletinin Ermeniler olduğunu, Maraş halkının bu millete yapılan iyilikleri unuttuğu ve savaşta bizi içimizden vurmaya çalıştığı içinde Ellik Gavuru dediklerini dünkü yazımda ifade etmiştim.
Tarihi Hakikatler Yazarı İbrahim Arvas ne diyordu bunlar için? “Hakikaten, dünya milletleri içinde, Ermeni’den daha nankör hiçbir millet tasavvur edilemez.” (s.19)
Konuyu biraz açalım isterseniz. Yıllardır özenle kendisini baktığımız kediye oğlum yemek verirken, birden tırmıklarını atarak yaraladı. Oğlum anında tepki vererek dedi ki: “Baba artık bu kediye evden kovalım! Çünkü kendini besleyene nankörlük yapılmaz…”
Evet kedilerde nankördür, çünkü fıtratlarında vardır. Ama köpekler onlara göre daha sadıktır değil mi, onlarında fıtratında vardır. Diyeceğim şu ki insanoğlu yapılan iyiliği unutmamalı, nankör olmamalı.
Büyükler ne demiş bunlar için: “Menfaati bittiyse nankörlüğüne hazır ol!”
Kötü insanlar aynı zamanda nankördür de...
Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı!
Dostoyevski: “Havalar soğuduğunda insan gölge veren ağaçları unutur!” Evet unutmak ile nankörlük arasında yakın ilgi vardır.
NANKÖRLERİN ÖZELLİKLERİ
TDK sözlüğü nankör kelimesinin karşılığını tek kelime ile veriyor: “İyilikbilmez.” Sadece iyilikbilmez mi? İyilik yapmış olanın, tam da yardıma ihtiyaç duyduğu anda ona kayıtsız kalmak, ona sırt çevirmek de nankörün ırası cümlesindendir…
Hemşerimizi Yazar Rasim Özdenören der ki: “Nankör aynı zamanda vefasızdır.
Nankör insanlar havalar sıcakken gölge veren ağaçlar arar ama hava soğuduğunda gölge veren ağaç işe yaramaz görür. Bu sonuç aslında nankörün aynı zamanda dar görüşlü biri olduğunu da gösteriyor.
Vefasızdır, dostluğu silip atabilen bu tipler sadakat de uzaktır.
Nankörde vefa ve sadakat aranmaz. Ama ağaç kendi doğasının gereğini her zaman yerine getirmekten geri durmaz.
NANKÖRDE ERDEM ARANMAZ
Sıcak havada gölge veren ağaç, havalar soğuduğunda da yapraklarını dökerek güneşe yol verir…
Ağaç bu dönüşümü karşılık beklemeden yapar. Ama doğasının karşılığını almakta gecikmez. Bahar geldiğinde gür ve taze yapraklarıyla gölge vermeye devam eder…
Biz insanlar ağaç değiliz.
Ama ağaçtan, doğanın akıl almaz cilvelerinden ders almayı bilmek zorundayız.
Doğadan öğrendiklerimizi doğaya aktarmasını becerirsek hem onu kurtarıp yaşatmasını hem insanın güvenli yaşamasını sağlamanın yolunu açarız.
Doğa ile geçinmenin üstesinden gelenler ve ondan aldıklarını diğer insanlara aktarmasını bilenler de bilge olarak anılmayı hak ediyor.
Bilge kişi, soğuk havanın, sıcak havanın; yapraklı ağacın ve yaprağını dökmüş olan ağacın hallerinden, insanın yararlanabileceği hikmeti çıkarabilen biri olarak temayüz ediyor. Ama kişi nankörse bütün bu erdemlerden yoksun bulunan biridir diyoruz”
Bazı düşünürler, insanları iki ayaklı nankör varlıklar olarak tanımlarlar. Katılır mısınız bilmem.
Toparlayalım konuyu, canlılar arasında nankör olanlar vardır, aynı zamanda ihanet ederler. Her ne kadar Ermeniler nankör dedikse, her milletin içinden nankörler ve ihanet edenler çıkar. Bu asalet ile ilgili bir meseledir.
Yanılmıyorsam Kur’an da İnsan Suresinde geçiyordu, Rabbimiz buyurur ki, o insanlar ya şükür ederler ya da nankördürler. Yani nankörlük zayıf karakterli insanların işidir. Kudretli ve asil insanlar erdemlidir ve asla ihanet etmezler.
Cenabı Allah iyilerle karşılaştırsın, nankörlerin şerrinden de korusun…
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.