Mehmet Işık
NATO-NOTA (HELİKOPTER KAZASI)
Değerli okurlar, okuyacaklarınızın birçoğuna bizatihi tanıklık etmişsinizdir ya da hakkında azdan çoktan malumatınız vardır. Ama yine yazmakta, hatırlamakta yarar vardır.
II. Dünya Savaşı sonrasında Rusya ve müttefiklerine karşı kurulan NATO (Kuzey Atlantik Paktı), görünürde Sovyet yayılmacılığına karşı ABD ve müttefiklerini korumak amacıyla kurulmuş, siyasi ve askeri teşekküldür. 1949 yılında kurulan NATO’nun tek Müslüman ülkesi olan Türkiye’nin bu kuruluşta yer alması oldukça dikkat çekicidir. Aslında durum gayet anlaşılır bir haldedir, ülkemizin jeostratejik konumuna ve neredeyse NATO’nun kurulduğu tarihten bu yana itaat eden siyasi yapısına bakıldığında Türkiye’yi böylesine bir yapıya dâhil etmekte bir beis görülmemektedir. Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar diye dilimize pelesenk olan ama hakikatte kıtaların birleşim noktası, enerji yollarının omurgası olan Anadolu’nun BATI dünyası tarafından boş bırakması elbette düşünülemez.
Türkiye’nin, 1945’te BM, 1949’da NATO, 1959’da AET ( yani AB) ile ilk temaslarının kurulduğu tarihten günümüze kadar olan ilişkilerinin çok iyi irdelendiğinde karşımıza kocaman bir fiyaskonun çıktığının rahatlıkla görebiliyoruz. Görünürde müttefikimiz olan bu kurum ve kuruluşların Türkiye lehine elle tutulur, gözle görülür bir faydaları olmadığı gibi Türkiye’nin iç işlerine karışmaktan da geri durmadıkları görülmektedir.
Yakın tarihimizin siyasi ve askeri olaylarına bakalım…
Türkiye’yi, Sovyet sopası tehdidiyle kukla gibi oynatan BATILI devletlerin ayak oyunlarına hep birlikte bakalım.
-Türkiye, NATO’nun ilk ve tek Müslüman devleti olma niyetini belirttiği tarihlerde İsrail’i tanıyan ilk ve tek Müslüman devlet olmak zorunda kaldı.
-NATO’ya üye olduktan sonra hiçbir bağı olmayan Kore’ye ŞİMAL YILDIZI adında 4500 kişilik bir askeri birlik gönderdi. Bu birlik geri döndüğünde durum şöyleydi: 721 şehit, 175 kayıp, 2147 yaralı, 234 esir, 346 hasta.
-Çok geçmeden 1954 yılında NATO’ya, Türkiye’nin istediği bölgesinde üs açma izni verildi. İzmir, Adana, Konya, Sivas, Diyarbakır, İskenderun, Tekirdağ gibi büyük üslerin yanında irili ufaklı yüze yakın noktada NATO üssünün olduğu bilinmektedir. Hatırlarsanız birkaç yıl öncesinde sözde ESED rejimine karşı Kahramanmaraş ve çevresini korumak adına “Petriod Füzeleri” hikayesine şehrimize kadar gelmişlerdi. Burada kimlerle temas ettiklerini, hangi hücreleri oluşturduklarını bilmek bizim işimiz değil elbette. O dönem kimin bu adamları nasıl karşıladığını da bizim tepkimizi de Yorum Gazetesi’nin arşivinden bulup okuyabilirsiniz.
Neyse konumuza dönelim…
1960 Darbesini yapılışı, komuta kademesindeki kişilerin NATO ile olan ilişkilerini rahatlıkla Google dan görebilirsiniz. 1971 Muhtırası da keza aynıdır.
Sağ-sol olaylarının başladığı tarihlerde NATO subayı görüntülü ajanların ülkeyi kan gölüne çevirmeye yönelik faaliyetlerini yaşı bizden 10-15 fazla olanlar bizatihi müşahede etmişlerdir.
NATO üyesi olmamıza rağmen KIBRIS Türklerinin katledilmesine tüm NATO üyesi devletler ses çıkarmamıştır. Diğer taraftan 1974 Harekatı’nda da hangi safta yer aldıklarını tüm dünya görmüştür. Türkiye’ye uygulanan silah ve cephane ambargosunun bedellerini Türk pilotları kamikaze yoluyla telafi etmeye çalışmışlardır.
Çiğli’de devrin Başbakanı Bülent Ecevit’e sıkılan kurşun ve akıbetini maalesef henüz aydınlatamamış bir ülke durumundayız. Olaya yakından bakıldığında kullanılan silahın ve merminin özel yapım olduğu, suçu işleyenlerin serbest kaldığı bir yılan hikayesi ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
NATO ülkesi Türkiye’yi, Sovyet tehdidine karşı korumayı vaat eden NATO ülkeleri, 1971’den 1983’e kadar kendi ülkelerinde elçilerimizi veya konsoloslarımızı ASALA’ya karşı koruyamıyor. ASALA bitiyor akabinde PKK başlıyor.
“Bizim çocuklar işi bitirdi.” Mesajı NATO kurucusu ABD’nin Orta Doğu şefinin Ankara’dan PENTEGON’a gönderdiği bilgi notuydu, 1980 Askeri Darbesi gerçekleştiğinde.
Sonra NATO yapımı, Afganistan, Irak, İran, Mısır darbelerin tarihler yazdı.
Sovyet Rusya dağılınca, artık Türkiye’yi tehdit edecek yeni şeyler bulunmalıydı ve geç kalınmadan bulundu. Zaten Irak-İran Savaşı sırasında temelleri atılmıştı, Irak-Kuveyt Savaşı sırasında 32. Paralel hikayesi netleştirildi ve Türkiye’ye dayatıldı.
KUZEY IRAK KÜRT BÖLGESİ, Barzani ve Talabani bir Türk yüzbaşısı karşısında el-pençe divan dururken NATO’lu siyasetçilerimiz tarafından büyütüldüler ve maalesef bu gün “Türk askerine KEDİ bile vermem diyen” devlet reisi haline geldiler.
Ne zaman ki Türkiye içeride toparlanmaya çalışsa başından bela eksik olmadı. Ecevit’e yani solun Karaoğlanı’na sıkılan kurşun bir benzeri sağın Turgut Özal’ına sıkıldı ve ne hikmetse bu mevzu da çözülemedi. Tabi sonraki dönemde ölüm nedeni de anlaşılamadı.
33 silahsız askerimizin şehit edilmesi, Madımak ve Başpınar olayları, gazetecilere, yazarlara, vatansever siyasetçilere suikastler birbirini takip edip geldi.
Ermenilerin Karabağ’da, Sırpların Bosna’da, Musul ve Kerkük’te, kitle imha silahları var diyerek saldırılan ve milyonlarca Müslümanın katledildiği Irak’ta ve Kosova’da hep NATO vardı ve Türkiye olarak biz de NATO üyesiydik. Yani birliğin güçlü Müslüman ülkesi!
Arap Baharı’nda Kuzey Afrika ve Mısır’da katliamlar yaşanırken de NATO üyesiydik ve ne hikmetse Fransa, İtalya ve İngiltere bu üyeliği hiç önemsemeden bağımsız hareket edip Müslümanların üzerlerine bombalar yağdırmışlardı.
DEAŞ meselesi NATO’nun gözünden kaçmış olamaz, tabi öyle istemiyorlarsa! YPG ve PYD ise NATO’lu askerler tarafından eğitiliyor, silah ve cephane sağlanıyor. Salih Müslim’i adam eden siyasetçileri de elbet tarih yazacak!
-NATO üyesi Almanya ve Fransa’nın sağladığı SARİN GAZI’nı Esed, mazlumlara karşı kullanıyor!
15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nin ardında da yarın NATO’nun kirli planlarını ve çalışmalarını göreceğiz. Tabi bu mevzu da politikanın iğrenç yollarına kurban edilmezse!
Değerli okurlar, bu ülkenin mühendisleri, bilim adamları bir çocuğun dahi inanmayacağı trajikomik yöntemlerle intihar etti ileri sürülerek şehit edildi. Bu ülkede bir siyasi partinin liderinin helikopteri düşürüldü ve maalesef üzeri örtüldü. Bu ülkede kaç defa düşürülen savaş uçakları eğitim zayiatı adı altında görmezden gelindi. Çok uzak değil Giresun’da olumsuz hava şartları bahanesiyle çok önemli dosyaları taşıyan rütbeli askerler ve ailelerini taşıyan helikopter düşürüldü ve maalesef aydınlatılamadı. Bu gün Şırnak’ta tamamı rütbeli olan askerleri taşıyan helikopter, inanırsanız yüksek gerilim hattına takılıp düştü ve tamamı şehit oldu. Aynı Eşref Bitlis Paşa ve ekibindekiler gibi…
Sayın Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki sözlerinin yabana atılmaması gerekiyor. NATO ya da başka bir yapı eğer ki Türkiye’nin çıkarlarına uygun değilse nihayete erdirilmeli. Yukarıda özetlemeye çalıştığım tüm siyasi ve askeri olayların doğrudan ya da dolayı sorumlusu olan NATO’ya NOTA vermek çözüm değildir. Evimizin içinde yüreğimiz yanarken, savaşın ortasında inim inim inlerken NOTA verilmez. Düşmana misliyle mukabele edilir, olağanüstü şartlarda barış sürecinin evreleri işletilemez. Siz ciddiyetinizi göstermezseniz, düşmanınız yeni oyunlar tezgahlamaya devam eder. NATO’ya en iyi NOTA, NATO subaylarından birkaçının 15 Temmuz Darbe Girişimi Davası’ndan dolayı hakim karşısına çıkarmaktır. Meşhur İzmirli Papaz gibi…
Türkiye, değişen dünya düzeninde yeni politikalar geliştirmek mecburiyetindedir. Dış politika zafiyet kabul etmez!
Son olarak, tüm şehitlerimizin mekanları cennet olsun, milletimizin başı sağ olsun! Acılı ailelerine sabırlar diliyorum. Rabbim bu milleti korusun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.