Mehmet TAŞ
YENİ BİR TÜRKİYE
Dün Anayasanın bazı önemli maddelerinin halk oyu ile değiştirilmesi amacıyla sandık başına gidildi.
Resmi olmayan sonuçlara göre sandığa giden vatandaşlarımızın % 58’i EVET, % 42’si ise HAYIR oyu verdi.
Söz sırası halka geldiğinde ve halkın tercihine de saygı gösterilmesi gerekiyorsa, bu sonucu millet olarak saygı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Televizyonlarda neredeyse sabahın ilk ışıklarına kadar ünlü gazeteciler, yorumcular, bilim adamları, akademisyenler sonuçları değerlendirdiler.
TBMM’de yazılı olan ve Demokrasi için olmazsa olmaz diye nitelendirilen “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünü söyleyerek bunu Türkiye Cumhuriyetinin temel prensibi olarak açıklayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir defa daha minnetle anarken, bu sözün tecelli edişine tanık olduk.
O savaş yıllarında bile TBMM’yi açık tutarak, savaşı bile oradan yöneten Gazi Atatürk; millete güvenmiş ve milletin tercihlerini hiç göz ardı etmemiştir.
Üzülerek ifade etmeliyim ki; bazı yorumcular, akademisyenler milletin verdiği bu tercihe saygı göstermek yerine, milleti cahil olarak görmekte hatta daha da ileri giderek; bir pakete, bir kömüre oy veriyorlar diyerek saygısızlık yapmaktadırlar.
Devlet ekonomik sıkıntı yaşayan vatandaşına tabii ki onun ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu sosyal devlet olmanın gereğidir. Bunu şuna ya da buna çekmek, millete hakaret etmek ile eş anlamlıdır. Millete hakaret edenler ise her seçimde milletten tokadı yemektedirler.
Zaman zaman kimi liderler sivil vesayet v.b. gibi ifadeler kullanmakta hatta halk oyuna sunulan iki madde ile de yargıyı ele geçirme olarak nitelendirmektedirler.
Bunların doğru yaklaşımlar olmadığını düşünüyorum. Bir ülkede siyaset kurumu içinde yer alanlar niyet okuma yöntemiyle siyaset yapamazlar. Yapanlarında düştüğü komik durum ortadadır.
Hatırlanacağı üzere bu ülkede yaşanan 367 krizi ile yüksek yargının içine düştüğü durum tescillenmiş, her tarafsız yurttaş yargı kararlarına şüphe ile bakmaya başlamıştır. Belki de buna benzer eşi benzeri olmayan uygulamalar yapılmamış olsaydı, hiç kimse yargı ile bu kadar uğraşmayacak, ve belki de bu maddeler hiç gündeme getirilmeyecekti.
O günleri yaşayan bu ülkenin bireyleri doğal olarak sandığa giderek tercihini yaparak yeni bir hukuk devletinin kapılarını araladılar.
Artık geriye dönüş yoktur.
Yeni bir Türkiye’nin zihniyet anlamında doğuşuna tanık oluyoruz.
Size bu ülkede siyasetin nasıl yapıldığını iki örnek ile anlatarak konuya devam etmek istiyorum.
“ 1989 seçimlerinde Kahramanmaraş Belediye Başkanlığını kazanan Ali Sezal’ın Belediye de radikal kararlar alacağını, başörtülü olmayanların Belediyeye giremeyeceğini, haremlik- selamlık uygulaması yapacağını, kadınların zorla başını kapattıracağını” ifade eden ve bunu da ulu orta konuşan siyasetçilerimiz vardı. Seçimi Ali Sezal kazandı. Bunların hiç biri yaşandı mı?
Şimdi bir aşiret köyümüzde anlatılanları anlatmak istiyorum. “Eğer sandıktan EVET oyu çıkarsa, sizlerin zorla başınızı kapatacaklar, cem evinizi kapatacaklar, sizi bu köye mahpus edecekler, sakın EVET vermeyiniz”
Bu telkin ve söylemin neresi mantıklı ve makul. Bu şekilde kinlendirilen aşiret köylerinde kıyasıya bir tartışmanın olduğunu üzülerek öğrendim.
Tabii oylanan maddelerin içeriğini bilmeyen, takip etme gereği duymayan, oy verdiği siyasi partinin sözlerine göre sandığa görüşünü ifade eden seçmen profili var ne yazık ki.
EVET oyu veren vatandaş Ak Parti hükümetine güven oyu vermemiştir. HAYIR oyu veren vatandaş da CHP ya da MHP’ye yarın sana oy vereceğim noktasında bir akıl yürütmesi içine de girmemelidir.
Burada AK Parti hükümetine büyük sorumluluklar düşmektedir. Bundan sonra demokrasinin önündeki bütün engelleri yıkmak için proje ortaya koymalı ve yeni bir anayasa için siyasi partilerle görüşerek ortak aklı öne çıkartmalıdır.
Öncelikle Seçim kanunu, siyasi partiler kanunu değiştirilmelidir. Her iki si de demokratik değildir.
Demokratik olmayan yöntemlerle parti genel başkanlığına seçilen liderlerin ne kadar demokrasiyi de savunacağı şüphelidir.
Millet tercihini ilerlemeden yana kullanmıştır.
Liderler yarından tezi yok bu iki maddenin değişmesi için çalışma başlatmalıdır.
Bu iki madde değiştirilmeden Türkiye’de yapılan her iyileştirmeye millet şüpheyle bakmaya devam edecektir.
Ülkemizde tam demokrasinin hakim olabilmesi için siyaset kurumu sorun üreten kurum olmaktan çıkarak çözüm üreten bir kurum haline gelmelidir.
Bunun yolu da parti içi demokrasi ve seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerle mümkün olacaktır.
Halk oylaması sonuçlarının milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.