Op.Dr.Uğur TOKA
Nasıl Bir Gelecek?
İnsanoğlu' nun hayat yolculuğunda , billur gibi saf ve sade yaşadığı bebeklik dönemi hariç, en önemli odaklandığı şey yarın olmuştur. Daha güzel bir yarın hayali, bugünün mutsuzluğunu yorgunluğunu fakirliğini bile unutturup, insanın ruhuna '' dayan az kaldı hadi '' diye coşku verir , o güzel yarına daha hızlı koşmak için enerji verir.
Yarın daha iyi bir lisede okuyabilmek için çocuklarımız çocukluğunu rafa kaldırıp var güçleri ile çalışırlar. Lisedeyken yine aynı koşu, bu kez hedef daha büyük, yol daha zorlu. Bireysel hayatımızda bu silsileyi uzatıp gitmek mümkün.Yarının daha iyi olması insan fıtratının bir parçası, dünü değiştirmek imkansız yarını daha güzelleştirmek için var gücümüzle çalışmak gayet doğal ve gerekli.
Peki kentimizin ve ülkemizin yarınları?.
Finlandiya'nın büyük kalkınma ve aydınlanma hamlesinin mimarı Snellman '' aydın insan ülkesinin her türlü tembelliğinden fakirliğinden hastalığından bilgisizliğinden kendini sorumlu tutmalıdır.Ben nasıl bir adım atarsam bu sorunların çözümüne minicikte olsa bir katkı sağlarım demelidir'' diyor.
O halde kendi yarınlarımız kadar kentimizin, ülkemizin yarınları için de kafa yormamız gerekiyor.
Geleceği şekillendirmede en önemli hususun eğitim olduğu herhalde tartışılmaz. Bugünkü gençlerimizi nasıl yetiştirirsek , öyle bir yarınımız olacak.
Kahramanmaraş'ımız açısından durum maalesef pek parlak görünmüyor. Üniversite sınavlarındaki başarısızlık bu gerçeği rakamsal olarak belki yeterince ifade ediyor ,ama sokakta gençleri gözlemlediğimizde ben daha olumsuz tablolar görüyorum.
Gençler adeta olumsuzlukta yarışır bir görüntü sergiliyorlar.Etrafımıza biraz alıcı gözle baktığımızda bu olumsuzlukları gözlemek mümkün.
Okul kıyafetlerini biraz dağıtıp sigara içen, etrafını rahatsız etmekten sakınmadan küfürlü konuşan ,okuluna zarar vermeyi, hocalarına saygısızlık yapmayı marifet gibi algılayan çocuklar .
Trafikte karşıdan karşıya geçereken araçları hiç takmayıp adeta araçlara meydan okuma gibi ilkel bir duygudan zevk alan gençler.
İnsana hiçbirşey katmayan saçma sapan dizi film kahramanlarına özenti içinde olan, bilgisayar ve cep telefonuna esir olmuş gençler.
Ve konuyla ilgili bir parantez açmak gerekir, özellikle öğretmenlerinden buna benzer eleştiriler duyunca ''benim evladım böyle bişey yapmaz '' deyip yapıcı eleştiri kavramını berhava eden veliler.
Çocuklarımız gençlerimiz elbette çocukluğunu gençliğini yaşamalı , fakat diğer yönden geleceğe yönelik bir mesuliyet duygusu da taşımalı.
İlk yazımda verdiğim İstanbul otobüsü örneğine tekrar döneyim.Gelecekteki otobüsümüzün daha konforlu,motorunun daha güçlü ,farlarının ışıl ışıl olmasını isteriz. Fakat bunu kullanacak sürücü,tamirini yapacak usta iyi olmazsa gelecekteki otobüsümüzle sağlıklı bir yolculuk yapmak pek mümkün olmayacak.
Gençlerimizin üniversite sınavlarında atmışıncı değil altıncı olmasını sağlamaya çalışalım, ucuz dizi film kahramanlarına değil olimpiyat şampiyonu olan sporculara,nobel ödülü kazanmış bilim adamlarına özenmelerini sağlayalım. Küfürlü konuşmaların, okula zarar vermenin, etrafına ve hocalarına saygısızlık yapmanın sadece düşmanları sevindireceğini anlatalım. Başta biz veliler olmak üzere eğitimciler ve tüm toplum olarak gençlerimizi sevgide, saygıda, başarıda ve güzel insan olma hedefinde yarışacak bireyler haline getirelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.