Yaşar İçen
Türkiye BM-Ortadoğu sil baştan- Dünya nerede?
2010'da Arap Baharı ile "başlatılan" süreç hemen ardından Suriye'de yüzünü gösterdi.
Pandemi ile dayatılan “aidiyetler ve kolektif yaşam OUT, menfaatler ve bireysellik İN” süreci aslında yeni yüzyılın şeceresini gözler önüne sermişti!
2010’da Arap Baharı ile “başlatılan” süreç hemen ardından Suriye’de yüzünü gösterdi. Ve 2020 yılında tanıştığımız pandemi ile bu süreç taçlandırılınca her mecradan “Yeni Yüzyıl” tanımlasını ve “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” özetini işitmeye başlamıştık.
Peki dünya neden mi eskisi gibi olmayacaktı? Çünkü çarklar uzun zamandır dönmüyordu; yeraltı ve yerüstü kaynaklarından yana. İnsanlık gelişiyor, değişiyor, öğrendikleri doğrultusunda körü körüne biat etmiyor isyan bayraklarını çekiyordu ve bu durum “küresel dengeleyicilerin” egemenlik etkisini zayıflatıyordu. Sahnelenen oyunlar bir bir deşifre oluyor ve kitleler arkalarına katılmıyordu. Artan insan nüfusu kontrolü zorlaştırırken dünyayı da hızla sona yaklaştırıyordu. Bu nedenle insanlığa dayatılan LGB başlığı da kadın ve erkek çekiminin dolayısıyla da bu çekimin sonucu nüfus artışının önüne geçememişti. Özetle baktılar ki eski çamlar bardak olmaya başlamış “Yeni Yüzyıl” demosu niyetine pandemi tokadı layık görüldü insanlığa!
Anneler evlatlarına, çocuklar arkadaşlarına, kardeşler-akrabalar-dostlar birbirine hasret kaldı! Hastanede son nefesini veren canparelerinin elini tutamadı sevenler! Ölenlerini defin edemedi ve taziyesini yapamadı kimseler! Home ofis ve uzaktan eğitim normalleşti! Sanal alışveriş zirve yaptı! İdeolojiler ve dini değerler “can korkusunun ve geçim derdinin” gerisinde kaldı!
Sonra savaşlar patlak vermeye başladı “kurulu küresel safları sıkılaştırmak ve gerekirse yeni yeni saflar oluşturmak” amacıyla. Özetle “sil baştan vakti” gelmişti dünyanın ve insanlığa bilhassa da Ortadoğu insanına düşen kemerlerini bağlamak ve “yüreğinden-zihninden-kendinden olana” sımsıkı tutunmaktı.
Burada önemli bir sonucu hatırlamakta fayda var. Başta BM, NATO, AB olmak üzere “kurulu küresel safların” krizler, kaoslar, savaşlar sürecinde ne denli pasif-yetersiz-tarafgir kaldığını gördü dünya. Hatta ABD ve AB ülkeleri insanlığın yaşadığı acıları bir deney olarak değerlendirerek mevcut oluşumlarını revize etmek ve belki de yeni yeni oluşumları meydana getirmek için izliyor.
Tam da bu noktada Türkiye demenin vaktidir…
Türkiye son yıllarda izlediği diplomatik, kararlı, uzlaşıcı ve insan odaklı tavrı ile tek başına BM misyonunu üstlenmeye başladı. Bu durumu Rusya-Ukrayna Savaşındaki rehine krizini aşması, gıda koridorunu açması ve barış görüşmelerine öncülük etmesiyle adeta zirveye Türkiye. Şimdi de İsrail-Filistin Savaşında uzlaşı ve siviller adına yine ve sadece Türkiye’yi görüyor dünya.
Aslına bakarsanız söz konusu Ortadoğu olunca cumanın gelişinin perşembeden belli olduğu gibi onlarca yıldır Ortadoğu insanına dejavular eşliğinde “ya şehit ya da hain” olma misyonu dışında hiçbir şey biçilmedi!Bu sebeptendir ki Ortadoğu’nun iki yakası bir araya gelmedi, gelmez, ne zaman geleceği de bilinmez.
Anlayacağınız savrulma devri daha bitmedi ve bana göre daha tam anlamıyla zirveye de ulaşmadı. Ailesinden, sevdiklerinden, dostlarından, vatanından, tarihinden, kültüründen, inançlarından, ideolojilerinden, sosyal çevresinden, hayallerinden arındırılmaya çalışılan insanlık öyle görüyorum ki bir süre sonra vardırıldığı dipten isyan ederek çıkmaya çalışacak ve işte o zaman ciddi anlamda “ayrışmalar” baş gösterecek.
En başta da aynı değerler etrafında toplanan “aidiyet milliyetçiliğinin” pik yapmasıyla yüzleşecek dünya .Özetle tüm duygularından soyutlanmaya çalışılan insanlığın “stop” demesine az kaldı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.