Adnan GÜLLÜ
OSMANLI TARİHİN DE İLK KADIN İSYANI
Tarihte kadınlar tarafından gerçekleştirilen “ilk protestonun, 1828 tarihinde İzmir’de yaşandığı ortaya çıktı.
Yıl 1828’dir. Aylardan Haziran. İzmir’de buğday karaborsaya düşmüştür. Üç beş toptancı ekmek piyasasını istediği gibi yönetmektedir. Dönemin valisi Hasan Paşa, karaborsacıların baskısıyla ekmeğin fiyatına zam yapar. Tepkiyle karşılanır. Önce erkekler protesto eder zammı. Ama etkisiz kalırlar. Bunun üzerine İzmirli kadınlar dökülür sokağa. Kadifekale, Tilkilik, Namazgah ve Damlacık mahallelerinden akın akın inerler.
Bu resmen bir kadın ayaklanmasıdır ve sivil itaatsizlik İzmir’i sarmıştır. Kadınlar karaborsacıların buğday ambarlarını basarlar, ekmek zammının geri alınması için valiye baskı yaparlar. Olaylar üç gün sürer. Üç gün boyunca kadınlar yanlarında çocuklarıyla işgal etmedik, sokak cadde bırakmazlar. Karakol Komutanı Kayserili Hacı Bey’in zorlamaları da İzmirli kadınları pes ettirmez. Sonuçta pes eden İzmir Valisi Hasan Paşa olur. Ekmek zammını geri çeker. Böylece kadınlar sokaklardan evlerine döner. Bu Osmanlı tarihinde ilk toplu kadın direnişidir. Kadının zaferidir.
O dönemlerde İzmir’de bulunan Avusturya - Macaristan İmparatorluğu’nun elçisi Baron Anton Prokesch von Osten tarafından tanık olunan olaylar, 1934 yılında Avusturya’da yayımlanan “Jahrbücher der Literatür” (Edebiyat yıllığı) isimli derginin 67. ve 68. sayılarında kaleme alındı. İzmir’de bulunduğu dönemde eski Smyrna’yı arkeoloji dünyasına tanıtan Baron Von Osten, kaleme aldığı yazısında, İzmir’de yaşanan kadın eylemlerini olduğu gibi anlatarak, Türk kadınının zam karşısında gösterdiği mücadeleye geniş yer verdi.
İKİNCİ KADIN İSYANI ( TARAK YAĞMASI)
Yıl 1907’dir. Osmanlı Sarayı’nın kapitalist ülkelerin her isteğini yerine getirmesi ve yabancı sermayeyi iç pazara sokması nedeniyle, küçük üretime dayalı yerli sanayi çökmektedir. Özellikle Kütahya ve Uşak’ta el emeğiyle halı üreten köylüler zor durumda kalmıştır. Çünkü Anadolu Halılarını dünyaya pazarlayan yabancı firmaların birleşip kurdukları O.C.M adlı tekel Uşak, Kula, Gördes ve Demirci gibi geleneksel halıcılık merkezlerinde 17 halı fabrikası açmıştır. Bu fabrikalar organik boya yerine kimyasal boyalı halı ipliği üreterek, bu işten geçimini sağlayan köylülere büyük darbe indirmektedir.
Tarih 13 Mart 1907’dir. Cuma. Akse, Kılcan, Bozkuş, Muharremşah, İkizsaray, Sorkun, Ciğerdede, Selvioğlu, Kuyucak, Mende, Hacıkadem, Karaağaç ve çevre köylerden 1500 kadın Ulu Cami ile Burma Cami arasındaki İplik Pazarı’nda toplanır. Yanlarında çocukları da vardır. Yüzleri asıktır. Ellerinde çıkrık ve kirmanlarla halı ipliği fabrikalarını protesto ederler. Sonra İngiliz sermayesi tarafından kurulan Tiridoğlu, Yılancıoğlu ve Bacakoğlu halı fabrikalarını basıp, yerle bir ederler. İbrik makinalarını kırıp, kimyasal boyalı iplikleri talan ederler. Olaylar üç gün sürer.
Kaymakam Tevfik Efendi, isyanı bastırmak için 14 kadını tutuklar. Ancak diğer kadınlar arkadaşları serbest kalıncaya kadar eylemin devam edeceğini söyler. Bunun üzerine Kaymakam Tevfik Efendi tutukluları serbest bırakmak zorunda kalır. İsyandan büyük zarar gören yabancı şirketler konuyu Osmanlı Sarayı’na taşır. Saray, olayın soruşturulması için Anadolu valisi Ahmet İzzet paşayı görevlendirir. Ahmet İzzet Paşa ilk iş olarak Bursa'dan müfettiş Daniş Bey'i Uşak’a gönderir. Daniş Bey uzun çabalar sonunda isyancılarla fabrika sahiplerini barıştırır.
Olaylar yatıştıktan sonra da fabrikaların açılması durumunda halkın tekrar isyan edeceğini rapor eder. Bunun üzerine Osmanlı devleti, halkın tekrar ayaklanacağı korkusuyla fabrikaların yeniden açılmasını 10 yıl geciktirir. Tarihimize "TARAK YAĞMASI" diye geçen bu olay, kadının isyan ettiği zaman ne kadar kararlı ve güçlü olduğunun belgesidir.
Tarihte bir düşünürün dediği gibi “Kadının içinde yer almadığı hiç bir mücadele başarıya ulaşamaz.”
UNUTULAN TARİH VE UNUTULMUŞ KAHRAMAN JAPON YARBAY YUKİCHİ TSUMURA
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ruslarla savaşan 65 binden fazla Osmanlı askeri esir düşmüştü. Bu askerlerin bir kısmı Rusya Vladivostok’taki kamplara gönderilmişti. 1918’de Japon donanması bu kenti işgal edince, Osmanlı esirlerinin sorumluluğu da onlara geçti. Japonlar 1921’de Türk askerlerini İstanbul’a gönderme kararı aldılar. Japon hükümeti bu görev için Japoncada ’‘Parlak Güneş’ anlamına gelen Heimei Maru gemisini ve YARBAY YUKİCHİ TSUMURA’yı görevlendirdi. Esirlik sırasında aile kuran 1012 Türk askeri, 19 kadın ve 17 çocuk Heimei Maru gemisine 23 Şubat 1921’de bindirildi.
Heimei Maru gemisi 45 gün süren yolculuğun ardından Ege Denizi’ne girdi. Ama bir Yunan savaş gemisi tarafından durduruldu. İzmir’i işgal eden Yunanistan, Türk askerlerinin kendilerine teslim edilmesini istedi. Yarbay Tsumura ise gemideki hiç kimsenin teslim edilmeyeceğini ve gerekirse savaşacakları yanıtını verdi. Tsumura’nın kararlı tutumu Yunan askerlerine geri adım attırdı. Midilli Adası’na çekilen gemide erzak sıkıntısı başladı. Japon Yarbay Tsumura gemideki esir askerlerle beraber Pire limanına çekildi. Yunan baskısına boyun eğmeyen Japon yarbay, Türk askerleriyle birlikte 8 ay gemide sıkıntı çekti. Hilal-i Ahmer’in (Kızılay) girişimleri ile askerlerimiz İtalya’da bir adaya gönderildi. Heimi-Maru gemisi 18 Ekim 1921’de Malta yakınlarındaki Asinara Adası’na ulaştı. Esirler adaya çıkarıldıktan sonra, Heimei-Maru gemisi de görevini tamamlamış olmasının verdiği gurur ile Japonya’ya döndü. 25 Haziran 1922’de ise Hilal-i Ahmer (Kızılay) Ümit vapurunu göndererek, Türk askerlerini İstanbul’a getirdi.
Kaynak: Heymeymoro Adnan Şenel Eşik Yayınları
Vladivostok’tan Asinara AdasındaTürk Esirleri AtatürkDergisi 2005/1-23
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.