Mesut Bilal Buğday
TEKKE’NİN YIKIMI VE MAHALLE KÜLTÜRÜ
Çocukluğumun bir kısmında, Tekke bölgesinin inişli çıkışlı sokaklarında koşmuş ve mahalle çeşmesinden satırla su taşımış, Tekke de bulunan Kırıkkale camisinde tabut içerisine girerek arkadaşlarını korkutmuş, Şef bakkal amcadan fasulyeli ya da pijamalı şeker almış biriyim. Yani Yusuflar Mahallesi-Tekke bölgesi doğduğum ve şekillendiğim yer.
Şehrin siluetini bozan Tekke bölgesinin yıkımı başladı. Her yıkımdan sonra bir inşa başlamak zorundadır. Ancak kendi kadim medeniyetimize uygun yapılara ihtiyaç vardır.
Çok sevdiğim bir söz vardır: “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder.”
Şehri imar ederken neslimizi de ihmal etmeyelim. Yapıları kurarken medeniyetimizin dinamiklerini ve gençlerimizi de göz önünde bulunduralım. Şehrin estetiği kadar şehrin nesillerle kucaklaşması da önemlidir.
Bir zaman bir yetkiliden şunu duymuştum:
“şehrimize bir bakan ve çeşitli bürokratlar gelmişti ve onları Maraş kalesine çıkarttığımızda kalenin Tekke’yi gören tarafına kimseyi çıkarmamıştık. Tekke bölgesinin çarpık düzensiz görüntüsünü göstermek istememiştik”
Aradan uzun zaman geçti ve Tekke bölgesinde yıkım dönemi başladı. İnşallah yıkım hayırlı olurda inşa döneminde de güzellikleri anlattığımız bir inşa yazısı yazarız.
Şehirler bir medeniyetin bir kültürün yansıması olmalıdır. Siz çağdaşlık adına Kahramanmaraş’a gökdelenler dikseniz, kadim medeniyetimize ve mimarimize uygun olmaz. Ama gelecek yüzyılda bu kaçınılmaz görünüyor.
Bir durumu özellikle ifade etmek isterim. Ancak bu ifade edeceğim durum bir temenniden ibarettir.
Keşke mahalle kültürünün korunduğu bir bölge oluşturulsa, en azından mahalle kültürünün gelecek kuşaklara aktarıldığı küçük bir numune. Tabi bu küçük bölge, Tekke bölgesinin bir kısmında ya da Divanlı Kümbet bölgesinde, eski evlerin bulunduğu yerlerde de olabilir. Şuna inanıyorum ki hiçbir şehirde olmayan bu proje, birçok şehre de örnek olabilir.
Şöyle bir düşünün… Ahşap cumbalı evler, çinko kiremit damlar, mahalle bakkalı, mahalle manavı, mahalle berberi ve çınaraltı çayhanesi ve boş arsalarda top koşturan çocuklar.
Acaba böyle küçük ve şirin bir mahalle kurmak çok zor mudur? Belki bazı arkadaşlar “durup dururken iş çıkarma” diyecekler ama böylesi bir proje, şehrimizin tanıtılması ve kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarılması adına çok büyük ses getirecektir. Çünkü ne zaman eski mahalleden ve eski toplumdan söz açılsa, kiminin yüzüne bir tebessüm, kiminin yüzüne heyecan ve hüzün yansır.
Keşke Tekke bölgesi mahalle kültürünün görsel ve kültürel olarak korunduğu bir yer olacak şekilde inşa edilse idi. En azından gelecek kuşaklara mahalleyi ve mahalle kültürünü tanıtmak adına ne kadar güzel olurdu.
Düşünsenize mahallenin çocukları sokakta top oynuyor, kız çocukları ip atlıyor. Anneler cumbalı evlerin penceresinden çocuklarını çağırıyor. Bakkal amca raflara ürünleri yerleştiriyor, manav Hayri amca meyve sebzeleri silerek kasalara düzlüyor. Kıraathane ya da çayhanede mahalle eşrafı adeta sevinç ve kederleri yudumluyor. Durdu Amca kıraathane de taa denilen yerden dışı sararmış bir Karacaoğlan kitabı alarak biraz yüksek sesle okuyor. Durmuş Emmi ise pencere kenarında Leyla ile Mecnun hikâyesini okurken yüreğinde küllenmiş aşkı depreşiyor, gözlerinden sicim gibi gözyaşı döküyor.
Sokak arasında ara ara çeşitli seyyar satıcıların sesi duyuluyor. "Kaymak buz, kaymak buz" "yağlı dürülü" "yağlı dürülü" "ye memmet ye" "ye memmet ye"
Halil Emmi yine kıraathanenin önündeki koca çınar ağacına yaslanıp Cihan harbindeki yaşadıklarını kendine has şivesi ile anlatıyor. Özellikle konuşmalarının bazı yerlerinde ayağa kalkıp heyecanla bağırıyor:
"Hasan oğlum bir defasında kurşunumuz bitti ve tüfen kabzasıyla godidim gevur tohumuna, süllümde hapap yemiş püsük gibi boylu boyunca tuvarlandı." Halil Emmi bir başka adamdı.
Sokağın her insanı ile karşılaşmada, önce selam sonra kelam edildiği “bir gün bize bekleriz” temennisinden sonra sokağın arşınlandığı bir mahalle.
Sokağın o güzel insanları, mahalleyi de güzelleştiriyor. O sıcaklığı bugün site kültüründe maalesef yaşayamıyoruz. O sıcaklık kısmen ruhla kısmen ise mekan ve yer ile alakalıdır.
Bazı mahallelerde yıkım yapılmalı ancak yerine konduracağımız yapılarda önemli. Unutulmamalı ki eşyanın ve mekânında bir ruhu var.
Yazımın içerisinde severek paylaştığım sözü yazımın sonunda da paylaşayım:
“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder.”
Nesli ihya etmek, şehri medeniyetimize uygun inşa etmek dileği ve duası ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.