“Ya şehit ya hain” mi olmalı

Küresel güçlerin ayrışmaya mahkum ettiği coğrafya insanına biçilen iki rol vardı yakın geçmişe kadar; ya şehit olacaksın ya da hain! Oysa ki Ortadoğu ve Mezopotamya; ilimde, bilimde, sanatta, edebiyatta, müzikte ve daha nice başlıkta tüm dünyayı ilham ışıklarıyla kutsayan cevherlere sahipti geçmişte.

Sonrasında ekilen ayrışmalar, savaşlar ve gözyaşları tohumlarının meyvesi olarak hasat edildi nesiller. Ve o nesillere biçilen de “ya şehit ya hain” olma etiketleriydi. Son yüzyılını FAUDA senaryolarına fazlasıyla maruz kalarak heba eden bölge, şimdilerde Türkiye rehberliğinde terörden arınma sürecini yaşarken,M HP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaktığı Huzur Meşalesi de, Türkiye’nin geleceği adına elden ele taşınmaya ve güç bulmaya devam ediyor.

DEM Partili vekillerin gerçekleştirdiği Öcalan ziyareti sonrasında hızlıca parti ziyaretleri ve istişare programları düzenledi DEM’li vekiller. Sırasıyla siyasi partiler ile görüşülüp destek talep edilecek. Ki doğru karar da bu çünkü Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrının muhatabı elbette ki halkın temsilcisi parlamento olmalı. Yeri gelmişken bir eleştirimi de dile getirmek istiyorum. Konu ile alakası/empatisi/fikri/zikri/ön görüsü/bir katkısı olmayan isimlerin basın ve medyada laf olsun torba dolsun anlayışıyla fikir beyan etmesi işi sulandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Ve hatta antipati yaratıyor.

Bu yol bireysel inisiyatiflerin çok üzerinde ve çok fazla mantık-yürek-anlama- anlaşılma-uzlaşı-strateji ustalığı gerektiren bir yol bu nedenle AK Partili eski/mevcut vekiller ve yöneticiler dahil olmak üzere kimseler eleştiri-yön verme çabasıyla gündeme gelmeye çalışmamalı. Önümüzdeki günlerde de istişareler, ziyaretler, açıklamalar devam edecektir DEM Parti kanadından, ta ki Öcalan’ın “kendi ağzından yapacağı lağvetme açıklamasına” kadar…

DEM Parti heyetinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ziyaretinin kamuoyuna yansıyan görüntüleri maalesef ki magazinsel olarak halâ konuşulsa da bugün biraz da içeride konuşulanlara kulak verelim istiyorum. İçeride gerçekleşen konuşmaların ve iletişim frekansının tonu uyumdan yanaydı. Ve hatta duygusal empati iklimi fazlasıyla hakimdi ortama. Bahçeli’nin Kürt Yazar Muhsin Kızılkaya’nın “Bir Dil Niye Kanar” kitabına vurgu yapması ve oradaki cümleler/duygular üzerinden aldığı ilhamı dile getirmesi oldukça değerliydi.

Muhsin Kızılkaya bölge siyaset bilgisi ve edebiyat dili ile benim de takdir ettiğim ve kendime yakın gördüğüm bir isim. Bahçeli’nin yaptığı “kardeşlik çağrısında” Kızılkaya’nın kitabından ilham alması ve bunu dile getirmesi içeride oluşan iklimi ve bundan sonraki süreci anlamamıza yetiyor elbette. Buraya kadar her şey normal ve olması gerekenlerdi. Dilerseniz bir de sahanın tozunu ve kokusunu soluyarak toplum sosyolojisini okuyalım. Başından beri zikrettiğim “bu süreç organik bütünlük karinesi eşliğinde yürütülmeli çünkü bu bir devrim süreci ve devrimlerin hızla hayata geçmesi-fayda sağlanması için organik bütünlüğe ihtiyaç var” özetimi bir kez daha zikretmek istiyorum.

Evet bu yol Türkiye Yüzyılı kapısını ardına kadar açan ve amasız/fakatsız/firesiz hep birlikte yürünmesi gereken bir yol. Bu nedenle aylardır üstüne basa basa “organik bütünlük” diyorum. Lakin gelin görün ki küçük bir kesim geçmişin acılarını ve travmalarını kanatarak beslenmeye niyetli! Şehitlerimiz ve gazilerimiz üzerinden iğrenç bir şekilde yürütülmeye çalışılan kanatma söylemleri neyse ki karşılık bulmuyor çünkü bu toprakların kaybedecek başka nesilleri yok artık!

Geçmişin acılarının üzerine yeni acılar eklememek için tüm acıların üzerine bereketli topraklar dökülmeli ve huzurlu- güçlü-güvenli nesiller yeşertilmeli Türkiye’nin geleceği adına. Acıları kaşımak ve kanatmak evlatları “ya şehit ya hain” kısır döngüsüne hapsetmek dışında hiçbir şey katmıyor bu topraklara. Terör nedeniyle kimi şehit oldu, kimi gazi, kimi sürgün, kimi göçebe, kimi yetim, kimi öksüz ve ülke olarak HEPİMİZ YARALI!

Peki bu kısır döngünün devamı nereye götürecek, ne katacak, ne fayda sağlayacak hepimize? Acıdan, gözyaşından, yeni yeni şehit ve gazilerden başka hiçbir şey katmayacağını hepimiz biliyoruz. O halde bu tarihi sürecin içinden hakkıyla geçilmeli. Bahçeli’nin bu çağrısı Türkiye ile birlikte Ortadoğu’nun da menfaatine çünkü gönlündeki Türkiye kıblesiydi nefes alan Ortadoğu halkları günün sonunda dönüp dolaşıp yön bulma konusunda Türkiye’yi referans alıyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar İçen Arşivi